Kıbrıs Türkü kısır tartışmalardan bıktı usandı…
Kuzey Kıbrıs, husumet kokan siyasi çekişmelerin politikanın ruhu ve karakterini esir aldığı bir ülke haline geldi!
Hükümet edenlerin de, muhalefette kalanlarında çorbadaki tuzu çok farklı değil…
Yok birbirlerinden farkları!
Seviyesizlik ve kısır tartışmalar ülke siyasetinin varlık nedeni haline gelmiş…
Hükümetler bananeciliğe tutsak, muhalefet partileri ise yapıcı ve sorumlu muhalif duruşa sırt çevirerek “siyasetçilik” oyununu sürdürmekte.
Türkiye-KKTC ilişkileri de çok tehlikeli bir viraja doğru gitmekte…
Kimse ya farkında değil ya da gölgelere saklanarak durumdan oy devşirmenin hesabını yapmakta.
İslami Spor Oyunları için Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Konya’ya gitmesi sonrası hakaretler ve Futbol Federasyonunun Tatar’ı mahkemeye vermesi, Külliye tartışmaları, Külliye’nin adına mı karşıyız yoksa binanın yapılmasına mı çelişkisi, zamanlaması doğru mu tartışmaları ve benzer kısır tartışmalar ile Kıbrıs Türk’ü kutuplara ayrılıyor…
Bölündükçe bölünüyoruz!
Böylesi kısır tartışmaların ise kimselere faydasının olmadığını idrak edemiyor ülke siyaseti.
Vizyonsuzluk mu kolaycılık mı, karşıtını yaratarak kısa yoldan oy kazanma hamlesi mi tüm yaşananlar bilinmez ancak kısır tartışmaların temelinde yaratılan zeminin de KKTC ile TC arasındaki ilişkileri bozmak isteyen güçlerin ekmeğine yağ ile bal sürdüğünü görmek ve kabul etmek gerek.
Yara alıyoruz, kısır tartışmalar ile.
Ve imkansızı başarıyoruz!
Bu kadar yakın olup da bu kadar uzak olmayı kendi ellerimiz ile inşa ediyoruz…
Böylesi kaotik bir ilişkiler ağının yaşam bulmasının kimlerin daha açık bir ifade ile hangi güçlerin işine yaradığını doğru analiz etmek zorundayız.
…
Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar her cephede Kıbrıs Türkünün her zaman yanında oldu..
Ekonomik gücü ile paralel olarak tüm projelerimize, Kıbrıs Türklerinin Devleti, KKTC’nin tüm kurum ve organları ile gelişmesi yönünde desteğini hiçbir zaman esirgemedi…
Biz Kıbrıslı Türkler kısır tartışmalar ve çekişmelerimiz içerisinde Akdeniz’in kuzeyinden gelen destek ve katkının karşılığını verebildik mi?
Gereğini yapabildik mi Devletimizin güçlenmesi adına, bitirilmesi gereken projelerde veya çağa ayak uydurma adına ekonomik reformları veya kamu maliyesini disiplinize edecek önlemleri almak adına ortaya siyasi irade koyabildik mi?
İç siyasete odaklı yaşamak, yeniden seçilebilmek, herkese şirin görünmek ve her kesimden oy alabilmek güdüsü ile hareket edip Lefkoşa’da başka Ankara’da başka konuşmak bizleri sadece politikacı yapar ve kısır tartışmaların esiri haline getirir.
Ankara’da Lefkoşa’yı, Lefkoşa’da ise Ankara’yı şikayet etmek üzerine kurdular siyasetteki yaşamlarını…
Ankara’daki Devlet adamları ile bürokratların da hataları olmuştur elbet…
Ancak unutulmamalıdır ki Ankara hem geçmişimiz hem de Lefkoşa ile birlikte geleceğimiz olmaya devam edecek…
Biz istesek de istemesek de!
Sol partilerin sokakta müdahale çığlıkları atarken, sağ partiler milliyetçilik ve anavatan söylemleri üzerinden oyun oynayarak Ankara’da başka Lefkoşa’da başka konuşmaya devam ediyorlar.
Bir taraf Türkiye’yi alkışlatmak diğer taraf Türkiye’yi halka dövdürerek gününe gün ediyor, en basit ifadesi ile kasaba politikacılığı bile olmayan bir eylemle kısır tartışmaların ötesine geçemiyorlar.
Ankara’da başka Lefkoşa’da başka oyun oynamaktan artık vazgeçmeli, Cumhuriyet Meclisi’ndeki tüm partiler ve milletvekilleri.
…
İslami Spor Oyunları için Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Konya’ya gitmesi sonrası hakaretler ve Futbol Federasyonunun Tatar’ı mahkemeye vermesi, Külliye tartışmaları ve diğer yaşananlar da tek suçlu Cumhurbaşkanı Ersin Tatar m?
Ülke siyasetinin, siyasete yön veren sağ ve sol partiler ile politik kanaat önderlerinin hiç mi suçu yok?
Belki de en büyük suç, kısır tartışmalar ile ortaya vizyon ve çözüm koymaktan uzaklaşan siyaset kurumunun…
Ülke siyaseti tehlike virajı göremese de uzaklardan birilerinin virajı kayganlaştırmak adına satranç tahtasında hamleler yaptığı ise aşikar!
Kısır ve sağ/sol popülizm kokan ve başka hiçbir şeye hizmet etmeyen tartışmaların Kıbrıs Türküne zaman kaybettirmek yanında KKTC-TC ilişkilerinde telafisi olmayan yaralar açmaya gebe olduğunu görememek veya görmek istememenin bu topraklara en büyük ihanet olduğunu kabul etmemizin zamanı geldi…