Tarihten günümüze literatüre girmiş türlü işkence metotları var, öyle korku dolu olanlar var ki! Okurken ve ya her hangi bir canlandırma olarak görselini izlerken, mideniz bulanır, tüm vücudunuz ürperir, baş dan aşağıya titrersiniz. Bu işkencelerin esas temel prensibi korkuya dayanır, birincil hedef halktır ki güç ve gövde gösterisi yapılır, ikincil hedefte bu işkencelere maruz kalandır.
* * *
Genelde istenilen bilgi alınmadan mağdur ölür, yada aklını yitirir acıdan, oralardan girdiği gibi çıkan kimseler olmamıştır. Bu insanlık dışı, hatta tüm yaşam formlarının bile kabul edemeyeceği dram halen kendini gösterir. Özellikle her yönü ile geri kalmış, kendini bir şekilde dünyadan soyutlamayı başarmış, daha çok korku odaklı yönetimlerin baş vurduğu bir yöntemdir.
* * *
Tüm halk bunu o kadar kemiklerinde hisseder ki, hiçbir yeni düşünceye bıraktım yer vermeyi, o düşünce kırıntısını bile öğrenemez. Korku aşılanan toplumlar bu ilkel yöntemin hem mağduru, hem zalimi olmayı böylelikle başarırlar.Mağdurdur çünkü bilmediğini bile bilmez, zalimdir çünkü ona bunu öğretmeye çalışanı katleder.
* * *
Halka korku salmanın artık daha medeni, daha adi ve sinsi şekli geliştirilmiştir. Bir toplumu güç odaklarının istediği kıvama getirmenin en temel çalışma şekli ise cehaletin, bilgelikle yerini değiştirmektir. Cehaleti, tamamen ben bilirim seviyesine çekip, bilgeyi ise karanlık cezaevlerine sokmakla sistem açılır.
* * *
Artık insanlar bilmekten korkmaya başlar, sormaktan kaçar, en temel yaşam haklarının bile yok edilişini izler. Öylece korku egemenliğinde, bir hiçlikle var olduğunu sanır, 100 kişilik arpayı bir kişiye elleri ile verirken, kendi bir diş arpaya tamah eder. Bu kabus o kadar büyük bir işkence ki, uyanmak isteyeni ise kendi insanı gömer.
* * *
Bir hiçliğin orta yerinde, seni bir şekilde kabul ettiğini düşündüğün insanın evinde bir tas çorba içemezken, bahçesinden bir çiçeği bile koklayamadığın, bir başkası ile mangal partilerini izlersin, sen bir somon ekmeği beşe bölüp, nimete şükrederken. Onların çocukları parkta oyunlar oynar seninki o parka giremez bile, onların çocukları çeşitli müsabakalarda bir birlerini sınar, senin çocuğun ise bu hiç sayılmanın, çocuk bile olamamanın göz yaşı ile bir köşede onları izler.
* * *
Ve halk hayatta kalmanın başka bir yönünü keşfeder, çıkara dayalı, tamamen ben merkezci, kimin hakkı kime gideri umursamayan biattı. Ve artık Elm sokağının Freddy’si bu biatcı takımı eline geçirmiştir, halkına her türlü baskı ve zulmü hak gören bu takım, kafalarında ki enleri var eden yaşam biçimini kendilerine biçerken, onları eleştiren herkesi Freddy’nin kollarına bırakmaktan bir adım geri durmaz.
* * *
Bu halk için tüm hayat bitmeyen gecenin, uyanılamayan kabusu gibi zor, karanlık ve sonu olmayan bir biçime dönüşür. Ve biz bu küçümen adanın yarısında, Elm sokağı kabusunu yaşayan ve rüyanın en güzel yanlarını gerçek olduğunu sanarak, yalnızca nefes alıp vermeyi yaşamak sayıyoruz.