Kadına yönelik şiddetin artarak devam ettiği ülkemizde eşlerinden boşanmış ya da eşlerinden ayrı yaşayan, boşanmakta olan kadınlar sıklıkla eski eşlerinin silahlarından çıkan kurşunlarla ya yaralanıyor ya da öldürülüyor. Ülkedeki erkek egemenliğinin yarattığı şiddet kendini sadece bu şekilde göstermiyor. Eşiyle hala evli olduğu halde başka bir kadınla yaşayan ve boşanmamakta ısrar eden erkekler olduğu gibi, eşini bir borç batağı içine sokup ortadan kaybolan ya da boşanırken eşine bir çöp bile bırakmamaya yeminli kocaların da sayısı az değildir. Kadın yıllarca hem çalışıp hem çocuklara mı bakmış, ev içi emeğini her gün kocasının ve çocuklarının konforu için mi harcamış kimin umrunda! Aşk ve sevgi bitince bazı erkekler erkek egemen sistemin ürettiği erkekliğin gereklerini yerine getirmekten bile aciz.

Toplumda iki tür erkek gitgide yaygınlaşmaya başladı: İlkinin karısının üzerinde epey mal bulunuyor ya da ortak malları var; erkek karısını sürekli aldatıyor, karısına psikolojik ve bazen fiziksel şiddet uyguluyor ama mal ve mülkten olmamak için boşanmıyor. İkinci vakalarda, kadının üzerinde çok mal, mülk bulunmuyor ve çoktan başka bir sevgilisi olan erkek her tür hilekar yolu deneyerek, mümkün olsa kadına hiçbir şey bırakmadan boşanmanın yolunu gözlüyor. Elbette boşanan çocuklu veya çocuksuz eşler arasında çok da bir şey almadan ya da hiçbir şey talep etmeden eşinden ayrılan erkekler de var ama kadınlar genellikle boşanma süreçlerinde mağdur olan taraf oluyor. Eş mağduru erkek sayısının eş mağduru kadın sayısının epey altında olduğunu söyleyebiliriz en azından.

Kocaların ve eski kocaların psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddetine ev içi cinsel taciz ve tecavüzün de eşlik edebildiği KKTC’nin sıcak mı sıcak “aile yuva”larındaki kadınlar yasaların değiştirilmesi için maalesef bir araya gelemiyor. CTP’li kadınların, sosyalist kadınların, UBP’li, DP-UG’lu veya TDP’li kadınların sırf kadın olmaktan kaynaklanan bir yığın sorunu aşmak için ortak hareket edebilmesi, kadına yönelik şiddet başta olmak üzere Aile Yasası’nda ve hatta Faiz Yasası’nda yapılacak değişiklikler için işbirliği yapması gerekiyor. Ama kadınlar ne yazık ki önce partili, sonra kadın…

Hiçbir siyasi parti ile ilişiği olmayan bağımsız bir kadın hareketini kuramamış bir toplum olmamız bile ülkedeki devlet patronajı ile ilişkilidir. Gelişkin bir kapitalizmin olduğu her ülkede önce partili olan feminist kadınların küçünsenmeyecek bir kısmı erkek egemen siyasetten zamanla çekilmiş, erkek egemenliğinin her türüne karşı feminist politika yapmaya başlamıştır. Bizde kadınların çoğu iktidar ve devlet patronajı olanakları olmadan yaşamlarını kazanamayacaklarını düşündükleri için mi bilmem ama önce partili sonra feminist olmayı içlerine sindiremeseler de, her nedense partilerindeki bir dizi erkek egemenliği karşısında suskun kalabiliyor.

Oysa yığınla örneği yaşandığı gibi, KKTC’de yasalar ya iktidarın işine öyle geldiği için ya da büyük toplumsal muhalefet olduğu için değişir. Sandığa gidecekler için partili feminist ya da kadına karşı ayrımcılıklara duyarlı kadın adayların Meclis’e girmesi sadece bir adımdır bu yüzden. Asıl mücadeleyi verecek olan hiçbir siyasal partiyle organik bağı bulunmayan bağımsız kadınlardır. Psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddete maruz kalan bağımsız kadınlar…