Kıbrıs Türküne adanmış bir ömür.
Cumhuriyetin ilanı ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin sonrasında tarihte ilk Türk devletini kuran bir lider.
20.yüzyılın başında emperyalizme karşı duran bir avuç Türkün, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyetini kurmasından sonra yine emperyalist emellere kafa tutan bir avuç Kıbrıslı Türk’ün varoluş ve Türklük kavgasının sonucu kurulan Devletin lideri Rauf Raif Denktaş’ın anıt mezarının hala tamamlanmaması bir utanç, bir ayıbın artık çok ötesinde.
Ölümünün üzerinden koskocaman 10 yıl geçti.
Hala anıt mezarı bitirilmedi.
Kıbrıs Türk’ünün bugün bir Devlet çatısı altında, güven ve refah içerisinde yaşaması için ömrünü tüketen koca “Toros”a bir anıt mezarı çok gördük.
Bu utanç hepimize yeter.
Geçen 10 senede Hükümete gelen tüm partilerin tarihe karşı bir ayıbı ve utancından artık daha başka bir noktadadır mesele.
Yazıklar olsun hepinize.
Koca “Toros”un kemikleri değildir sadece sızlayan.
Vicdanlarımız da bugün artık ne rahattır ne temizdir.
Bu ayıp hepimize yeter.
Milli günlerde şov yapmak için kullanılan siyasi bir meta haline getirdiniz Rauf Raif Denktaş’ı.
Sanki yaptığı her şey için cezalandırmak ve mücadelesini unutturmak için elbirliği ile gizli bir anlaşmaya vardınız, siz ey 10 yılın tüm iktidarları.
Utanın desek ağır olacak ama o yüz hiçbirinizde yok.
İndirin resimlerini resmi kurumların duvarlarından oldu olacak.
Ve artık adını bile ağzınıza almayın anıt mezar ayıbını temizlemeden.
Vefasızlıktan çok öte bir noktada artık tamamlanmayan anıt mezar.
Yazıklar olsun…..
İSKELE’DE ÇEVRECİLER ORTADA YOK
Günlerce yazdık çizdik.
İskele’de denize ve ovaya dökülen lağım ve atık suları.
Çevreye tecavüz edenleri ve doğayı katledenleri deşifre ettik.
Hem de belgeleri ile fotoğrafları ile.
Hükümet konuya hemen el attı.
Özellikle İçişleri Bakanı Ziya Öztürkler ile Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu’nun ortaya koyduğu irade her türlü takdirin üzerinde.
Peki ya çevreciler?
Arıtma sistemi yok, pis sular ovaya ve denize dökülüyor ama çevreciler görmüyor, duymuyor ve konuşmuyor.
Hani mangalda kül bırakmayanlar.
Örneğin orman yangınları sonrası ahkam kesenler.
Daha dün Kantara yangını sonrası herkese nasıl çevreci olunacağı dersi verenlerin İskele’deki doğa felaketi sonrası seslerinin hiç çıkmaması tuhaf.
Sormadan edemiyor insan olan, acaba neden?
Ve soruyoruz, İskele’deki plansız inkişaf ve büyümenin neden olduğu çevre felaketi ile ilgili çevreciler nerede?
Ve neden suskunlar?
Suskunlukları, Teknecik Santralının zehir saçan bacası karşısında da sürüyor.
Bölge halkı yıllardır zehir soluyor.
Gelmiş geçmiş tüm Hükümetlerin ayıbı, Teknecik santralının hala filtresinin olmaması.
Bu ayıp hepinizin, hepimizin.
Ama en çok da yine mangalda kül bırakmayan çevrecilerin.
Anladık ve anlamaya çalışıyoruz İskele konusunda sustunuz görmezden geldiniz.
Peki, Teknecik elektrik santralının devasa bacası nasıl görmezden geliyorsunuz ve neden rahatsız olmuyorsunuz?
Neden bölge halkının göz göre göre zehirlenmesi karşısında yine suskunsunuz?
DİN ÜZERİNDEN POPÜLİZM YAPMAYIN
Kırşehir'e giden 46 çocuk alın bizi buradan diye çağrıda bulunmuşlar.
CTP milletvekili Devrim Barçın'a şikayet etmişler.
Çocuklarımız ülkeye döndükten sonra niye gidip de veliler bir basın kuruluşuna şikayette bulunmuyorlar.
Soğuk savaşın ezberleri ve bireyi bir otomata döndüren dogmatik “ideolojik doğruları” ile artık siyaset yapılmamalı.
Din üzerinden popülizm yapmanın ve oy devşirmeye çalışmanın, işin kolayına kaçmaktan öte bizi birbirimize düşürmekten başka bir sonucu olmaz.
Sosyal yaşamın temsilcileri olan “bizlerin” bi otomat olmadığı idrakına varmalı, bazı siyasetçiler.
Her birey kendi doğruları ile mozaiğin bir parçası olduğu unutulmamalı.
Ne artık tek tip insan ne de tek tip toplum var ki zaten hiç olmadı.
Soğuk Savaş döneminde sadece olduğu yanılgısı ile kitleler kandırıldı, toplumlar kutuplaştırıldı ve bedelini acıları ile ödedi, o kadar.
İlericilik, modernlik, laikliğin din düşmanlığı olmadığı da unutulmamalı.
Din üzerinden siyaset bu ülkeyi bozar.