Rakam az buz bir rakam değil…
Hükümet vatandaşlıklar konusunda usul usul giderken seçimlerin erkene alınması ile birlikte bu işi abarttı ve genel seçimlerde 10 binin üzerinde yeni seçmen yaratmış oldu!
Bunların önemli bir kısmı da oy kullandı…
Bir kere kabul etmek gerekir ki UBP’nin her şeye rağmen seçim zaferinde bu vatandaşlıkların da payı büyüktür!
Yeni vatandaşlıklar tartışılan bir UBP için can suyu olmuş, belki de kendilerini bile şaşırtan bir sonuçla seçimlerden çıkmıştır…
…
Seçim öncesinde yeni vatandaşlıklara en fazla tepki CTP ve TDP’den gelmiştir…
Seçim sürecinde bu partiler her ne kadar seçmeni ürkütmemek için vatandaşlıkların iptali konusunda bir açıklama yapmasalar da şu anda kulislerde konuşulan konulardan bir tanesi de bu vatandaşlıkların yeniden gözden geçirilecek olmasıdır!
Özellikle Bakanlar Kurulu kararı ile yapılan vatandaşlıkların geçmişte iptal edildiğini çok iyi biliyoruz…
Ama arada bir fark var, o zaman yapılan yeni vatandaşlar bir seçim yaşamamış ve haliyle bu seçim sonuçlarına yansımamıştı!
Ama şimdi durum bundan çok farklı bir boyut taşıyor…
…
10 binden fazla verilen vatandaşlık ve verilen oylar var…
Özellikle CTP ve TDP’nin açıklamaları ortada!
Olası bir dörtlü koalisyon hükümetinde bu iki parti de var…
Söyledikleri gibi yeni vatandaşlıkları masaya yatırırlar mı?
Hatta pürüz gördüklerini iptal ederler mi?
Peki ederlerse, onların 7 Ocak’ta kullandıkları oylar ne olacak…
Madem ki seçime etki ettiler seçimler iptal edilebilir mi?
Absürt bir durum yani…
Pek işin içinden çıkılacak bir durum değil ama seçim öncesinde verilen sözler de bir şekilde önlerine konulacaktır…
YDP nerede hata yapıyor!
7 Ocak seçimlerinde barajı geçmeselerdi bu kadar tartışılmayacak, gündem olmayacaklardı…
Artık iki vekil çıkarıp Meclis’te temsil edildikleri için bütün gözler YDP’nin üzerinde olacaktır!
Haliyle en fazla da olumsuz eleştirilerle…
Bunu nasıl tersine çevirebilirler onların sorunu ama sanki de başta bir hata yaptılar geliyor bize!
Seçimlerde de kullandıkları ‘Vatanım Kıbrıs’ sloganı ile sanki de bir şeylerin üstünü örter bir halleri vardı…
Ha keşke bunu yapmasalardı!
Ama onlar ısrarla bir ‘Türkiyeli partisi değiliz’ diyerek gereksiz bir savunma içine girdiler…
Ama eğer ‘biz Türkiye kökenli insanların da artık mecliste daha çok sayıda temsil edilmesini istiyoruz bunun için de en demokratik hakkımızı kullanıyoruz’ deselerdi en azından dürüst bir siyasi parti olduklarını gösterebilirlerdi…
Bu işin hiçbir ayıbı yoktu ki!
Sibel siyaseti bırakmamalı!
Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber artık veda ziyaretlerine başladı…
O ülke siyasetinin hep temiz ve duyarlı yüzü olarak kalacak, bundan kuşkumuz yok!
Ama çok uzun olmasa da siyaset döneminde çok da tecrübelere sahip oldu…
Çok şey yaşadı, az konuştu!
Çok sorun buldu önünde az yansıttı…
İşte bu nedendir ki Sayın Siber her ne kadar hem meclise hem de aktif siyasete veda etmeye hazırlansa da bu işin bir yerlerinden tutup bir şekilde siyasetteki temiz yüzünü bir şekilde sürdürmeye devam etmelidir…
Zira bu ülkede onun gibi hassasiyetleri çok fazla olan çok az sayıda siyaset insanı var!
“Kirlilikle yaşamaya devam…”
“Sevgili Levent Özadam köşe yazısında çevreyi konu etmiş.
Siyasetten bir an olsun sıyrılıp çevre konusunu işlemek bize iyi geldi diyor.
Birde kendisine çevreci diyen herkesi konulara daha çok duyarlı olmaya çağırıyor.
Kendisini kutlarım. Bu konudaki çalışmalarına ve farkındalık yaratmasına devam etmesi en büyük temennim fakat bu konuda uzun bir zamandır mesai harcayan bir dostu olarak naçizana önerim çok fazla beklenti içerisine girmemesi, çünkü çevre konusu her açıldığında hepimiz çevreci iken birçoğumuzun çevresi evimizin içi ile sınırlı ne yazık…
Arabamızın iç temizliği bile çevre önceliğimizden önce geliyor.
Sonra siz hiç seçim günü sandık başına giderken çevre ile ilgili taahhüt ettiklerini yerine getirmedi diye bir belediye başkanına ya da milletvekili adayına sırf bu yüzden oy vermeyeceğini söyleyen kaç kişiye rastladınız.
O zaman şimdilik AKSA ,Taşocakları ,CMC ve çöplerle yaşamaya devam…”
(Hakan ORAN)
“Sorun biziz…”
“”Ülkemize herhangi bir ülkeden yapılacak olan uçuşlar bir şekilde cep yakacak kadar pahalı. Üzülerek yazıyorum. Geçen yaz ülkemize getirdiğim sanatçı arkadaşlarım için ( 250 kişi) Türk uçak şirketlerinde çalmadığım kapı bırakmadım. Bana verilen ücretler Münih, Nürnberg veya Zürihten Ercan'a €450 ile €970 arası idi. Larnaka'ya ise Nürnberg ve Münih'ten uçuş için verilen ücret ise €270. En düşük ücretten hesaplayacak olursak Ercan'a €112.500, Larnaka'ya €67.500. Aradaki farkı ise €45.000. Yürekler acısı bir durum. Ambargo falan yok. Sorun biziz…”
(Turgay HİLMİ)
Bu da görüntü kirliliği…
Fotoğraftaki tablo alışık olduğumuz konulardan…
Yerleşim birimlerini gösteren tabelalar okunmaz halde!
Asında enim gibi kimsenin umurunda değil bu…
Ama işte ülkeye gelen ya da burada yaşayan yabancı insanların bu görüntü ile karşılaşması fazlasıyla üzücü bir durumdur!
Hadi bizi geçtik de bari ülkemize gelen turistlere rezil olmamak için bu tür görüntü kirlilikleri ortadan kaldırılmalıdır…
Hem bisiklet hem motosiklet!
K.T. Tabipleri Birliği iyi bir tespitte bulundu…
“Bisikletler gece denetlenmelidir…”
Biz şimdiye kadar böyle bir denetim mekanizması görmedik…
Bisiklet sürücüleri de bu esneklikten dolayı can güvenliğini düşünmedi ve haliyle ardından gelen pisi pisine ölümler!
Umarız ki son ölüm tüm ilgili birimleri hareket geçirir…
Araçlar ve motosikletler ışıksız gidice durdurulup ceza kesiliyor ama bisikletler sanki de çok masummuş gibi bir hava estiriliyor!
Bu ülkenin güvenlik birimleri hem bisikletler hem de özellikle birbiriyle yarışan servis motosikletlerini birlikte kapsayacak bir denetim mekanizması oluşturmalıdır…
Zira son pişmanlık fayda etmiyor!