Hatta bir örmek vermiş ve orada annesi ölen tanınmış bir işyeri sahibi kadının huzurevi yetkililerine telefonda ‘ben şu anda tatildeyim lütfen siz gömüverin’ şeklindeki sözleri o yazımı okuyanları çılgına çevirmiş ve benden isim istemişlerdi!
Elbette isim veremezdim!
Çünkü bizim burada kimsenin iyi ya da kötü evlatlık yaptığını yargılamaya hakkımız yok…
Bu gibi konularda inanan birisi olarak ben hep Allah’a havale ederim, o zamanda öyle yaptım…
Ama o yazım o hanımefendinin kulağına gitti ve sanırım büyük bir vicdan azabı duyup Huzurevi yetkililerine ulaştı…
Ama artık yapacak bir şey yoktu, çünkü kendisi tatildeyken annesi rahmete kavuşmuş ve devletin yetkilileri cenaze işlemlerini yapmıştı…
Bu olaydan ders çıkarabilirse ne ala!
Hatta sadece o değil hepimiz içindir vermek istediğimiz mesaj…
…
Dünkü yazımızda da kaleme aldığımız gibi geçen her bir yıl örf adet ve geleneklerimizin de yıpranmasına, unutulmasına neden oluyor…
Hızla manevi değerler yerini maddi değerlere bırakıyor ki bu konuda çok örnek sıralayabilir ve aile büyüklerine sadece ‘ölse de mirasa konsak’ diyenlerin sayısında büyük artış var…
Elbette miras haktır ve öncelik evlatların ve eşlerindir ama sırf maddi kazanç için insanların aile büyüklerinin ölmesini sabırsızlıkla beklemesi bile maneviyatın nasıl tükendiğinin de bir göstergesidir…
Çoğumuz şunun bile farkında değiliz;
Yaşamımız boyunca onlarca çocuğumuz olabilir, birden çok eşimiz olabilir, çok sayıda dostumuz komşumuz olabilir ama Allahın bize bahşettiği tek ama tek şey anamız ve babamızdır…
Her şeye çok miktarda sahip olabiliriz ama onlara asla, çünkü onlar tetkikler!
Ne şartta olurlarsa olsunlar hayatımızın vazgeçilmez, inkar edilemez gerçekleridir onlar…
…
Şu sıralar üç gün sürecek olan Ramazan Bayramı’nı idrak etmekteyiz…
Olayın dini kısmını bir yere koyacak olursak bu bayramların asıl amaçlarından birisi de aile bütünlükleri ve hele de bizlerin yaşamında büyük emeği ve alın teri olan anamız ve babamızdır…
Ve ne ilginçtir ki çoğu kez onların değerini hayattayken değil kaybettikten sonra anlarız ama artık iş işten çoktan geçmiştir…
Ve yine çoğu kez ecel kapıyı çaldıktan sonra yaşanır pişmanlıklar, diz dövmeler!
Ama işte yaşam hep kuşun kanatlarında olduğu ve uçup gittiği için asla bir daha geri gelmez ve yaşamın gerçek değeri o zaman anlaşılır…
…
Lapta Huzurevi’ndeki yaşlı ana ve babalarımızı işte bu yüzden çok umursuyorum…
Çünkü her gittiğimde yeni birisinin hayat hikayesini öğreniyor daha fazla içimde bir yerlerde acılar oluşuyor…
Ne acıdır ki böyle bir bayram günlerinde bile onların birçoğu yalnız, aileleri olduğu halde kimsesiz ve el öpenleri bile yok!
Düşünsenize bir kere, yaşlılık ve hastalık günlerinizde evlatlarınızın arasında en mutlu sonbaharı yaşayacağınıza, sessiz duvarların arasında ölüme doğru hızla sürüklenip gidiyorsunuz…
Bırakın normal günleri bayram günlerinde bile sizi kucaklayan, elinizi öpen bir evladınız kapınızı çalmıyor…
Ne derin bir acıdır yarabbim böyle bir kader…
…
Bir tanesinin telefon konuşmasına kulak misafiri olmuştum;
Önemli bir kurumumuzdan emekli olmuş yaşlılık neticesinde şizofren hastası bir amcamız telefonda acı acı şöyle diyordu;
“Ne zaman çıkaracaksınız beni buradan?”
Evet orada bakılıyor ve aç kalmıyor temiz yatakta yatıyordu ama o artık ‘beni buradan çıkarın’ diye haykırıyordu!
Belli ki son günlerini bir huzurevi köşesinde değil, evlatlarının torunlarının arasında geçirmek istiyordu…
Sonradan öğrendim ki çok da varlıklı bir insanmış!
Daha kötüsünü öğrendim, ne evlatlarından birisi ne de bir akrabası ziyaretine gelmiyor, üzerlerine düşen görevi yapmıyor ama ne yazık ki öldükten sonra mirasını bekliyorlarmış dört gözle…
Allahım kimseye nasip etmesin böyle bir son…
…
Bir başka yaşlı teyze kulağıma eğildi şöyle fısıldadı bana;
“Bana doktor olan yeğenimi getir…”
Epey yaşlı olduğu için ve sağlıklı düşünemediğini tahmin ettiğim için biraz da inanmayarak ‘tamam getiririm’ dedim ama sonra gerçekten de bir doktor yeğeni olduğunu, hem de ülkenin tanınmış isimlerinden birisi olduğunu görevlilerden öğrenince utancımdan yerin dibine girdim!
Evet doktor ve ünlü bir yeğeni vardı ama sanırım ünü ona fazla ağır gelmiş ve manevi değerlerini kaybetmişti..
Bu bayram gününde demek istediğim şudur;
Onlara daha çok geç olmadan şimdi sahip çıkalım ve şartlar ne olursa olsun, onların hastalıkları ne kadar ağır olursa olsun, onlar bizim asla inkar edemeyeceğimiz değerlerdir ve bunları hak etmemektedirler…
Sizden ricam, hele de ananızı ve babanızı kaybetmişseniz bile bir kere olsun Lapta Huzurevi’ne bir ziyaret gerçekleştirip onların elini öpün…
Hele de böyle ir bayram gününde dönüşte çok daha farklı duygular içinde olacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın…