Daha bir hafta önce devlet yetkililerini bir doktor olarak uyardım.
Kıbrıs Kadın Sağlığı Araştırma İnisiyatifi, Doğu Akdeniz kadınları ile ilgili hastalık profilini çıkarmak amacıyla, sekiz bin kadınımızın taranmasını hedefleyen bir çalışma yürütüyor.
Bu çalışmada, gönüllülük esasına dayandırılsa da, tükürük örnekleri alınarak, sonuçları hiçbir zaman geri bildirilmemek üzere Oxford üniversitesine aktarılıyor. Dahası, kadınların tükürük örneklerinden elde edilecek genetik veriler, çalışmaya katılanlarla ya da KKTC Devleti ile hiçbir şekilde paylaşılmayacak. Toplam sekiz bin kadınımızın genetik bilgileri, sadece Oxford Üniversitesi ve diğer araştırma laboratuvarlarında kullanılacak!
Değerli okurlar, çağımız ileri teknoloji çağı. Tıpta da durum farklı değil.
Küresel gıda firmaları, küresel ilaç şirketlerine yeni hastalar kazandırıyor! Bunu yaparken de ‘’GENLERİ’’ kullanıyor! Genetiği değiştirilmiş organizmalar ile insanlar kasıtlı hasta yapılıyor! Gelecekte ilaçların, kişilerin genetik özelliklerine göre, yani kişiye özgü üretilerek verilmesi hedefleniyor.
İşte böylesine futuristik projelerin hayata geçirilmesi adına, başta İngiltere olmak üzere, Almanya, ABD, İsrail, Fransa, İtalya gibi ülkelerde, ciddi anlamda, tüm dünya insanlarının genetik bilgileri toplanıyor! Bunu yaparken de, genetik araştırma laboratuvarlarının verilerine başvuruyorlar.
Genetik araştırma laboratuvarlarının bazıları, genetik çalışmaları ücretsiz yaptığını ilan etmiş durumdalar! Evet, yanlış okumadınız, tamamen ücretsiz! Peki neden? Babamızın hayrına mı? Elbette değil! Böylesine önemli projelerin perde arkasındaki fon kaynakları pek de görünür değillerdir. Ama bilinen bir başka gerçek de, bu genetik araştırma laboratuvarlarının, genetik verileri, dünyanın önde gelen ilaç şirketlerine sattıklarıdır!
Yani, siz kan ya da tükürük örneği veriyorsunuz. Sizden alınan bu örnekler sayesinde genetik verileriniz elde ediliyor. Sizin gibi daha birçok kişinin genetik verileri bu laboratuvarlarda saklanıyor ve büyük ilaç şirketlerine veri tabanı olarak satılıyor!
Şimdi sıkı durun ve bu örneği dikkatli okuyun lütfen!
Genentech adlı genlerle uğraşan firma, Parkinson Hastalarının genlerini çalışmak amacıyla toplamda 10 milyon dolar harcadı. Bu firma, verilere ulaşım hakkını, dünyanın en büyük ilaç firmalarından biri olan GlaxoSmithKline firmasına tamı tamına 300 milyon dolara sattı!
Bu sadece basit bir örnek.
Gen firmaları harıl harıl çalışıyor. Farklı coğrafyalardaki, farklı genetik kodlara sahip insanların genlerine çalışmak amacıyla değişik taktikler geliştiriyorlar!
Şimdi gelelim asıl konumuza!
Bu firmalardan birisi de, İtalya’daki MAGI. Genetik nadir hastalıkların araştırılması, tanı ve tedavisi ile ilgileniyor. Dünyanın birçok ülkesi ile ilişki içierisinde genetik testleri ücretsiz yapıyor. Aslında düpedüz bir genetik Ar-Ge projesi!
Mart 2018’de, Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Deneysel Sağlık Bilimleri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ ile İtalyan MAGI Grup Direktörü Dr. Matteo Bertelli tarafından, eğitim ve bilim alanlarında ortak akademik programlar yürütmek amacıyla akademik işbirliği protokolü imzalandı.
Hemen ardından da, bu kuruma, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’ne gelen hastaların bazı doku örnekleri (kan gibi), genetik çalışmalar için gönderildi. Bunların sonuçları hastalara bildirilmedi! Üstelik bu çalışmalar, Centre of Excellence, Genetik ve Kanser Tanı-Araştırma Merkezi, Tıbbi Genetik Anabilim Dalı, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü gibi birimleri olan Yakın Doğu Üniversitesi’nde yapılabilecek iken, tüm bu birimler es geçilerek yapılıyor!
Amacım KKTC’nin köklü bir üniversitesini zor durumda bırakmak falan değil. Bilakis, üniversite yetkililerinin, bu anomalili durumu görmesini ve gerekli önlemleri almasını sağlamak! Sebeplerini de yazımın başında anlatmaya çalıştım.
Ne mi yapılmalı?
Ülkemiz insanlarının genetik verilerinin yurt dışına kontrolsüz çıkarılmasının önüne geçilmesi için devlet derhal gerekli önlemleri almalıdır!
Genetik bilgilerimizin kolayca dışarı çıkarılmasını engellemek için, bireylerin genlerini araştırmayı amaçlayan bilimsel çalışmalar, Sağlık Bakanlığı’nın ve hatta meclisteki bir komitenin onayı dahilinde yapılabilir hale getirilmelidir.
Aksi takdirde, Cumhurbaşkanı’ndan sokakta yürüyen vatandaşa kadar her birimizin potansiyel birer ‘’genetik kobay’’ olacağı gerçeğini de kimse yadırgamamalıdır!