“Mudiler nemalandırıldı; kredi alanlarsa batırıldı”


Lefkoşa Türk Belediyesi Meclis Üyesi iken LTB’ye ilişkin öngörüleri tek tek doğrulanan iş insanı Meriç Erülkü, 2000-2005 yılları arasında yönetimine el konan bankalar sürecini analiz eden bir araştırma yaptı.


‘TMSF ve Şirketler Mukayyitliği’ne Devredilen Bankalardan Alınan Krediler İçin Düzenlemeler’ başlıklı araştırmada, Erülkü, yaptığı analizle, devletin batan bankalarda hesabı olan mudileri nasıl azami ölçüde koruduğunu ancak tasfiye edilen bankalardan daha önce kredi çekenleri ise akıl almaz bir faiz yüküne boğduğunu kanıtlıyor.


Araştırmaya göre, KKTC Devleti bankaların garanti altına aldığı 7.000 TL tutarındaki güvenceyi ‘sınırsız’ konuma yükselterek, mudilerin mevduatlarını önce risksiz hale getirdi. Ardından dönemin hükümeti, el konan bankaların henüz durumları iyiyken mevduat çekmek için uyguladıkları yüksek faiz oranlarından mudilerin ödenmesini kabul ederek, hem batan bankalarda mevduatı olmayan yurttaşa ekstra vergi yükü bindirdi hem de KKTC Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti kaynakları bu yolla heba edildi.

89 bin 185 mudiye, tasfiye edilen 5 banka, TMSF’ye devredilen diğer 6 banka ve Peyak Bankası adına, yüksek faiz oranı korunarak ödenen meblağ, 257 milyon Dolar’ın üzerindedir. Fakat tasfiye edilen veya TMSF’ye devredilen bankaların sahip ve hakim ortaklarından yapılan tashilat, takriben 46 milyon Dolar’la sınırlı kalmıştır.

Öte yandan el konulan bankalardan daha önce kredi çekmiş bulunan yurttaşlarsa, borçlandıkları paranın, bankaların batmasına müteakip sadece 2 yılda 6 katına çıkabildiği bir süreç sonucunda, borçlarını ödeyemez hale getirilmiştir.

Erülkü’nün yaptığı hesaplamalara göre, 1 Ekim 1998 yılında 18 bin Dolar olarak alınan bir kredi, sadece 2 sene sonra, 2000 yılında, % 135 faiz oranı ve her 3 ayda bir faizin kapitalize edilmesiyle, 111 bin 130 Dolar’a fırlamıştır. İşlenen örnekte, krediyi alan yurttaş 2001’de mahkemeye başvurmuş ve 2003 yılında alınan mahkeme hükmü ile borçludan borcunun, borcu ödeyeceği tarihe kadar her ay % 135 faizle, 3 ayda bir kapitalize edilerek, tahsil edilmesine karar verilmiştir.

1998’de 18 bin Dolar olan borç, mahkeme hükmünün aldındığı 2003 yılı, ay ve günü itibarıyla, 5 yıl içinde, 1 milyon 748 bin 118 Dolar’a çıkmıştır!
 


Meriç Erülkü, mahkeme kararlarının anapara-faiz ilişkisini sınırlayan uygulamalara aykırı olarak verildiğini belirterek, mudilerin devlet tarafından ‘kamu menfaati’ gözetilerek ama bir yandan da ‘kamu vicdanı’nı yaralamak pahasına korunduğunu ve mudilere ödenen yüksek faizli meblağın banklardan kredi kullananlardan çıkartılmaya çalışıldığını vurguluyor. Ve 4 Ağustos 2011’de TMSF’nin ve FİF’in kredilere uygulanan faiz oranlarının kapitalize edilmemesi yönünde aldığı Yönetim Kurulu Kararı’na rağmen mahkemelerin borçlunun borcunu kapitalize edilmesine hüküm vermeye devam ettiğini de kaydediyor.

Erülkü çözüm önerilerini ise şöyle sıralıyor:

1. Kredilerin güncel rakamları hesaplanırken devletin kaybı olacağı unutulmamalıdır.
2. Batan bankalarda mudilere “kamu menfaati” gözeterek yapılan ödemelerin devleti esas kayba uğratan unsur olduğu kabul edilmelidir.
3. Bankaların batmasına sebebiyet verenler hakkında yasanın özel maddeleri olmalı ve amaç her halükarda “tahsilat yapmak” olmalıdır. Erişilmesi imkansız, ödenemez nitelikte talepler olması durumunda bu hatayı yapanların devlete maddi katkı yaparak ödemede bulunması imkansızdır.
4. Bankaların battığı dönemde Türk Lirası faizleri, enflasyon ve uluslararası piyasalarda TL’nin itibarı ile son 9-10 yıllık dönemde kurların seyri, enflasyon, TL’nin değeri ve benzeri finansal unsurlar gözetilmelidir.
5. Bu sorunun çok uzun süredir devam ettiği ve artık toplumsal yaranın bir an önce halledilmesi gerektiği akıllardan çıkartılmamalıdır.
6. Başka yasaların değişik maddelerinin cevaz vermediği durumlar oluşması halinde dahi “kamu menfaati” uğruna bu yasaların maddelerine atıfta bulunmak, veya maddelere değişiklik eklemek de dahil olmak üzere her türlü önlem alınmalıdır.
7. Mahkeme hükümleri kredi dönemlerinde uygulanan kısıtlamalar (anapara ve faiz tahakkukunu sınırlayan ilişkiler dahil) gözetilecek şekilde; muhtemelen yeniden; değerlendirilmelidir.”