SAVAŞ SUÇLARI
Sayın Doğuş Derya’nın bilinen bazı gerçekleri ifade etmesi olumlu ve olumsuz tepkiler yaratmıştır. Mecliste söyledikleri herkes tarafından bilindiği halde, ilk defa duyuluyormuş gibi davranılması bugüne kadar gerçeklere gözlerini kapatarak uyur numarası yapanların bu oyunu sürdüremeyeceğini göstermiştir. Ortaya çıkan tepkiler, gerçeklerle yüzleşmeye başladığımızı da göstermektedir. Bu yüzleşmeye katkı koymak ve harp hukukuyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
***
Savaş bir milletin veya milletler topluluğunun isteklerini diğer bir millete veya milletler topluluğuna zorla kabul ettirmek üzere giriştiği, ileri derecede şiddet içeren silahlı bir mücadeledir. Bütün tarih boyunca yaşanan savaşlarda yaralıların, harp esirlerinin ve sivil halkın akibeti feci olmuştur.
İnsan haklarının, barışta bile tanınmadığı dönemlerde, savaşlarda insaflı hareket ve davranışlardan söz edilemezdi. Savaş mağdurlarına karşı daha insani davranılması düşünceleri ancak 18’nci asır sonlarında belirmeğe başlamıştı.
Günümüzdeki savaşlarda özellikle sivillerin öldürülmesini ve zarar görmesini engellemek, ülke ya da kitleleri yok etmek yerine onları güçsüz bırakarak istekleri kabul ettirmek amaçlanmaktadır. Buna rağmen savaşlarda istenmeyen trajediler yaşanmaktadır. Barış döneminde insan haklarına saygıdan uzak olan kitlelerin savaşta uyguladığı şiddet (IŞİD örneğinde olduğu gibi) daha da artmaktadır.
Ölüm, kan ve vahşet demek olan savaşlar muharip olsun veya olmasın insanlar için felâkettir. Asker kişiler ölür, yaralanır, hastalanır ve harp esiri olurken savunmasız sivil halk daha fazla etkilenmekte, maddi zararlar ve manevi acılar yaşanmaktadır.
Savaşlarda insanların uğradığı felâket ve acıları hafifletmek, insanlık şeref ve haysiyetlerini korumak maksadıyla uluslararası alanda tedbirler alınması ve harp hukukunun daha insani bir hale dönüştürülmesi hedeflenmektedir. 1864’de başlatılan ve tekrarlayan görüşmelerle kabul edilen “Cenevre Sözleşmeleri” 9 Aralık 1949 da dünya devletleri tarafından imzalanmıştır. “Cenevre Sözleşmeleri” ve 1977 tarihli protokolleri de dahil pek çok uluslararası insancıl hukuk sözleşmesi, bugünkü harp hukukunu oluşturmaktadır. İnsanlık için savaş ihtimali devam ettiği sürece, bu sözleşmelerin önemi artarak devam edecek ve felâketli dönemlerde insanlar için bir ümit ve teselli kaynağı olacaktır.
Askeri veya sivil, kişi veya kişilerin çatışmalarda savaş kanunlarını ihlâli bir savaş suçudur. Savaş esirlerine ve sivillere karşı kötü davranmak da savaş suçu oluşturan davranışlardır. Teslim olmuş askerleri öldürmek ya da yaralamak, kişinin onurunu kırıcı ve aşağılayıcı davranışlarda bulunmak, özellikle de tecavüz ve cinsel şiddetin diğer biçimleri ve insanları kalkan olarak kullanmak gibi savunmasız kişilere zarar vermek bir savaş suçudur.
Sayın Doğuş Derya’nın ifade ettiği gerçekler bu yönden değerlendirildiği zaman KIBRIS’ta tarafların karşılıklı olarak işlediği savaş suçlarının farklı bir boyutu ortaya çıkmaktadır.