Önce son zamanlardaki bazı gelişmeleri hatırlayalım.

Tarih, 23 Mayıs 2019. Sudan sebeplerle boz(dur)ulan dörtlü koalisyon hükümetinin yerine, UBP-HP koalisyonu kuruldu.

Tarih, 4 Haziran 2019. Dışişleri Bakanı Sayın Özersay, Rum lideri Anastasiadis ile, ‘’sosyal içerikli’’ bir yemek yedi.

Tarih, 1 Temmuz 2019. Suriye’den atılan S-200 füzesi Kuzey Kıbrıs’a düştü.

Tarih, 9 Temmuz 2019. ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin sondaj gemisi Yavuz’u, Karpaz bölgesine göndermesini provokatif adım olarak nitelendirdi. Bölgede tansiyonu artıracak adımlardan uzak durmaya ve kaçınmaya davet etti. Aynı açıklamalarında, adanın doğalgaz ve petrol kaynaklarının, kapsamlı bir uzlaşma halinde, diğer tüm kaynaklarda olduğu gibi, iki toplum arasında eşit şekilde paylaştırılması gerektiğine inandıklarını dile getirdiler.

Tarih 10 Temmuz 2019. Sayın Kudret Özersay, yukarıdaki açıklama ile ilgili olarak: “Kabul edilemez bulduğumuz unsurlar olmakla birlikte, iki taraf arasında işbirliğinin sağlanması ve diyaloğun artırılması, böylece sürdürülebilir enerji güvenliği ve ekonomik refah için bir zemin hazırlanmasına” yönelik söylemi dikkate değer buluyoruz” dedi.

Tarih 11 Temmuz 2019.

Sayın Kudret Özersay, Gazeteci Sayın Levent Özadam’a verdiği röportajda, detayları üzerinde dikkatle durulması gereken açıklamalarda bulundu. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını netleştirdi. Bu seferki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin diğerlerinden çok farklı olacağının altını çizdi. Doğalgaz (yani Doğu Akdeniz), Maraş, Türkiye ile ilişkiler konularının altını çizdi. Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan süreç ile ilgili olarak da, savaş ihtimalinin olmayacağını düşündüğünü belirtip, ‘’kontrollü gerginlik’’ olabileceğine dair bir tespitini de gündemimize getirmiş oldu!

Aynı gün, Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Hristodulidis, İsviçre Dışişleri Bakanı ile Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'na 'diyaloğa hazırız' mesajı gönderdi. Ancak, herhangi bir gelişme olmadı.

Tarih, 12 Temmuz 2019.

Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu, Avrupa Birliği'nin, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tatmin etmek için, sırf dayanışma adına Türkiye'ye yönelik bir adım olursa bunun karşılığını vereceklerine vurgu yaparak, "Kıbrıs'taki faaliyetlerimizi daha da artırırız. Bu konuda hiç tereddüt etmeyiz." dedi.

Aynı gün, S-400’ler Türkiye’ye teslim edilmeye başlanmıştı.

Tarih, 13 Temmuz 2019.

ABD, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne silah ambargosunu kaldırdı.

Aynı gün, Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı, BM aracılığıyla, Rum lider Anastasiadis’e, ortak hidrokarbon komitesi kurularak doğal kaynakların birlikte yönetilmesi önerisini sundu.

Tarih, 15 Temmuz 2019.

Sayın Akıncı’nın önerisi, Anastasiadis tarafından reddedildi. (Yukarıya tekrar döndüğünüzde, bu öneriyi aslında bir hafta kadar önce ABD de dile getirmiş, Sayın Özersay da dikkate değer bulduğunu ifade etmişti.)

Rum Fileleftheros gazetesi, Baf açıklarında görev yapan Fatih sondaj gemisinin 170 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfettiğini öne sürdü. (Bu önemli ve stratejik bilginin, ilk olarak neden Türkiye tarafından paylaşılmadığı, Rum gazetesinin bu bilgiye nasıl ulaştığı konusu ise her nedense hiç irdelenmedi.)

Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları, Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetleri nedeniyle Türkiye'ye yönelik uygulanacak yaptırımları görüşmek için bir araya geldiler.

Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Mogherini ile telefonda kritik bir görüşme gerçekleştirdi. Konu Doğu Akdeniz idi.

…..

Değerli okurlar;

Yukarıdaki gelişmelerle, KKTC’nin iç siyasetinde olup bitenleri birleştirdiğimde, bazı çıkarımlar ister istemez zihnimizi kurcalıyor.

Şöyle ki;

Belli ki Doğu Akdeniz fitilinin ateşlenmesine ramak kaldı!

Doğu Akdeniz’de konuşlu enerji patronları, her ne kadar savaş çığırtkanlığı yapsalar da, bu savaşın bir Körfez ya da Irak savaşı gibi kolay olamayacağını, kendilerini de yutabileceğini, en nihayetinde, nükleer gücün bile kullanılabileceği bir sürece evrilebileceğini biliyorlar.

İşte bu yüzden, o kadar gemi ile Doğu Akdeniz’de hazırlık yapılmışken, geriye ‘’kontrollü bir gerginliğin’’ yaşatılması kalıyor!

Nedir bu kontrollü gerginlik?

Fatih ya da Yavuz’a, garantör ülkelik rolü gereği Yunanistan tarafından yapılabilecek bir taciz atışı veya Yunanistan tarafından Türk Donanması’na ait bir unsura ‘’göstermelik’’ saldırı! Devamında, iki komşunun (Türkiye-Yunanistan) gerginliğinin bir süre daha ‘’denizde’’ devam etmesi… Neden olmasın?

Hemen devamında da, diğer garantör ülke İngiltere’nin ve Doğu Akdeniz’de gemileri konuşlu ülkelerin: ‘’ Doğu Akdeniz’de büyüyecek gerginlik felakete dönüşür.’’ açıklamaları altında, zaten bitirilmiş Kıbrıs müzakerelerinden de yola çıkılarak, iki farklı devletin tanınması sürecinin başlatılması… Neden olmasın?

….

Sayın Akıncı’nın, Nisan 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden Cumhurbaşkanı seçilme şansı zaten sistemli olarak azaltılmıştı. Yukarıda yaptığı son hamlesi ile de tamamen tükenmişe benziyor.

Sayın Özersay’ın, iç siyasetteki mevcut performansı göz önünde bulundurulduğunda ise, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde belki de hiç şansı yok denilebilir. Ancak, sanki bir bildiği var gibi, adaylığını ilk netleştiren olmaktan da çekinmedi.

Sayın Özersay, ya bölgedeki gelişmeleri çok iyi değerlendirmekte, ya da Doğu Akdeniz ile ilgili kendisi ile paylaşılan bazı şifreleri elinde tutmakta. Hangisi olursa olsun, kritik konumu ile ön plana çıkmaya başladı…

Belki de, dezavantajlı gibi görünen bu konumu, ülkemizdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Doğu Akdeniz’de yaşanacak olan, kendisinin de ifade ettiği, ‘’kontrollü gerginlik’’ ile, avantajlı bir konuma dönüşüverecek...

Bizlere de Kıbrıs Adası’nın ve KKTC’nin kaderinin nasıl şekilleneceğini izlemek düşecek…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899