Bazı babalar ve analar kendilerine minnet edeni öz oğulları, kızları gibi bağırlarına basarlar. Sevilmeye ve tapılmaya takıntılı karakterdeki bu insanlar çevrelerindeki herkese biraz çocuk muamelesi yapar ve etraflarında toplananları korur, üzerlerine titrerler. Kayıtsız itaat bekler yaradılışta olanlar eleştirildiklerinde ise son derece kötücül olabilirler. Üstelik hiç de affedici değillerdir.


Bu tür mizaçtaki anne babalar için özgürlük yerine güvenliği seçenler idealdir. Psikanalist Erich Fromm Almanya’da Nazizmin birçok insana çekici gelmiş olmasını, özgürlüğün getireceği belirsizliklere katlanma gücünü kendinde bulamayan Alman toplumunun güvenliği ve bağımlılığı özgürlüğe tercih etmesi ile açıklar.


Bir başka Amerikalı psikanalist Carl Rogers da koşulsuz sevgi gösteremeyen anne ve babaların çocuklarının kendi varlıklarını geliştirmesine engel olduklarını vurgular. Rogers’a göre, ‘Yeni yaşantılara açık olan’, ‘kendi varlığına güvenen’, ‘değişime uğrama arzusu’na sahip olan bireyler, ana ve baba onayını alma telaşından varlığını uzaklaştırabilmiş, kendini gerçekleştirme potansiyeli taşıyan bireylerdir. Ve kendini gerçekleştiren bireylerin psikolojik sağlıkları en üst düzeydedir.



KKTC patronaj sistemi, güçlü ve koşullu sevgi gösteren baba figürü üzerinden lider babaya bağımlı, kendini gerçekleştirme potansiyelini yitirmiş politikacılar üretmiştir. Patronajın babaları (ve anaları) güvenlik kaygısını öne sürerek faşizmin ve bağımlılığın arttığı, özgürlüğün her türünden korkan bir toplum yaratmakla kalmamış; siyaseti yönlendirme iddiasını sürekli taşımışlardır.


Toplumun özgürlüğe giden yolda kendini gerçekleştirmeye adım atmaya başlaması ile, baba ve ana metaforları eski etkinliğini kaybetmeye mahkumdur.


Hiç değilse, yavaş da olsa, daha sağlıklı bir sürece doğru, geri dönüşsüz bir şekilde ilerlediğimiz söylenebilir. Bu da kendimize güvenmemiz ve kendimizi gerçekleştirebilmemiz için umutlu bir başlangıçtır.


Kendilerini gerçekleştirmeye çabalayan insanların mutlu olması ne kadar anlaşılırsa, bağımlılık ve güvenlik kaygıları nedeniyle özgür olamayanların mutsuzluğu da o kadar anlaşılırdır.


Tercih bizim, seçim toplumun…