Sistemi babam mı kuracak!

14 Mart Tıp Bayramını kutladık ya…

Herkes eteğindeki taşları döktü, en çok da buna memnun oldum!

Ne dikkatimi çekti biliyor musunuz…

Bir tek Allahın kulu bile kendini eleştirmedi yaptığı açıklamada!

Devletin kendisi de…

Hekim de!

İlgili örgütler de…

Sendika da!

Söyledikleri tek bir şey var yıllardır…

Sistemin yanlışlığı!

Hatta buna bazıları sistemsizlik sistem olmuş diyor…

Güler misiniz ağlar mısınız!

Bunların açıklamalarını okurken aklımdan geçen tek bir şey oldu;

Madem ki ortada bir sorun var ve millet sadece konuşuyor!

“Babam mezardan kalksın gelsin ve sistemi düzeltsin…”

El insaf yahu kardeşim…

Biri de bir adım öte çıkıp bu yanlış sistemde kendine pay çıkarsa şükürler olsun diyeceğim!

Diyemiyorum işte!

Bildiğim tek bir şey var son 30 senede…

Gelmiş geçmiş tük bakanlar da koltuğa oturduktan bir süre sonra aynı nakaratı yaparlar;

“Sağlıkta sistem yok baştan aşağı değiştirmek gerek…”

İyi de niye değiştiremediniz kardeşim!

Elinizi kolunuzu tutan mı var…

Et de elinizde bıçak da!

Sistemden şikayet edip de sistemi bir türlü değiştiremeyenlere sesleniyorum;

Sağlıkta durum bu kadar kötüyse bunun sorumlusu hepimiz değil miyiz!

Başta sürekli sistemsizlikten şikayet edenler…

Devletin en tepesindekilerden bahsediyoruz!

Bütün yetkiler elinizdeyken sistemi değiştirmek için bir türlü parmağınızı kıpırdatmıyorsanız çıbanın başı sizsinizdir demek…

Vaatleriniz sadece koltuğa oturuncaya kadar geçeri oluyor!

Koltuğu korumak için değil yeni bir sistem kurmak için biraz sarf etseydiniz ha keşke…

Ya hekimler!

Devlette olsun ya da olmasın hepsinden bahsediyoruz…

Devlette çalışanların bir çoğu şimdiye kadar ne üretti, ne katkı koydu sistemin yeniden inşası için!

Ya da dışarıdakiler;

Ellerinde sundukları yeni bir proje var mı!

Ve sadece sağlıktaki sistemsizliğin değil, ülkedeki bütün olumsuzluklarda başkalarının da payı var elbet…

Kendini yönetsin diye oy verip, onları önce vekil sonra bakan ve üst düzey yetkili yapan seçmenden, yani hepimizden bahsediyoruz!

Tamam bu sistemsizliğin en masumları olabiliriz ama…

Demek ki sistemsizliği sitem haline getirenlere karşı öyle hoşgörülü olmuşuz ki onlar da gelmişler tepemize kadar çıkmışlar!

Onun için sistemsizlikten lütfen hiç kimse bahsetmesin…

Bu sistemi kurtaracak olan mezardaki benim babam değil, burada sistemsizlikten şikayet eden herkestir!

Aslında derdimiz kaynak da değil!

Ülkede yaşanan bütün sıkıntıların ardında kaynak sorunu olduğu iddia edilir…

Bu kısmen doğru olabilir ama!

Şunu da biliriz ki Ankara’nın kaynakları hiçbir zaman burada doğru kullanılmamıştır…

Ya da hiç kullanılmamıştır!

Örneğin önceki sene geri giden 20 milyon TL…

Elçilik yetkilileri dönemin bakanlarına, müsteşarlarına uzun süre ulaşamamış ve bu para geri giderek heba edilmiştir!

Kasıtlı ya da kasıtsız, bu nasıl olur bilemeyiz ama, 2016 yılında da 675 Milyon TL’nin geri gitmesi haber ve yorumlarını daha geçen gün yazıp çizmiştik…

Kaynak sorununu öne sürenlere duyurulur!

70 Milyon TL sevk parası!

Alın size sağlıkta başka bir çarpık sistem…

Geçenlerde K.T.Tabipleri Birliği açıkladı;

Devlet sağlıkta her sene 70 Milyon TL kadar ciddi bir parayı özel hastanelere sevk parası olarak ödüyormuş!

Demek ki kaynak sıkıntısı filan yokmuş…

Devlet hastanelerine ve çalışanlarına ödeme ama özel hastanelere öde!

Anlaşılır gibi bir şey değil bu…

Özel hastanelere karşı birisi değilim!

Ama önerim de şudur;

Bu işi devlet yapamıyorsa ve özele sevk edip de kamyonla para ödüyorsa sağlık tamamen özele devredilsin ve bu yükten de kurtulsun!

Çünkü en azından özel sektör sistemsizliği hiçbir zaman başarısızlık olarak göstermiyor…

Devriye yok mu!

Önceki akşam saat 21.00 sularıydı…

Telefonda heyecanlı ve korkulu olduğu ses tonundan elli olan genç bir kızımız aradı, ağlamaklıydı…

Aracına binmek için giderken siyahi bir genç takılmış peşine!

Kapıyı açarken de yarım metre kadar yaklaşıp kendisini de götürmesini bozuk Türkçe ile söylemiş…

Biraz da kötü bakışlarla!

