Yüzme bilmezsin ders alır öğrenirsin,paran yoksa iş bulur çalışıp kazanırsın,cahilsin okuyup öğrenirsin,adam kalmadı der, yetiştirirsin.

Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yok.

Değerlerinin yerle bir olduğu ,ruh sağlığı bozulmuş, bütün kavramların içini boşaltmış bir topluma neyi anlatacaksınız? “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin 1. maddesinde bulunan, “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” sözlerini mi?

Ülkede büyük bir yalan ve riyakarlık almış başını gidiyor.

Çürüme, siyasi iki yüzlülük ve sahtekarlık kol geziyor. Toplum ahlaken çözülmüş durumda. Milleti birleştiren, insanları toplum olarak bir arada tutan bütün değerler ve zeminler allak bullak olmuş.

Yalan ve riya adeta toplumsallaştı. Bu duruma büyük bir akıl tutulması eşlik ediyor.Ve esas olarak insanın bozulduğunu toplumsal bir çürüme yaşandığını görmemiz gerekiyor.

Tabii bu toplumsal çürümenin 4 temel sebebi olduğunu söylüyor uzmanlar

1-Liyakat kısmı:
İnsanlar eğitim alıyor, dil öğreniyor ve bir kaç üniversiteden mezun oluyor. Ancak alanında uzmanlaştığı işi yapamıyor.

2-Adalet:

Yapanın yanına kalıyor.Bunu gören kesimlerde yasak olanı yapmakta sakınca görmüyor.

3- Ekonomi:

Sınıflar arası makas açıldı.Özel sektör çalışanı memura kem gözle bakıyor.
Her türlü zengine (hak ederek kazanana da, çalarak zengin olana da) kötü gözle bakıyor.

Çözüm çürütücü etkeni olabilecek en büyük hızla yok etmekten başka bir çözüm görünmemektedir.

Ve KIB TEK örneği

Aylardır izliyoruz .Geçenlerde Kıbtek'ten sorumlu eski bir Bakanı dinledim kurumun zararı 3 milyara ulaştı ayda 10 milyon dolar zarar eder dedi.

KIB -TEK yönetim kurulu eski üyesi Yusuf Avcıoğulları aylardır yayınladığı belgelerle usulsüzlüklere dikkat çekerken sayıştay savcılık ve polisi göreve davet ediyor ama hiçkimseden tıs yok.

Bir Allahın kuluda çıkıp ciddi anlamda be arkadaş bu 3 milyar zarar nasıl oluştu kimlerin katkısı var diye sorgulayıp birileri içeri sokulmazsa hiçkimse ve hiçbir kurum çıkıpta bundan sonra bu ülkede adalet ,yasa ve hukuktan bahsetmesin derim.

Çürüyen nedir?

Toplum mu?

Birey mi?

Siyaset mi?

Kurumlar mı?

Ahlaki değerler mi?

Adalet duygusu mu?

Nedir toplumun içini kemiren, duygusuz eden, çürüten?

“Çalıp çırpanlar” neden baş tacı?

Yolsuzluk yapanlar…

Gücü olanın; istediği yere çökme keyfini sürdürenler kimler?

Nerden, kimlerden alıyorlar bu cesareti?

Çürüyen Toplumdur, toplumsal ilişkilerdir.

İçi boşaltılmış kurumlardır.

Artık topluma umut vermeyen burjuva siyasal anlayıştır.

Siyasal iktidarla iç içe geçmiş medya düzenidir.

Mafya, siyaset, ticaret pazarlığı yapan tüccarlardır.

Toplumları çürümeye götüren şey kişilerin kendisini bir yana kendi dışındakileri öteki yana koymasıyla başlar.
Çürümeyi hızlandıran süreç, kişinin bütün iyilikleri kendisi için pay edip başkalarının başına gelen belaya sevinmesi ile başlar.

İyi niyetli olmak ve tesbiti doğru yapmak zorundayız . Sorun ancak o zaman çözülür aksi takdirde çürüme devam eder. Bunun içinde iktidara gelenler yalan söylemeyi, toplumu aldatmayı, her kirizi ve yenilgiyi bir zafer gibi sunmayı bir siyaset tarzı haline getirmeyi bırakmalı.

Aksi takdirde yolsuzluklar cezalandırılmadıkça, kamuoyunda kabul görür, meşru gösterilir oldukça, "Ne yapsan yanına kalır, yeter ki adamını bul" anlayışı yerleştikçe toplumun ve bireylerinin manevi çürümesi de hızlanır. Çürümenin, yolsuzluğun, yozlaşmanın çaresi şeffaflık ,saydamlık ve hukuk devletidir. Saydamlık ve hukuk devleti ilkelerinden sapan toplumların gelecekleri, akibeti meçhuldür.Sonuç kaçınılmaz olarak çöküştür.