Herkes işin dalgasında…

Öncelik tabi ki siyasilerin!

Tam bir sidik yarışı yaşanıyor…

Saray ile hükümet bir birine laf yetiştiriyor adeta!

Laftan öteye yaptıkları bir şey yok…

Vatandaş da bunun derdinde olmalı ki bu saçma sapan tartışmalara kendini kaptırarak aklınca yorumlar yapıyor, sidik yarışına katılıyor!

Kim haklı kim haksız sonu hiçbir zaman belli olmayacak bir tartışma bu…

Bu ülkeye de hiçbir şey kazandırmayacak bir kavga bu!

Aslında bakarsanız hepsi de günü kurtarmak için yapılan boş açıklama ve suçlamalar bunlar…

Birkaç gün sonra unutulup gidecek galibi de hiçbir zaman belirlenemeyecek!

Sevgili okurlar sayfadaki fotoğrafa lütfen dikkatlice bakınız…

Türkiye Ümit Milli Takımı’nın çekilmiş bir fotoğrafı!

Stadın en üstündeki tabelayı okudunuz mu?

Lefkoşa Atatürk Stadı değil burası…

Mağusa Canbulat Stadı hiç değil!

Ya da Girne 20 Temmuz, Güzelyurt Zafer Stadı da değil…

AEK Erena yazıyor tabelada hem de kocaman!

Larnaka’daki stadyum burası…

Türkiye Ümit Milli Takımı’nın, Rum Kesimi ile yaptığı maçın stadı!

Ümit milliler KKTC’yi es geçip Atine üzerinden Larnaka’ya gidiyor ve orada milli maç oynuyorlar…

Kiminle?

Rum Milli Ümit Takımı ile!

Bu tür kareler elbette yeni değil…

Bir çok Türk takımı Güney’e gelip maç oynadı!

Aynı zamanda bir çok Rum takımı ya da sporcusu gidip Türkiye’de uluslar arası spor müsabakalarına katıldı, hem de Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklarıyla…

Ama bir ilk gerçekleşti ve ilk kez iki ülkenin milli takımları buluştu, maç yaptı!

Kıbrıs Türk gençliğine de sadece bakmak kaldı…

Bu tür müsabakalar sonrası hem KKTC hem Türkiye’nin üst düzey yetkilileri hep sessiz kalmayı tercih ediyor!

KKTC deyince mangalda kül bırakmayanların bu müsabakalar sonrasında ağzını bıçak açmıyor…

Sözde Türkiye Rum kesimini, Rum kesimi de Türkiye’yi tanımıyormuş!

Eğer tanımıyorlarsa bu fotoğraf karesinin açıklaması nedir…

Bizimle dalga mı geçtiklerini sanıyorlar yoksa!

Bizim basiretsiz yönetici takımı bir yana bırakıyoruz…

Soru asıl Ankara’daki yetkililere;

Lütfen bu karenin bir açıklamasını yapın Kıbrıs Türk kamuoyuna, hatta Kıbrıs Türk gençliğine…

Artık iki taraf arasında milli maçlar da yapılmaya başlandı!

Türkiye’de Kıbrıs Cumhuriyeti bayrakları, Rum kesiminde de Türkiye bayrakları dalgalanıyor…

Bu müsabakalara kesinlikle karşı da değiliz ama!

Bunu gören Kıbrıs Türk gençliğinin duygularını, öfkelerini, şaşkınlıklarını ve kırgınlıklarını hiç düşünüyor musunuz?

Ve bu konuda yapacağınız bir çalışma var mı?

Kıbrıs Türkü artık bu tür karelerin anlamını bilmek ve geleceğini, kaderini öğrenmek istiyor…

Çok şey mi istiyor?

(NOT: Bu hafta sonu da yurt dışında olacağımızdan yazılarımıza iki gün ara veriyoruz. Salı günü bu sayfada yeniden buluşmak dileklerimizle, güzel bir hafta sonu geçirmenizi temenni ederiz.L.Ö.)

İmamlar Yunanca kursu alınca ne olacak?

Belli ki dinler arası diyalog saçmalığı yine…

Hepsinin ardında da İsveç Büyükelçiği çıkıyor nedense!

Şimdi de yeni bir etkinlik başlatmışlar KKTC’deki imamlara Yunanca, Güney’deki papazlara da Türkçe öğreteceklermiş…

Bunu da bir marifetmiş gibi medyada haber olarak yayınlatıyorlar!