Yani Lefkoşa Surlariçi, genç bir kız ve siyahi bir kişinin yakın teması…

Olayı anlatıp da biraz rahatlayınca şu soruyu sordu ve telefonu kapattı;

“Buralarda niçin devriye polis yok…”

Doğru soruydu bence de!

Şu anda polis o bölgeden ayrıldı ve yeni binalarına geçti ama…

Burada bırakın bir devriyeyi, bir polis karakolu şart olmuştur artık!

Bu polisler niye gülüyor

Yine dün bir başka okurumuz aradı ve şikayetini dile getirdi…

Dün gazetelerdeki bir fotoğraf canını epey sıkmış!

Şu 80 yaşındaki bir adamın mahkemeden çıkarken yanındaki polisler meselesi…

Yani somurtsunlar demiyoruz ama!

Öyle sırıtarak gülmeleri de gerçekten şık durmuyor…

Bize göre de okuyucu siteminde haklıdır!

MESAJ KUTUSU

Sayın Serdar DENKTAŞ, Kıb-Tek’te yaşananlar öyle ciddi boyutlarda ki UBP kanadı fazla eşelendiği taktirde hükümetin sonunun bile geleceğini söylemeye başladılar. Bundan sonra bu konudaki tüm açıklamalarınız mercek altına olacak haberiniz olsun istedik!

Sayın Okan DAĞLI, şartsız şurtsuz masaya dönme çağrısı yaptınız ama sanki de bu pek de adil olmadı gibi geldi bize! Vatandaşın ezici bir çoğunluğu Enonis kararının geri çekilmesini beklerken hem de!

Sayın Mehmet ERÜLKÜ, siz de sisteme isyan ederek İskele Boğazı’ndaki otelinizi kapatarak tepkinizi böyle ortaya koşmuşsunuz! Tam da turizm mevsiminin başlamasına az bir süre kala yanlış bir karar olmadı mı!

Sayın İsmet AKİM. Kıb-Tek’te çok şaibeli olaylar yaşanıyor ve bunların bir çoğunu da en iyi siz bilirsiniz! Perde gerisinde yaşanan çok da etik olmayan icraatlar konusunda kamuoyunu aydınlatıcı bir açıklama yapmayı düşünmez miydiniz!

Sayın Ersan SANER, siz trafik kazasında ölenlerin aileleriyle yakından ilgilendiğinizi açıkladınız ama acılı aile fertleri de tam bunun tersini söyledi! Ortada bir iletişim eksikliği mi var dersiniz acaba!

Sayın Hüseyin MÜLAZİM, CTP İskele örgütüne bando takımı kurmaya başladığınıza göre bundan böyle seçimler çok renkli geçecek desenize! Umarız yeni sistem partinizin özellikle bölgedeki kötü gidişatına da son verir…

Sayın Raziye KOCAİSMAİL, bazı kötü niyetli kişilerin sizin derneğin ismini kullanarak vatandaştan yardım istemesi en fazla da meyhanelerde gerçekleşiyor. Bu nedenle sizin ekibin tanıtım kartlarını vatandaşa tanıtmanız bekleniyor…

Sayın Hasan Ulaş ALTIOK, bazı akademisyen arkadaşlar sosyal medyadaki paylaşımlarınızda biraz daha hassas olmanızı istiyorlar. Zira ülkenin önemli bir akademisyeni olarak hemen herkesin gözü önündesiniz!

Sayın Ahmet BABA, evinizde çok ciddi bir yangın tehlikesi yaşadığınızı öğrendik. Öncelikle büyük geçmiş olsun…Demek ki bu konuda evde bazı düzenlemelere gitmek gerekiyor değil mi! İşe eve yangın tüpü almakla başlayabilirsiniz…

Sayın Günay ÇERKEZ, dostlarınız tam da sizin için kayıplara karıştı derken yaptığınız çarpıcı açıklamalarla ülke gündemini sessiz bir şekilde takip ettiğiniz ortaya çıktı. Bu arada artık şikayet etmek yerine aktif siyaset yapma zamanı gelmedi mi! Bu arada bulamaç benzetmesi tam isabet oldu…

Sayın Mehmet ADAHAN, Mesarya’ya bir Ziraat Fakültesi kazandırmak için ziyaretleri yoğunlaştırdığınız gözlemleniyormuş. Bu çalışmaya diğer belediye başkanlarını da dahil etmeniz öneriliyor. Zira güçlü bir baskı şart gibi gözüküyor…

Sayın Oğuz KÖSE, şu aktif siyaset ve adaylık konusunda artık bir kara verin deriz zira kontenjanlar ve sıralama kavgaları şimdiden başladı bile! Fol yok yumurta ama kulislerde ciddi bir hareketlilik yaşanmaya başladı!

Sayın Vatan MEHMET, bazı takipçileriniz bu sıralar sizde biraz durgunluk hissetmiş olacaklar ki eskisi gibi ateşli yazılarınızı görememekten şikayetçi oluyorlar. Hayırdır bahar yorgunluğu dedikleri böyle bir şey mi acaba…

Sayın Gökhan ALTINER, yakın çevreniz artık nikah masasına oturacağınız günü konuşmaya başladılar. Hatta başka türlü durulmayacağınızı iddia edenler bile yok değil! Bu yaz ortalarında umarız dünya evine girip mutlu sona ulaşırsınız…

Sayın Hakan YILDIRIM, biraz fazla efelenince acaba sesinizi kısmak için birileri devreye mi girdi dersiniz. Sabahları aç karnına 10 tane çiğ köy yumurtasının buna ilaç olduğu söylenir. Denemeniz tavsiye edilir…