Önceki gün sabah BRT’de Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’yı izliyorum…

Yüzünden yorgunluğunu ve biraz da bıkkınlığını görmek hiç de zor değil!

Aslında Bakan Arıklı siyasete girdikten sonra hayli umutlu ve çok şey başaracağına emin bir kişilikti…

Gün geçtikçe belli ki o da siyasetin çirkin yüzünü görüp umutsuz bir ruh haline büründü!

Arıklı dün ne dedi biliyor musunuz?

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığının kadrosunda 1380 kişi varmış…

Tabi ki normal şartlarda!

Şimdi sıkı durun;

Şu anda çalışan sayısı sadece 300 civarında…

İnanın ki kulaklarıma inanamadım!

Hatta ben yanlış mı duydum diye kendi kendime sordum…

Yine dün akşamüstü de arayarak açıklamasını teyit etme ihtiyacı duydum!

Ne yazık ki yanlış duymamışım…

Hatta telefonda konuşurken elinde çalışanların listesini incelediğini söyledi!

Biraz da kinayeli bir şekilde gülerek, ‘inanılır gibi değil’ dedi…

Gerçekten de inanılır gibi değil!

Siyaset bizde böyle bir şey…

Şimdi değil, yıllardan beridir kötü gelenek devam ediyor!

Onun için kimse ortaya çıkıp da bu ülke nereye gidiyor diye maraz etmesin…

Ülkenin gidişatı, gidişat değil!

Geçenlerde Orman Dairesi Müdürü niçin şikayetçi olmuştu?

Personel eksikliğinden…

Hemen tüm bakanlıklarda yaşanan sorun bu!

Orman Dairesi’ne yıllardan beridir arka kapıdan istihdam ediliyor…

Çoğu siyasi torpil kullanıp daha rahat dairelere kaçıyor!

Çok emek harcamadan kazansınlar diye…

Şiroya kadın sürücü alıyorlar, ağır vasıta ehliyeti bile yok!

Sonra bir iki telefonda hop başka bir daireye uçuyor…

Dairedeki araçlar da yangında bile yatıyor!

Böyle gelmiş böyle gidecek gibi ama…

Kesinlikle gitmemeli!

El birliği ile bu ülkeye en büyük zararı veriyorlar…

Yıllardan beridir bu ülkede kamu reformu olmadığını, olamadığını niye sanıyorsunuz ki!

Bu ülkede kamu reformunun önündeki en büyük engel, gelmiş geçmiş tüm siyasilerdir…

Düşünsenize bir kere!

Hava Sporları kapanalı yıllar oldu ama…

14 kişi Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığında çalışıyor gözüküyorlar!

Her ay sonu da maaşlar hesaba yatıyor…

Gel keyfim gel!

Bu memleket hiç adam olur mu Allah aşkına…

Yıllık istihdam yapma kapasitesi sınırlanınca siyasiler bunun da bir yolunu buldu…

Taşeron işçi furyasını başlattılar!

2 Bine yakın çalışan var bu statüde…

Hepsi de devlet kurumlarında 7 bin TL civarında maaşla çalışıyorlar!

Şimdi yeni moda ise bunların hepsinin devlet işçisi olarak kabul edilmesi…

İlgili sendikalar bu konuda bastırıyor!

Hükümet de direniyor ama şimdilik…

KTHY kapandıktan sonra olduğu gibi bu kadar insanın devlet çalışanı yapılması için büyük bir çaba sarf ediliyor!

Olursa da şaşırmayız…

Kimsenin ekmek parasının peşinde değiliz ama!

Devletin bu yükü kaldırması öyle kolay değil…

Zira çuvalı çoktan boşaldı!

Sorumluların hepsi de belli…

Suçlu var da bedel ödeyen yok işte!

Bu ülkede siyaset kötü gelenekler üzerine kurulmuş…

Kimsenin de şikayet etmeye hakkı yoktur!

Yine bakan Arıklı’dan öğrendik…

Bakanlık envanterinde 70 araç varmış!

Ama müsteşar bile şu anda araç sıkıntısı çekiyor, kendi aracıyla bakanlığın dışarıdaki işlerini takip ediyor…

Araçlar bakanlık adına kayıtlı ama yarısından çoğu hurdaya çıkmış bundan kimsenin haberi yok!

Çünkü laçkalık ve liyakatsızlık diz boyu gidiyor…

Devlet ciddiyeti filan kalmamış!

