Sevinsek mi üzülsek mi şaşırdık!

Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki evlere şenlik…
Önce balonla denediler!
Balon denizin ortasında patlayınca hayal kırıklığı yaşadık…
Sonra hep vaatlerde kaldı!
Gelen giden hükümetler bol keseden attı, su yoluyla ana ile yavrusunu bağlayacaklarını söylediler hamaset yaptılar…
En az 20 yıldır bunları dinledik!
Tam inancımızı yitirmiştik ki deniz altından proje ortaya çıktı…
Buna bile inanmadık çünkü inancımızı yitirmiştik!
Söylenen tarihlerde gecikme de olsa su kapıya nihayet dayandı…
Proje başarıyla sonuçlanmış testler yapılmış ve iş vanayı açmaya gelmişti…
Önce bir parti meclisinin inadına takıldı su konusu!
Sonra yerel yönetimler dışlanıp da protokol ortayı çıkınca keyifler kaçtı…
Partizan atamalarla kadroların üstünde istihdam yapan belediyelerin sudan yapacakları kar dibe vuracaktı çünkü!
Devletten komik rakamlara aldıkları suyu vatandaşa kat kat üstünde satmak zorundaydılar çünkü aksi batmak demekti…
Onun için ilk başta bunun korkusunu yaşadılar doğal olarak!
Nihayet fiyat belirlenince de hayal kırıklığı yaşadılar…
Elbette bu suya şiddetle ihtiyacımız var…
Çünkü belki de kimseye nasip olmayacak bir değere sahip olacağız!
Kuraklık kapıda ve su bizim için hem nimet hem de kurtuluş…
Ama gelin görün ki, bu işi bile elimize yüzümüze bulaştırdık!
Suyun fiyatında takıldık kaldık…
Oysa şimdi o su çoktan akmalı ve yapılacak projelerle ülke ekonomisine katkı koymalıydı!
Ama bunu konuşan yok varsa da oksa fiyatı…
Türkiye düşmanlığı da cabası!
İnsan sevinsin mi üzülsün mü bunu dahi bilemiyor…
Bir yanda belki de adanın her yanına hayat verecek bir nimet, diğer yanda belediyelerin içler acısı durumu!
Kendi adıma söylüyorum;
Bir yanım sevinç çığlıkları atmak istiyor!
Diğer yanım da karalar bağlıyor…
Belediyelere kızmak istiyorum ama kızamıyorum!
Çünkü binlerce çalışanın geleceği söz konusu…
Aklıma partizanca yapılan istihdamlar geliyor sinir oluyorum!
Burada asıl olan hem vatandaşın kaliteli suyla tanışması hem de suyun ekonomiye koyacağı derecesiz katkılardır…
Ama işte biz proje özürlüyüz!
Nedeni de iş bilmez siyasiler…
Ülke menfaatlerini düşünen yok tek dertleri koltuğu sağlamlaştırmak daha üst düzeylere tırmanmak!
En kötüsü de bunları kendi ellerimizle o koltuklara oturtmak…
 
 
Bizde de dokunulsun!
 
Dün TBMM tarihi bir karar aldı ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı…
Türkiye’de bazı hassas konular olduğu için elbet çok tartışılacak ama dileriz ki bu bize de örnek olur ve anadan sonra yavruda da vekillerin dokunulmazlıkları kalkar!
Emin olur ki sırf vekil olup dokunulmazlıkları var diye birçok yolsuzluk ve usulsüzlüğün üzerine gidilmiyor bu memlekette…
Madem ki mahkemeler bu ülkede anketlerde en güvenilir kurumlar arasında yer alıyor!
Bizde de artık dokunulmazlık kaldırılmalı vekiller de vatandaşlar ile aynı haklara sahip olmalı…
 
 
Girne Kalesi ağlıyor!
 
Bir okurumuz göndermiş…
Fotoğrafı görünce insan resmen ağlamak istiyor!
Girne’nin gözbebeği Girne Kalesi’nin içler acısı hali…
Bakımsızlıktan dış duvarları otlar bürümüş, hayvanların otlayabileceği bir mekan haline gelmiş!
Sözde turizm ülkesi olunca bu görüntüler belli ki artık kimseyi de rahatsız etmiyor…
 
 
 
Devrik Başbakan söylemiş!
 
“Evet, "Anavatan'ın" barış suyunun belediye deposundaki fiyatı ton başına 2.30 kuruş! Dayatılan protokole göre bunu beğensek de beğenmesek de alacaktık! Hatta sessiz kalınsaydı bu fiyat daha bile yüksek olacaktı.
2.30 kuruş Güney Kıbrıs'ta arıtma ile üretilen içme suyu ile aynı fiyat. Eee neden o zaman TC vatandaşlarının ödediği vergilerle onca yatırım denizin dibine gömüldü? Bu sorunun iki basit yanıtı var.
1. Arıtma ile üretilseydi tüm yatırım Kıbrıs Türk'üne ait olacaktı ki bu istenmedi,
2. "Bu bir stratejik projedir". Bunu ben değil devrik TC başbakanı söyledi. "Barsaklarımızdan TC'ye bağlanma projesi bu", bunu da ben söylemedim.
Ancak imzalanan protokolden dolayı teslimiyet henüz gerçekleşmiş değil (tüm yerli işbirlikçilere ve popülistlere rağmen).
Ama farkı anlayamayacak olanlar için yapacak bir şey de yok maalesef, onlar hala CTP'ye laf atmaya veya çok şey söyleyip aslında hiçbir şey söylememeye ve UBP-DP-TC üçgenini görmemeye devam ederek Kıbrıs Türk halkına zarar vermeye devam edecekler. Eminim yapacak çok işi vardır herkesin bu aşamadan sonra. Kolay gelsin…”
 
(Hasan Ulaş ALTIOK)
 
 
13’ncü maaş önerisi!
 
 
“Öğrendiğime göre 13. Maaşı denizden su arıtma tesisi yapımına harcarsak Türkiye'den gelen suya ihtiyacımız kalmaz.
Veya aynı miktarla su dağıtım ve kanalizasyon şebekeleri değiştirilebilir ve suyun özelleşmesi engellenebilir.
Benim 13. maaşım yok ama bir maaşımı bu iş için seve seve verebilirim. Bir su kooperatifi kurularak herkes hissedar olabilir. 13 Maaş da yavaş yavaş zaman içerisinde geriye ödenir. Ne dersiniz?..”
 
(Mete HATAY)
 
 
 
“DSİ kalıcı!”
 
“CTP dört ay sadece PM'de bekletti konuyu. UBP ise su konferansını fırsata çevirdi. Bakan diyor ki, "Su barajda daha iyi bekleyemez. Pazartesine kadar belediyelere süre... Kararı belediye meclisleri versin. Belediyeler bilsin ki sisteme dahil olmayan belediye, kötü suyu kullanmaya devam edecek. Eski sistem ne kadar olanak verirse, o kadar su alınacak." İmzaladı geldi. 2.30 belediyelere verilecek. Belediyeler de vatandaşa temiz ve içilebilir suyu "kaça satacağına" karar verecek... 2.30 sadece geçiş dönemi için. Sonrasi daha pahalı da olabilir. Ki içimden bir his diyor ki DSİ kalıcı...)
 
(Hüseyin EKMEKÇİ)