Sayın Başbakan ve Sağlık Bakanı, COVID-19 vakalarında: ‘’Yatay seyri yakaladık.’’ diyorlar.
Başarıdır bu evet.
Peki nasıl sağlandı?
Ülkeye giriş çıkışları kapatarak.
Karpaz, Lapta, Alsancak Bölgeleri’nde karantina uygulamaları ile.
Saat 21:00’den -08:00’e kadar sokağa çıkma yasağı uygulaması ile.
İlçeler arası geçişleri kapatarak.
Hayatı temel ihtiyaçlarımızı karşılama seviyesine kadar yavaşlatarak.
Belki de, yapılması gereken kadar test yapmayarak ya da bazı vakaları görmezden gelerek.
Dolayısıyla, bu başarı bünyesinde fazlasıyla doping barındırıyor.
Yatay seyir risklidir.
Bu kadar dopingle daha ne kadar süre bu seyrin sağlanabileceği üzerinde ise ciddi ciddi durulması gerekiyor.
Ekonomik koşulların baskısı ile, azıcık bir hareketlenmeye meyletme, yatayın birden dikilmesine de sebep olabilir.
Çünkü, bir başka deyişle, yatay seyir, her gün yeni bir vakamız hep olacak demektir.
Bir de virüsün bilinmezlikler de var.
Virüsün etkisinin yazın da aynı şekilde devam edip etmeyeceğini tam olarak bilmiyoruz.
Virüsün mutasyona uğrayıp uğramayacağını, uğrarsa hayrımıza olup olmayacağını da bilmiyoruz.
Pandemiyi bile sadece bir defa yaşayıp yaşamayacağımızı da bilmiyoruz.
Bu kadar bilinmezliklerin içerisinde, bıçak sırtı bir yatay seyir için ülkeyi durma noktasına getirmiş bulunuyoruz.
Şimdi artık önümüzde iki ana olasılık var gibi:
Ya, tüm toplumu ‘’yeteri kadar’’ tarayacak ve riskleri bir bir ayıklayacağız ve sonrasında da yavaş yavaş hayata dönmeye çalışacağız,
Ya da, büyüklerimizi güvende tutarak, çocuklarımızı taşıyıcılıktan uzaklaştırarak, ‘’sürü bağışıklığı’’ yöntemini uygulamak üzere, mevcut koşullarda kademeli bir şekilde hayatı hareketlendireceğiz.
Diğer türlü, bu yatay seyir uzayıp gideceğe benziyor.
Devletin ekonomik ya da halkın psikolojik sabrının bittiği yerde de, istenmeyen piki yaşamak kaçınılmaz gibi görünüyor.
Bu yüzden, çözüm arayışları için birlikte hareket etmek adeta farz oluyor.
Dr. H. İlker İpekdal
İletişim: 0542-8529899