Yeni bir 15 Kasım... Resmi geçitler için kapatılan yollar ve büyük bir uğultuyla kulaklarımızı sıyırıp geçen jetlerle KKTC’nin kuruluşunu ve ‘başarı’larını kutlayacağız... Kuruluş yıldönümünü göğsü kabararak kutlamayı kim istemez? İnsanca yaşamın olanaklı olduğu, düzen içinde gelişen, sınıflar arası uçurumların kapatılmaya çalışıldığı bir ülkede var olmayı ve geleceğe umutla bakmayı hepimiz isteriz.

Kuzey Kıbrıs’ta çöken siyasal sistemin ve devlet patronajının yıkıntıları arasından KKTC’nin kuruluş yıldönümü kutlamak insanın içine ümit serpmiştirmiyor pek tabii... Bardağın dolu tarafı ise devlet kapitalizminin çöküşünü selamlamamızı fısıldıyor yüreklerimize. Nihayet kurtuluyoruz sürdürülemez düzenden... Maddi kaynakları tükenen devletin, maaşları karşılayamayan yöneticileri büyük adam, zeki kadın pozları takınmış halleri ve peşlerinde müdürleri ve memurları ile çekiliyor önümüzden.

Lastikleri patlamış lüks arabalara benziyor politikacılarımız o edalarıyla... Kapılarının başında şoförleri bekliyor. Ayaktaki memurları saygı duruşunda... Otomobillerinde ise ne benzin var ne de delinmiş lastiklerinde hava... Lüks ama gitmeyen makam araçlarının anahtarı ellerindedir diye endamlarını korumaya çalışıyorlarsa da gün görmüşler gülmekteler vaziyetlerine...

Yıkık bir devletin ‘mühim’ politikacısı olmak da kolay iş değil doğrusu... Kafanda zeka pırıltısı, kasanda para yok amma varmış gibi yapmalısın durmaksızın. Kendini önemli hissettirmek için şizofrenik bir oyun oynamalısın. Hiçsin esasında ama her şeysin ya KKTC’de... Önce kendini inandıracaksın sergilediğin oyuna; tüm varlığınla iyi bir aktör/aktris olduğuna inanacaksın ki karşındakileri de inandırabilesin. Gerisi kolay... Memurlarına emir ver, beceriksizliklerini zam yapmak zorundayız de kapat, akrabalarına ve yandaşlarına iltimas geç, çıkarlarını gizliden kolla da korkma, en büyük sensin KKTC’de...

Neden çözüm istesin ki politkacılarımız? Hiçbir devlette olmayacağı kadar rahatları yerinde... Rezillikleri çok ayyuka çıkarsa parsayı topladıktan sonra alt tarafı seçilemezler bir daha... Kepazeliklerini örtbas etmekte uzmanlaşmışlardır ne de olsa...

Yıpranmış koltuklarında oturacakları son 15 Kasım olsun dileği kalplerimizden geçmekteyken bilmeliyiz ki biz olmadan hiçbiri yerleşemez ve yapışamaz makamlarına. Biz değiştikçe ve susmadıkça, rahatları daha da bozuldukça insan içine çıkamaz hale gelecek ve seviyemize çıkmak için uğraş vereceklerdir.

Yurttaş 15 Kasım şerefine gücünün farkına varsa keşke...