Karpaz, koordinasyonsuzluğun ilk net göstergesi oldu!
Karpaz’da pozitif çıkanları bir şoföre bağladık. Henüz net tabloyu bilmesek de görünenden çok daha büyük olmamasını temenni etmek dışında elimizden gelen başka bir şey yok. Tabi bir de tehlikenin yakınlarımıza ne kadar yaklaştığını da bilmiyoruz… Çok yakın olmamasını dileyebiliyoruz sadece…
Peki yurdun dört bir yanındaki diğer köyler ve kasabalar ne durumda?
Ben sosyal medyadan geniş aile tabloları ve komşuluk ziyaretleri kapsamında pek çok fotoğraf görüyorum. Siz de görüyorsunuz değil mi?
Çocuklar sokaklarda ve boş arsalarda top oynamaya ve buluşmaya devam ediyor. Yani bir evde olanların başka bir eve girmesi için en kolay yöntem olabilir bu! Ne dersiniz?
Galiba hala koordinasyonsuz ve hala yetersiz bir önlem yolculuğunda devam ediyoruz.
Faturanın bedelleri daha ne kadar ağırlaşmalı bunu daha ciddiye alabilmemiz için, bilmiyorum.
Birçok küçük yerleşim birimi, hem polisin hem belediyenin hem de bir çok devlet yetkilisinin gözünden uzakta olduğundan, o küçük topluluk içinde konu komşusunu, akrabasını ve eşini dostunu şikayet etme kültürü bulunmadığından küçük yerleşim birimlerinde önlemlerin yeterli olmayacağı çok açık.
Gelgelelim, biliyoruz ki fatura ağırlaştıkça harekete geçmek artık bir işe yaramayacak. İşe yaramayacak bir hal alacak olması nedeniyle çaresiz kalmamız demek, zaten yetersiz olan sağlık hizmet koşullarımızın bir anda yoğun yüklemeye maruz kalacağı ve bunun da yetersiz kalınması anlamını taşıyacağı; yetersizliğin olumsuzlukları artıracağını da sanırım söylemeye gerek yok!
Ben felaket tellalı değilim ama görünen köy de kılavuz istemez diye bilirim!
Dilerim başımızı taşlara vurma noktasına gelmeyiz…
***
Alınan ekonomik önlemlere de gerek kalmayacak kadar azalacak nüfusumuz sayesinde her şey daha refaha erişir mi o zaman dersiniz?
Keşke ilk günden daha koordine, daha kararlı ve çok daha anlamlı önlemler alabilecek bilince erişmiş olsaydık.
İlk günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gündemlerinin birinci sırasına koymuş siyasetçilerimizin yaklaşımları sonucunda varılan noktada, zaten gecikmiş bir şekilde hararetle tartışmalarını izlerken bugünlere gelineceğini çoğumuz kestiremiyorduk.
Devletin etkin varlığını ortaya koyamaması nedeniyle ne acıdır ki yurttaşların birer haber ajansı olarak çalıştığı kontrolsüz bir veri akışı da ortaya çıktı. Lidersizlik ve siyasi anlamda yetersiz denetimsizlik nedeniyle içinde bulunduğumuz durum daha da kötüleşmeye devam etti.
***
Sorular, acaba kaç kişinin öldüğü ve açıklanmadığı, kaç sağlık çalışanı ve doktorun bu virüsle mücadele etmek zorunda kaldığı yönünde endişe verici şekilde artıyor.
Doğru ve kaliteli bilgiye erişim için devlet üzerine düşen görevi yapamıyor. Bilgi kulaktan dolma bir şekilde hanelere girerek endişe ortamını daha gergin bir şekilde ilerletiyor.
İlk günlerde hizmet vermesi kararlaştırılan kamu dairelerinde de önlemler yerine daha rahat bir şekle dönüştürdü. Oralarda görev yapan personel daha âtıl durumda çalıştırılmaya başlandı. İlgili bakanlıkların sağlık adına gerekli teçhizatı sağlayamaması nedeniyle, piyasada bulunmayan eldiven, maske ve hijyen maddelerine erişim de güçleştiğinden çalışmak zorunda kalan memurlar da adeta kaderlerine terkedilmiş oldular.
***
Ne kadar tecrübesiz ve acemi ne kadar hazırcı ve denetimsiz, insan sağlığına ne kadar değer vermeyen bir siyasi düzenimizin olduğun acı şekilde tecrübe ederek izleyeceğiz besbelli…
Sonuç!
Ortada.
Hiç ölüm olmadığına inanmıyorum.
Hastanelerde karartma olduğunu düşünüyorum.
Siyasi erkin üzerine düşen görevi yeterince yapmadığını, bu nedenle yine personelin inisiyatif ile bir şeylerin ilerletilmeye çalıştığını düşünüyorum.
Bunun ne kadar yetersiz kaldığını ve hiçbir anlamda ne üzerinde çalışılmış ne de çalışılmamış önlemler açısından olumlu bir sonuç alamayacağımızı bu nedenle çok acı bir reçete yaşayacağımıza inanmak istemiyorum ancak bunu hissediyor hatta ötesinde görebiliyorum.
İsterseniz bir daha sizler de değerlendirin.
Kendi çabanızla korunmak dışında devletin aldığı önlemlerin etkin bir şekilde işe yaradığını ne kadar hissettiniz?
İç sesinize kulak verin ve siz karar verin.
Yüreğinizin sesi muhakkak doğru söylüyordur.
Dr. Çiğdem DÜRÜST