Sokakta konuşulanlara göre, sağda ayrı karmaşa, solda ayrı…
Özersayve Tatar’ın hükümet kurulurken yaptıkları antlaşmaya uymadığı söylenen Kamuoyu yoklamalarına göre Tatar, Özersay’ın epey önünde sürdürüyormuş yarışı.
Yine de Tatar’ın adaylığından hoşnut olmayan partilileri varmış. Bunlar da Serdar Denktaş’a kayma eğilimindeymişler.
Bu sayede, Tatar seçimi kaybederse, UBP Genel Başkanlığı da kışın olması beklenen olağanüstü genel seçimlerde riske girebilirmiş. Bu sayede güçlenmiş bir Serdar Dektaş’ın Demokrat Parti’yle hükümetteki varlığı garantilenirmiş. UBP içi güç dengeleri doğrultusunda, başka başkan, başka koalisyon gibi planlar varmış…
Cumhurbaşkanlığını düşünürken olası bir erken seçimin de planlanıyor olması düşündürücü elbet. Tüm bunlar, eğer doğru ise, sağ adayların kendi aralarındaymış gibi görülen yarışın, esasında onların arkalarında duran veya arkalarından kuyularını kazanların yarışı olması düşündürücü…
***
Soldaki olay ise bambaşka…
Akıncıyı seven tam sevmiyor, sevmeyen ise hiç sevmiyor…
Bunu da yine anketlerde, Erhürman’ın “asla oy vermem” denilen adaylardan sayılmayışından anlıyoruz.
Bir grup seçmen varmış ki, ilk tura gitmeyecek ancak ikinci turda kendi adayı kalırsa sandığa gidecekmiş.
Sağdaki söylentileri anlamadığım gibi, soldaki bu mantığı da anlamam mümkün değil.
Şimdi sağdakiler kendi kendileri ile didişiyorlar da soldakiler kimle didişiyor.
Bunların konuşulduğu noktada, düşünülmesi gerekenlerin neler olduklarını sorgulayan beyinler durmaksızın sorguluyor…
Sorgulayanların akıllarından geçen ve iletilen şu: Bir kere, belki sen sandığa gidersen ilk turda senin adayın sandıktan Cumhurbaşkanı olarak çıkacak. Üstelik sen gitmezsen de senin karşıtların ya da onaylamadıklarının oyları ile belki de ikinci tur hiçolmayacak ve sandığa gitmediğin için dizlerini döveceksin!
Tabi eğer hakikaten yurt bilincin ve sorumluluğun var ise.
Zaten yurt bilinç ve sorumluluğun varsa da sandığa gitmemezlik etmemelisin.
İnanın şu solun asiliğini sevdiğim ve sorgulayıcı duruşunu desteklediğim kadar, bazen de anarşik ve kendi bacağına kurşun sıkar hale gelen bazı inatçılıklarını anlayamıyorum?
Mantık şu mudur yani? “Sandığa ilk turda gitmem… Bir yapın seçiminizi bakalım becerecek misiniz?
Beceremezsiniz ben sandığa hiç gitmeyeceğim… Becerirseniz size destek olarak arkadan geliyorum…”
***
Bence uyanmak için artık silkinip kendimize gelmek şart oldu.
Ayakta uyutularak işe yaramaz, dişe dokunmaz protestolar yapmak bizleri hiçbir yere taşımaz.
Doğa boşluk tanımaz diye bir söz vardır ya, sandık da ikinci turu garantilemez.
Bugün siz sandığa gitmediğinizde, bugün siz kendinize yakın hissettiğinizi başından itibaren desteklemediğinize, yarın istediğiniz gibi bir düzeni kurma olasılığınız siz ve siz gibilerin oranında düşer ve belki de söz söyleme hakkınızı ve yetinizi yitirirsiniz.
O zaman da bu çirkin yemekte benim de tuzum var noktasına gelir; o çirkin yemekle karnınızı doyurmak durumunda kalırsınız.
Siyasi oyunları kurgulayan şahsi ve zümresel çıkarları ön planda tutanların tüm yurdumuz ve geleceğimizi etkilemesine izin vermeyin.
***
Sonuç: Toplum çıkarlarımızı hiçe sayanların bu sefer yetkisizleştirilmelerineönayak olun! Yurttaşlık sorumluluğunuzu duyarlılıkla yerine getirmek için ne gerektiğini bir kez daha gözden geçirin.
Dr. Çiğdem DÜRÜST