Esasen ülke genelinde yaklaşık 40 yıldır süregelen çarpık kentleşme gibi çarpık siyasi sistemde yetişen ve yetişmekte olan gençlerin sosyo-psikolojik gelişmesindeki negatif etki hiç de yadırganmayacak bir boyuta ulaşmış durumda.

Kıbrıslı Türkler genellikle çocuklarına şımartırcasına düşkün olmaları nedeniyle hep en iyisini layık görüp bu yönde uğraş verirler. Daha çocuklar ilkokula başlamadan evleri, arsacıkları ve en önemlisi eğitimleri düşünülür ve bu yönde evlatlarının en iyi eğitimi alması için tüm imkanlar seferber edilir.

Bu süreçte gerçekten iyi eğitim almış bir çok gençten bazıları, idealist bir düşünce yapısı içerisinde ülkelerinde de kendilerini geliştirip analitik düşünce yapısı ile entelektüel seviyede fikir üretme ve bu fikirlerini gerek akademik seviyede gerekse sosyal yaşam içerisindeki konumlarına bağlı olarak çevreleriyle paylaşır ve ülkedeki çarpıklıklara yönelik farkındalık oluşturacak düşünce şeklinin oluşmasına da katkıda bulunurlar.

Aslında gelenek ve göreneklerine ve en önemlisi statik toplumsal yapıya ayak uydurup bencilleşen toplumlarda ezber bozan entelektüeller pek de sevilmez ve “öcü” gözüyle bakılırlar. Bence bilinçsiz ve bilinçlenmenin mevcut yaşamlarını değiştireceği paranoyasına girenler iyi gözle bakmaz entelektüellere. Bir başka deyimle, entelektüel; dünyadan tamamen elini eteğini çekip fildişi kulesine kapanmış, kendini son derece özel, çapraşık, hatta belki de karanlık denecek ölçüde esrarlı konulara adamış düşünürler değildir.

Tartışmaktan zevk aldığım ve bir elin parmakları kadar az olan “gerçek entelektüel” arkadaşlarımla zaman zaman ülkeyi bu çıkmazdan kurtarmanın toplumsal diyalog sürecine bağlı olarak nelerin yapılması gerekliliği konusundaki görüşleri beni de aydınlatıyor doğrusu.

Entelektüel olan bu arkadaşlarım her şeyden önce yaratıcı bir düşünce insanıdırlar. Zihinsel ve düşünsel üretimin mimarıdırlar. Ama aynı zamanda da, yaşadığı ülkenin ve dünyanın sorunları karşısında kendini sorumlu gören, duyarlı bir eylem adamıdırlar. Bence entelektüel kişi, büsbütün kabul veya retçi de değildir.

Geleneksel anlamı içinde, düşünsel veya zihinsel etkinliğe yönelmiş, bilgili, değerlendirme ve eleştiri gücü yüksek, topluma öncülük etme misyonu yüklenmiş aydın, çağdaş kişi olarak da tanımlanabilmektedir aslında bu entelektüel insanlar.
Ancak gelin görün ki ülkemizdeki çarpık düzenin daha iyi bir demokratik yapı ile yer değiştirmesi sürecinde proaktif rol alması gereken entelektüellerin büyük bir kesimini toplumla iç içe göremiyoruz. Büyük bir eksiklik ve topluma karşı yapılan bir haksızlık bence. Aktif olarak siyasete girmeyi tercih etmeseler de siyaseti yönlendirici eylemlerde ve söylemlerde bulunmaları gerekir ki tam da bu noktada buna ihtiyaç duyulmaktadır. Toplum mühendisliğini de yapacak olan kendi ülke entelektüellerimizin faaliyetleri, dıştan empoze modellere yönelik girişimlere karşı da bir cevap oluşturmalıdır.

Öte yandan SUPERMAN edalarıyla elit bir kendini beğenmişlik tavrı ile hareket eden ve aslında entelektüel olduğunu sanan ve bu maske ile birçok sosyal paylaşım sitesinde ve kısıtlı bir zümre içerisinde akıl satma işleriyle de uğraşanlar var ki bunlar da beni uyuz ediyor aslında. Toplumu ilgilendiren ve kitlesel bir tepki verilmesi gerekliliği olan hiçbir eyleme müdahil olmazlar katkı koymazlar ama masa başında sözüm ona “çıktığı yumurtayı beğenmeyen elit” bir tutum ile herkese laf yetiştirip küçümseyerek ak kaşık modunda ortalarda dolaşırlar.

Bu elit tiplere siyasi partilerin kadrolarında da rastlıyoruz; takım oyunundan çok bireysel tribıl ataklarıyla kitlesel birlikteliğe yönelik değil de ortamı gerici ve ötekileştiren bir yaklaşımla harekette kusur etmiyor ve yapıcı eleştiriden çok yıkıcı eleştirilerle yıpratıcı bir tutum sergiliyorlar. Artık “hint kumaşları” her yerde bulunduğuna göre kendilerini vazgeçilmez sanan elitler de bir çekidüzen içerisine girmeli kanımca. Siyasi partilerin yukarıda da bahsettiğim gibi gerçek entelektüel kişilere ihtiyacı var; “çıktığı yumurtayı beğenmeyen elitlere” değil.

Diyeceğim o ki kendi toplumu için canı yanan ve bu kokuşmuş düzenin yeniden akılcı ve popülist yaklaşımdan uzak bir yapı içerisinde tesis edilmesini arzulayan herkesin bu sosyal bıkkınlık psikolojisi ile beslenen düzeni değiştirmek için bir nebze de olsa katkı koyması ve harekete geçmesi gerekir.

Siyasetle uğraşmamanın cezası, sizden daha aptal olanlar tarafından yönetilmektir. (Platon)