Akansoy yazılı açıklamasında, “Uzlaşı hedefi doğrultusunda sonuç odaklı bir müzakere sürecine ihtiyaç var” görüşünü dile getirdi ve BM Güvenlik Konseyi’nin kararını yorumladı.
Pile - Yiğitler yolu yol yapım çalışmaları sırasında gerçekleşen ve “kabul edilemeyecek şiddet olaylarının” ardından BM Güvenlik Konseyi’nin bu konuyu gündeme alarak, kapalı bir oturum gerçekleştirdiğini ifade eden Akansoy, “Oturum sonrasında yapılan basın açıklamasını göz ardı etmek kesinlikle mümkün değildir” ifadesini kullandı.
Şiddet içeren olaylara ve provokatif hamlelere başvurarak, Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarları ekseninde adada sürdürülebilir, adil bir düzen tesis etmek ve çözüme ulaşmanın mümkün olmadığını belirten Akansoy, şöyle devam etti:
“Pile’de yaşayan halkımızın Beyarmudu geçiş noktasında ciddi sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Gerek Beyarmudu geçiş noktası gerekse tüm geçiş noktalarında rahatlama sağlayacak önlemlerin alınması ve yeni geçiş noktalarının açılması, her iki tarafın sürekli müzakere yöntemiyle çözmesi gereken bir konudur.
Bu çerçevede karşılıklı geçişlerin rahatlatılması ve geçiş noktalarının artırılmasına ilişkin sorumluluk, Ersin Tatar ve Nikos Hristodulidis’in üzerindedir.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün her iki taraf ile aktif diyalog kanallarını geliştirilmesi gerekliliği de yaşanan olaylar bağlamında ortaya çıkmıştır.
Güvenlik Konseyi, yaptığı basın açıklamasında çok net bir şekilde BM Barış Gücü görevlilerine ve araçlarına yönelik yapılan saldırının uluslararası hukuka göre suç teşkil edebileceğini belirtmiştir. Her iki tarafın da Ada’da gerilimden uzaklaşarak tek taraflı ve tırmandırıcı eylemlerden kaçınması gerektiğini ortaya koymuştur. Yine Güvenlik Konseyi Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumlarının siyasi iradelerine vurgu yaparak, toplumların isteklerini karşılayacak şekilde siyasi eşitlik temelinde oluşturulacak iki toplumlu ve iki bölgeli federasyona dayalı çözümü vurgulamıştır. Fransa, İngiltere, Çin, Rusya ve ABD daimi üyelerinden oluşan BM Güvenlik Konseyi, yaptığı basın açıklamasında federasyona dayalı çözüme olan bağlılığını teyit etmiştir. Bu açıklama Ada'daki en gerçekçi çözüm modelini bir kez daha ortaya koymuştur.
Bu çerçevede toplumların sinir uçlarıyla oynayacak ve gerilimi artıracak bir yaklaşıma değil, uzlaşı hedefi doğrultusunda sonuç odaklı resmi müzakerelerin devamını sağlayacak bir ortak akla ihtiyaç olduğunu yeniden vurgularız. BM Genel Sekreteri’ne Kıbrıs için bir Özel Temsilci atama çağrısını yapan Güvenlik Konseyi’nin bu haklı vurgusunun dikkate alınması gerekmektedir.
Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumlarının çıkarları Ada’da karşılıklı kabul edilebilir adil ve kapsamlı bir çözüme ulaşmaktan geçmektedir. Bu noktada taraflar arası diyaloğun önemi şarttır. Dünya ülkeleriyle kavgaya tutuşarak insancıl konularda haksız bir duruma düşmek ne yazık ki bu son yaşanan olaylar gibi örneklerin sonucudur. Kıbrıs Türk halkı iki bölgeli, iki toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı çözüm istencini her platformda dile getirmektedir. Halkın bu haklı istencini her düzeyde savunmaya, ileri taşımaya devam edeceğiz.”