Kurultay sonuçları CTP-BG’de suların durulmayacağını netleştirirken ‘eski’leri ve ‘yeni’leri bir arada tutacak tek kişinin, büyük bir ironiyle Eroğlu olacağı öngörülebilir.

DP-UG ve UBP üzerindeki etki alanının genişlemesinin yanı sıra çözüm müzakereleri başlayacakken hatırı sayılır bir güç tazelenmesi yaşayacak olan Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun CTP-BG için en büyük tehditi oluşturduğu ortada.

Dışarıdan çatlakları iyi değerlendirecek yetenekte olanlar, gözlerini CTP-BG’nin yapacağı hatalara odaklamışken partinin bölünmüşlüğünün devamı bazılarına eşsiz fırsatlar sunacaktır.

CTP-BG’nin DP-UG dışında UBP ile koalisyon ortağı olduğu yönündeki eleştiri çok açık bir gerçeği görmezden geliyor: KKTC’deki iktidar partileri, ülkenin ekonomik bağımlılığı sürdüğü müddetçe Ankara Hükümeti’ni kendilerine ikinci ve doğal(!) koalisyon ortağı olarak seçmek zorunda kalan partilerdir.

Bunu reddedecekseniz ya da dik duran bir koalisyon ortağı olacaksanız ideolojiye sığınıp ortalığı velveleye vermekle, kurumlarımız elden gidiyor demekle bir adım yol katedemezsiniz. Fikir üretmeden, reel olarak kurumları kurtaracak projeleri tartıştırmadan kuru bir lafazanlıkla doğal koalisyon ortağınızla ilişkilerinizi iyi yürütemezsiniz.

İlişkileri iyi yürütmek istememek, bu bağlamda mantıksız bir tecih; ilişkileri iyi yürüteceğim diyerek her denilene biat etmek de bir o kadar akılsızca çizilmiş bir stratejidir.

Toplumun UBP bağlamında İrsen Küçük’e verdiği yanıt biat kültürüne karşıt, CTP-BG’nin Özkan Yorgancıoğlu’na verdiği destekse mantığı ön plana alan bir cevaptır. Sonuçlar, tümevarımla toplumun ne teslimiyetten yana ne de mantıksızlıktan yana olduğunu gösteriyor.

CTP-BG’nin önündeki ikilem, parti içindeki iktidar savaşının görünürde liberalizm mi sosyal devlet anlayışı mı çerçevesine sıkıştırılma çabalarına karşın mücadelenin çerçeve dışına çıkan geniş bölümünde Eroğlu’nun gölgesinin her geçen gün daha da belirginleşmesidir.

Partide yaşanan krizde taraf olmayanların en büyük dileği süregiden iç mücadeleye artık sağlıklı bir şekilde son verilmesidir.

Egosunun güçlülüğü ve aşırı hırsı nedeniyle bu mücadeleyi sağlıksız şekilde yürütecek olanlar varlığını koruyacaktır. Bu yöndeki sağlıksızlıklara rağmen süreç en başta Özkan Yorgancıoğlu’na büyük sorumluluk yüklemekte; partinin tüm kesimlerini dikkatle dinlemek, eleştirilerine kulak vermek, katılımcı demokrasiyi geliştirmek parti başkanının görevi olmalıdır.

Özkan Yorgancıoğlu bunu sadece partisinin geleceği için değil, ülkenin geleceği için yapmalıdır. Konu demokrasiyse, iktidar olan her kimse eleştiriden çekinmeyecek bağımsız kalemlerin de her zamankinden daha hassas olması gerekecektir. Çünkü en tehlikelisi ömrü boyunca sağlıklı olacağını varsayıp önüne geleni yemek, ardında kalanı yemediğine pişman olmaktır!