Tosunoğlu İnşaat’ın Avrupa Birliği Destek Ofisi’nin açtığı ihaleyi kazanması sonrasında yaşananlar, kendi ayağımıza nasıl kurşun sıktığımızı kanıtlayan, ibret verici bir olay haline geldi.
İhale aldığı Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, DAÜ gibi, Avrupa Birliği Destek Ofisi ile de ciddi sorunlar yaşadığı bilinen Tosunoğlu İnşaat’ın temelsiz olduğu ileri sürülen savlarla başlattığı hukuki girişimler, Kıbrıslı Türklerin 2004 Referandumu ve sonrasında binbir mücadeleyle edindiği kazanımları az kalsın ortadan kaldırıyordu.
Diplomatik krize neden olayın perde arkası şöyle: Tosunoğlu İnşaat Avrupa Birliği Destek Ofisi’nin açtığı ihaleyi kazanır ve yerel bir bankadan aldığı teminatı Ofis’e güvence olarak verir. Tosunoğlu İnşaat Avrupa Birliği Destek Ofisi ile yaptığı sözleşme gereği, yapılacak işle ilgili sorun çıkması durumunda, öncelikle dostane çözüm aranmasını; dostane çözüm bulunamazsa sadece Belçika Mahkemeleri’nin yetkili kılınacağı bir dava sürecinde hak aramayı peşinen kabul ederek, sözleşmeyi imzalar.
Avrupa Birliği’nin yaklaşık 192 ülke için geçerli olan standart ihale sözleşmelerinde, her ülkenin yerel hukuki mevzuatı ile ayrı ayrı uğraşmak yerine sadece Belçika Mahkemeleri’nin yetkili kılındığı bir sürecin işletilmesi şarta bağlanmaktadır. Buna rağmen Tosunoğlu İnşaat yerel bir bankadan aldığı teminatın Avrupa Birliği Destek Ofisi tarafından bozdurulmasını engellemek üzere, KKTC Mahkemeleri’nde Avrupa Birliği Destek Ofisi aleyhine dava açar. Davaya KKTC’yi tanımadığı için katılmayan Avrupa Birliği Destek Ofisi’nin gıyabında karar alan mahkeme yargıcı, Tosunoğlu İnşaat’ın ihaleden dolayı zarar ettiğine ve ihaleye ilişkin olarak verilen teminatın geçersiz olduğuna hükmeder.
İhaleye konu olan işin büyük bir kısmını tamamlamadığı iddia edilen Tosunoğlu İnşaat’ın verdiği teminat mektubunu bozdurmak için yerel bankaya başvuran AB Destek Ofisi yetkilileri, teminat mektubunun KKTC Mahkelemeleri kararıyla bozdurulamayacağı yanıtını alır. Tosunoğlu İnşaat bir yandan da AB Destek Ofisi’ne haciz işlemi yaptıracağı spekülasyonlarını yayarak, Avrupa Birliği ve dönemin Sibel Siber Hükümeti arasında büyük bir diplomatik krize neden olur. Konu o kadar büyür ki Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’ya kadar ulaşır. Sibel Siber Hükümeti diplomatik krizi çözmek için Bakanlar Kurulu kararıyla AB Destek Ofisi’ne diplomatik misyon statüsü verir. Bu statü sayesinde gıyabında yerel mahkeme kararı alınması suretiyle, AB Destek Ofisi’nin haczedilme olasılığı bertaraf edilir.
***
Tosunoğlu İnşaat’ın ihaleye konu olan işi yapmayıp, imzaladığı sözleşmeye aykırı olarak AB Destek Ofisi aleyhinde Belçika’da değil de KKTC Mahkemeleri’nde dava açması, perde gerisinde Kuzey Kıbrıs’a yapılan AB yardımlarının tamamen kesilmesini gündeme getirdiği gibi, yerel bankaların AB ihaleleri için vereceği teminatların Avrupa Birliği tarafından kabul edilmemesi riskini de yarattı.
Önceleri, sadece 1974 öncesi kurulan 3 yerel bankanın vereceği teminatların kabul edildiği AB ihalelerinde, 2008 itibarıyla büyük bir kazanım elde edilmişti. KKTC Başbakanlık Avrupa Birliği Koordinasyon Merkezi ve Başkanı Erhan Erçin’in girişimleriyle, Kıbrıs Türk şirketlerinin mal varlıklarının KKTC’de olması sebebiyle ve yerel şirketlerin rekabet edebilirliğini artırmak için 1974 öncesinde veya 1974 sonrasında kurulmuş tüm yerel bankaların vereceği teminatların AB Destek Ofisi tarafından geçerli sayılması, 2008 yılında AB nezdinde kabul görmüştü.
Tosunoğlu İnşaat’ın imzaladığı sözleşmeye aykırı olarak KKTC’de açtığı dava neticesinde, bugün 2008’de elde edilen bu kazanımın kaybedilme riski ile karşı karşıya kalınması söz konusu olabilir. Avrupa Birliği Destek Ofisi’nin gıyabında KKTC Mahkemeleri’nde alınacak olası kararlar sonucunda, AB ihaleleri için yerel bankaların verdikleri teminatların bozdurulamaması, AB’yi yerel bankalardan alınacak teminatları kabul etmemeye ve Türkiye bankalarından alınacak teminatları kabul etmeye itebilir.
Perde gerisinde, Kıbrıslı Türklerin 2004 Referandumu’ndan sonra edindiği temel kazanımların tek tek yitirilmesi riskini yaratan bu süreç, birilerinin temelsiz suçlamalarla ihale sözleşmelerinin dışına çıkması nedeniyle, kendi ayağımıza nasıl kurşun sıkabileceğimizi gösteren vahim bir olay olarak anılacak.