Akıncı Genç TV’deki programın daha başında programın son bölümü olan “soru cevap” kısmı ile ilgili sıkıntılı olduğunu belli etmişti. Hakkını yememek lazım, şahsını her türlü zor durumdan kendi avantajına sıyırıp çıkarmayı iyi bilen bir politikacı olduğunu bir kez daha gösterdi ve kendi soru sorma hakkını atlayarak, soru cevap kısmı ile ilgili söyledikleri ile de durumu istediği noktaya manipüle etti ve diğer adaylar kendisine soru sormadı. Bu diğer adaylar için eksi bir puandı. Demokrasi bir tartışma kültürüdür. Mevcut cumhurbaşkanı da en çok soru cevaplaması gereken kişidir. Kendisi de bunu bildiğinden epeyce bir ter döktü. Soru kısmı atlandığında da rahatladığı gözle görülür bir durumdu.
Akıncı boş kaleye şut vurup gol atmayı seven bir politikacı mı bilinmez. Boş kaleye şut vurduğunuzda ne kadar usta bir futbolcu olduğunuzun anlaşılması mümkün değildir. İyi futbolcu, karşısında en iyi kaleci varken kendini göstermeyi tercih eder. Oysa Akıncı, karşısında doğru dürüst soru soran, demokrasiye yakışır şekilde kendisini zorlayan birileri olmadığında unutkanlık yaşamıyor, sinirlenmiyor, not kağıtlarının içine bakmak ihtiyacı duymuyor. Topu daha az direkten dönüyor, seçmen hep gol attığını zannedebiliyor. Ama karşısında güçlü bir kaleci oldu mu hiçbir çektiği şutta top fileleri bulmuyor.İşte o sebeple de KıbrısPostası’nın düzenlediği ve pek çok kanalda yayınlanan programa çıkmayı reddetti. Sosyal medyada kendisini destekleyen taraftarlara, gazetecilere sorular yönelttiğinizde ise ne yapıyorlar? Sizi blokluyalar. Beni sosyal medyada “arkadaşlıktan” ilk çıkaran Akıncı’nın kendisi oldu. Ardından onu Meral Akıncı izledi. Sonrasında epeyce bir TDP’li izlerinden gitti. Soru sorduğum kişiler de cevapları vermeyince hepten blokladılar. Demokrasi, özgürlük, iradenin susturulmaması diye bağıranların kendilerinin konuşma özgürlüğü, tartışma özgürlüğü, bireyler ve vatandaşlar olarak ifade özgürlüğünü susturması attıkları sloganlarla bağdaşıyor mu?
Vatandaş baskı koyarsa politikacı soruları yanıtlamak zorundadır. Politikacı halk iradesini tanımayıp soruları yok sayarsa da sandıkta bunun bedelini ödemeli ve oy alamamalıdır. Politikacı ve yandaşları eğer cevap veremiyorsa bunun üzerine gidilmeli. Taa ki seçmen yandaşlığı bırakıp soru soran, düşünen, irdeleyen yaklaşımları benimseyinceye dek.
Akıncı gelecek beş yılda Rumların isteğine tabiolarak, onlar gelmeyi kabul ederse müzakerelere oturacağı dışında hiçbir plan, program ve nasıl bir 5 yıl planladığı ile ilgili bir gerçek yaklaşım ortaya koymadı. Seçim propagandasını Kıbrıslı Türkler’in rencide olduğunu bildiği “onuru, vicdanı ve iradesi” üzerine kurguladı. Kendisinin de bunun temsilcisi olduğunu, kendisine oy verecek olanların da bu özelliklerdeki insanlar olduğunu iddia eden bir strateji geliştirdi.
Akıncı ilk kez seçime çıkmıyor.47 yıldır siyasette. Türkiye ile Kıbrıs’ın ilişkilerinin bu halde olması süresinde de hükümetlerde görev aldı, başbakan yardımcılığı yaptı ve 5 yıl cumhurbaşkanlığı geçirdi. İrademizle ilgili hala bir sorunumuz var ise, Akıncı bunun çözümü değil bu sorunun parçasıdır. Ama gelin biz sorularımızı bu slogandan öteye gitmeyen lafların geçerliliğini düşünecek şekilde kendisine yöneltelim.
Akıncı’ya yönelik sorduğum, cevaplanmayan ve beni bloklama yöntemine gidilen soruların bazılarını aşağıya toparladım:
Soru: Akinci geçtiğimiz 5 yılda Türkiye'nin politikalarından farklı ne politika uyguladı, nerede ters düştü ki Akıncı’nın Türkiye’in yaptıklarına alternatif bir duruşu vardır?
Soru: Akinci bu seçim döneminde Türkiye’den farklı izleyeceği politikaların neler olduğunu seçmenle paylaştı mı?
Soru: Seçilirse Türkiye’ye karşı söz ettiği iradeyi göstermek için ne yapacak? İrade sahibi olmak, mağduriyet bildirmekle olmuyor, bütün bu açıkladığı müdahaleye karşı ne yaptı ve ne yapacak? Soru: İrademizi kendisine oy vererek göstermemizi istiyor. Açıkça iradeye bağladığı tek şey kendinin o koltuğa oturmasıdır. Peki biz ona oy verince Cumhurbaşkanlığı makamına oturduktan sonra, karşılığında bize irademizi nasıl verecek? Bunun üzerinden oy istediğini biliyoruz ama NE YAPACAK onu anlamadık seçildikten sonra.
Soru: Bir başka konu müzakere masasında sunduğu harita ile ilgilidir. Akıncı'nın gazeteye yansıyan açıklaması: halkın sorduğu harita Türkiye'nin onayı ile sunuldu. Haritayı Türkiye’denonaysızsunmadıysa ve kendisine verdiği harita sorulduğunda Türkiye’nin izni ve onayı ile olduğunu söylüyorsa,Türkiye’ye karşı dik olan iradesine ne olmuştur?
Soru: Haritayı seçimden önce halkın onayına sun dediğimizde, Türkiye’nin bilgisi dahilindedir deyip halkın bilmesine sunmadığında, bahsettiği vicdanlı politikaya uyumlu mu? Benim vatandaş olarak seçtiğim cumhurbaşkanının masada adıma ne yaptığını bilmemek vicdanımı rahatlatmamaktadır. Siz gelecek 5 yıl Rumlar kabul ettiği takdirde masaya oturulur ise, Akıncı’nın masada Rumlara vereceği toprağın ne olduğunu bilmezseniz vicdanınız rahat oy verebilecek misiniz? Benim için, toplumum adına yapılan müzakereleriTürkiye’nin bilmesi yeterli değildir. Halk biziz. Akıncı bize karşı sorumludur. O zamanaçıklamaması onurlu ve dik bir duruş mudur ve vicdanlı mıdır?
Soru: Halkına karşı sorumlu olan bir cumhurbaşkanı adayı, halkından bilgi gizler mi?
Soru: Anayasa oylamasında Genç TV’de direkt sorulan soruya, destekliyorum anayasayı onaylayın dedi. Ancak bütün “yandaşları” (unutmayın, cumhurbaşkanları üzerlerine bahis oynadığımız atlar değildir, yandaş olmamak gerekir) ve kendisini mecliste temsiliyeti olduğundan destekleyen ve aslında üzerindeki etkinliği hiç bitmemiş olan TDP aracılığı ile etkin bir hayır kampanyası yürütmektedir. TV önünde halka başka söyleyip arkadan başka politika gütmek onurlu ve vicdanlı bir davranış mıdır ve iradeyi mi temsil etmektedir?
Siz de sorularınızı yöneltin. Cevap yoksa, aday da cevap değildir.