Devlete bir şekilde kapak atıyorlar ama devlet ciddiyeti umurlarında bile değil…

Bir düşünün lütfen…

Kayıtıl 1380 çalışan!

300 kişi çalışıyor ama diğerleri kayıp…

Başka dairelere kapak atanlar var, hiç çalışmadan hesaplara maaşı yatanlar da var!

Nasıl bir memlekettir bu gelin onu da artık siz söyleyin…

Avcı’nın kefil olduğu üye istifa etti!

YÖDAK üyesi Hasret Balcıoğlu’nun istifa haberine hem üzüldük hem de ne yalan söyleyelim sevindik.

Üzülmemizin nedeni ise, diplomalarınız ile ilgili iddiaların doğru olmadığını ispat edemeyecektiniz neden öncesinde istifa etmediniz Hasret Balcıoğlu ve YÖDAK ile yükseköğretim alanının bu derece kamuoyunda tartışmasına neden oldunuz.

Vicdanınız sızlamadı mı diye soracak olsak komik olacağı kesin.

Kamu çıkarı için de hak olan yerini bulduğu ve yayınlarımızın aslında “yalan” olmadığı dolaylı da olsa istifa eylemi ile ortaya çıktığı için ise sevindik.

Elbette iddiaların peşini bırakmayarak YÖDAK’tan konuyla ilgili araştırma ve inceleme talep eden Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da gerçeklerin ortaya çıkmasında ortaya koyduğu irade devlet adamlığı örneğidir.

YÖDAK Başkanı Prof. Dr. Turgay Avcı’nın ise iddiaların basına yansıdığı ilk günlerde Hasret Balcıoğlu’nu elinden tutarak Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a götürerek kefil olması ve iddiaların üzerini örtme çabası hafızalarda tazeliğini korurken Avcı’nın araştırma inceleme yapmama yönünde eğilim göstermesi sonrasında da dört YÖDAK Kurul üyesinin yazılı yaptıkları olağanüstü toplantı çağrısı ile sürecin bu noktaya geldiği ise unutulmamalı.

Olağanüstü toplantı kararında bugün mesai bitimine kadar lisans ve yüksek lisans diplomalarını YÖDAK’a sunması tebligatı alan Hasret Balcıoğlu’nun kendisine belgelerini sunması için tanınan süreden bir gün önce istifa etmesi ise avukatları tarafından gönderilen ihbarnamelerin de sünnetçi korkusundan öte olmadığını ortaya çıkardı.

Yüksek lisans yaptığını iddia ettiği üniversitenin ise 1990’lı yılların sonunda para ile diploma sattığı iddiası ile kapatıldığı ve bugün hala resmi kaynaklarca tanınmayan/geçerli olmayan üniversiteler sınıflamasında olması ise her şeyi ilk baştan beri açıklamakta.

Esas soru ise bu noktadan sonra neler olacağı veya daha doğru ifade ile neler olması gerektiği?

Hasret Balcıoğlu’na kefil olanlar “kandırıldık” mı diyecek, YÖDAK kurulu devam eden araştırmasını istifadan dolayı yarıda bırakacak mı, yüksek lisans diploması sahte olduğunun YÖDAK raporu ile de tescillenmesi halinde doktora, yardımcı doçent, doçent ve profesörlük ünvanları, verilen üniversiteler tarafından geri alınacak mı, DAÜ ve UKÜ Rektörlükleri nasıl bir yol izleyecek, bugüne kadar görev yaptığı diğer üniversitelerde verdiği dersleri alan öğrenciler ve mezunlara sahte diplomalı bir sözde akademisyen tarafından ders verilmesinin sorumluluğu kimlerin üzerinde kalacak ve son noktada Maliye Bakanlığı Hasret Balcıoğlu’nun YÖDAK’a meclis tarafından atanmasından istifa ettiği güne kadar haksız yere çekilen maaşları geri isteyecek mi?

YÖDAK Kurulu’nun araştırması sonucu tüm soruların cevaplarına kavuşmasını sağlayacak.

Ve son soru, Hasret Balcıoğlu’na ; hiç mi utanmadınız hiç mi vicdanınız sızlamadı?

Ya kefil olanlar…..

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ne düşünüyordur acaba?

Tüm uyarılara ve endişelere rağmen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından atanan YÖDAK başkanının bizzat kendisi tarafından Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın iddialar karşısında yanıltma girişimleri sonuç verse ve iddiaların üstü kapatılsaydı gerçeklerin ortaya çıkması ile birlikte olacakları düşünmek istemiyoruz.