Bizim KKTC Din İşleri Dairesi de buna ön ayak oluyor…

Burada din adamlarımızın başka yabancı dil öğrenmesine filan karşı da değiliz de…

Hadi bizim müftü tavla teslim!

İsveç bu işlere neden budar fazla burnunu sokuyor?

“Benim çocuğum da yapar…”

Uyuşturucu kullanımı konusundaki yeni slogan hoşuma gitti;

“Benim çocuğum yapmaz demeyin…”

Hiç katıksız katılırım bu söze!

Çünkü bildiklerim var…

Hani şu hergün gazetelerde elleri kelepçeli uyuşturucu kullanan gençler görürüz ya!

Onlar hep gariban kesimidir, arkaları, dayıları olmayan…

Oysa anlı şanlı aileler vardır ki onların da çocukları ve torunları bu uyuşturucu belasına kaptırmıştır ki kendilerini!

Nedense bunlar gazete sayfalarında hiç kendilerini göstermezler…

Hatta bazen kimsenin ruhu bile duymaz torpilli çocukların suç işlediğini!

Onun içindir, ‘benim çocuğum da yapar’ demeyi bilmedikten sonra bu işlerin önüne geçilmesi sadece bir hayaldir…

“300 TL’ye 3 ay vize veriyorlar…”

“Adı Ferit 5 yıldır kayıt dışı sigortasız çalışıyor. Her ay Adana'ya veya Taşucu'nuna giriş çıkış yapıyor.

Niye diye sordum "abi girerken polis 1 ay veriyor mecburen cezaya girmemek için çıkmam gerekiyor. Bazen uçakla bazen gemiyle gidip geliyorum. Masrafım en az 1.000 tl. Geçen ay 2 gün cezaya girmişim 260 TL ceza ödedim." Burda çok kazanıyorsun herhalde diye sordum. " yok Abi nerden. Hiç boş kalmasam 4.000 TL kazanıyorum inşaatta yatıyorum. Taşerona kabal çalışıyorum. Ayda 2.000 TL okuyan çocuklarım var onlara gönderiyorum. 1.000 tl giriş çıkışta harcıyorum. 1.000 TL burada harcıyorum." Yaşın 55 sigortasız çalışıyorsun zor değilmi yarın hastalık var yaşlılık var ne yapacaksın diye sorunca " yok Abi bize çalışma izni vermiyorlar. TC kökenliler çalışma izinli olunca bir müddet sonra vatandaşlık hakkı doğuyormuş onun için zorluk çıkarıyorlar"

Sen yalnız mısın bu şekilde çalışın diye sordum "binlerce insan benim gibi kayıtsız çalışıyor. Cezaya düşmemişse ayda bir giriş çıkış yapıyorlar. Uçaklar gemiler dolu gidip dolu geliyor bunların %60 kayıtsız işçiler. Girne'de 300 TL ye 3 ay girişte vize veriyorlar onu da önceden organize çalışanlar yapıyor"

Bu yazı abartılı değil Girne limanına giderseniz Ferit usta gibi her gün yüzlerce insan göreceksiniz. Neden bu ön izin, Çalışma izni eziyeti.”

(Ayhan ARIKLI)

“Siyaset ayağa düştü…”

“Bu hükümet döneminde ekonomiyi düzeltmek adına hiçbir yapısal düzenlemeye gidilmedi. Başbakan boş konuşuyor. Bu dönemde yanlış maliye politikaları nedeniyle enflasyon %15'in üzerine çıktı yani yurttaşımızın cebindeki paranın alım gücü düştü. Yerel gelirler %19 arttı ama giderler de %22 arttı yani gelir-gider dengesizliği söz konusu. Başbakan devletin borcu yok diyerek adeta bizimle dalga geçiyor. İç borç stoku aynen duruyor. Faiz ödemesi bile yapılmadı. Üstelik bu hükümet dört kez de yeni iç borçlanmaya gitti günübirlik devlet harcamalarını ödeyebilmek için. Elektrik pahalı, su pahalı, eğitim ve sağlık yerlerde sürünüyor. Telefon, cep telefonu, İnternet pahalı ve hizmet kalitesi çok düşük... Üretim maliyetlerinde bir kuruş düşüş sağlanamadı çünkü hükümet resmen kış uykusunda. Siyaset ayağa düştü. Gerçekten çok yazık...”

(Birikim ÖZGÜR)