Kendisini YÖDAK Başkanlığına atayan ve kendisinin amiri olan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı iddialar karşısında yanlış yönlendirmeye teşebbüs etmeye kalkan ve yanıltmaya çalışan YÖDAK Başkanı Turgay Avcı’nın iddialar karşısında ortaya koyduğu davranışın ise ne açıklanabilir ne anlaşılabilir ne de devlet ciddiyetine yakışan bir yanı var.

MESAJ KUTUSU

Sayın Haslet BALCIOĞLU, size verilen süre içinde yüksek lisans diplomanızı ibraz edemediniz ve haliyle istifanızı sundunuz. Bunu baştan yapsaydınız ne bizi ne de başkalarını bu kadar oyalamayacaktınız. Bu arada bu konu hala kapanmamıştır, YÖDAK üyesi olduğunuz sürece aldığınız maaşlar da umarız sizden geri istenecektir!

Sayın Hasan SADIKOĞLU, İskele Belediyesi’nin de atıklarını ovadaki aynı bölgeye boşalttığını üzülerek öğrendik. Bu arada bazı işletmeler birleşip bölgeye büyük bir arıtma tesisi yapmak istiyormuş, onlarla iş birliği yaparsınız çevre katliamlarının da önüne geçilmiş olur!

Sayın İzlem Gürçağ ALTUĞRA, Lefkoşa Devlet Hastanesi acil servise gidip de oradaki manzarayı görenler tedavi olmaktan vazgeçip resmen kaçıyorlar. Acil hekimlerinin durumları da acınacak halde. Hiç gecikmeden Acil Durum Hastanesini eski özelliğine döndürmekten başka bir çare yok…

Sayın Halis ÜRESİN, MİK Başkanı olarak Girne-Alsancak yolu için açılan ihalede teklif verilmediği için müteahhitleri suçladınız ama 3 Temmuz tarihinde ihalelerde iyileştirme maddesini hala uygulamaya koymadınız. Sonra zarar edeceklerini bile bile firmalar niye bu işi üzerlerine alsınlar ki?

Sayın Ahmet NOYAN, atıklar konusunda size de hak vermediğimizi sakın zannetmeyin, ama artık madem ki devlet bu konuda uyuyor siz iş insanları olarak birleşip bölgeye çağdaş bir arıtma tesisi kazandırabilirsiniz. Dünkü yazımız bir genellemeydi piyango da size vurmuş oldu…

Sayın Serhan AKTUNÇ, arıtma sorunu olan bölgede sizin de hayli nezih bir işletmeniz var, en azından siz Turizm ve Çevre Bakanlığı Müsteşarı olarak arıtma tesisi konusunda ciddi bir girişim başlatınız. Zira yatırımcılar artık bölgeye yatırım yapmama kararı almak için girişim başlattılar diye duyduk…

Sayın Erhan ARIKLI, bakanlığınıza bağlı çalışan sayısının dörtte üçüne yakın kişinin başka bakanlıklara kaçmasına epey şaşırdınız ama bize gayet normal geldi. Daha durun bakalım bizin de bilmediğiniz öyle görevlendirmeler var ki bunları duyunca dudaklarınız uçuklayacak, az sabır lütfen…

Sayın Cafer GÜRCAFER, devlet erkanı ihaleler konusunda sizi suçladı ya bir sorun bakalım onlara ihalelerin iyileştirmesi konusunda yaptıkları tüzük değişikliğini niye devreye sokmadılar. Bu arada Covis-19 sizi de vurmuş gelmiş geçmiş olsun…

Sayın Ahmet SAVAŞAN, Sağlık Konseyi olarak çok yakında modern bir fizik tedavi merkezini hizmete açmaya hazırlanıyormuşsunuz. Kış turizmi için umarız büyük katkıları olacak, kolaylıklar dileriz…Şu meşhur mendirek meselesini de bir yerlere yazıp unutmadık yani…

Sayın Sunat ATUN, Maliye Bakanlığı görevinden alınıp alınmayacağınız ülkenin gizli gündemi konusunda bahis oynayanlar bile yok değil. Bu işin olacaksa bu hafta olacağını aksi taktirde rafa kaldırılacağı iddia ediliyor…

Sayın Ahmet SERDAROĞLU, taşeron iççilerin bundan böyle devlet çalışanı olarak hizmet vermesi konusundaki gayretinize kamuoyundan büyük tepki gelmeye başladı. Bazı isteklerde bulunurken devletin bunu kaldırıp kaldıramayacağını da hesaba katmak gerek değil mi?..