MAVİ VATAN NÖBETİNDE BİR MÜFTÜNÜN TORUNU

KKTC'nin su sorununu kökten çözüme kavuşturmak için hazırlanan proje 2015 yılında devreye girmiş ve Mersin'deki Alaköprü Barajı'ndan alınan su, dünyada ilk defa uygulanan askılı boru sistemiyle Girne'deki Geçitköy Barajı'na aktarılmıştı.

Tabii bu suyun Kıbrısa gelişi yalnızca KKTC için değil bölge coğrafyasıda düşünüldüğünde oldukça stratejik bir konuydu.Birçok yazımızızdada bahsetmiştik.

Çünkü gelecekte bu bölgede yaşanması muhtemel su problemlerine karşı adanın kuzeyindeki bu su ile KKTC ciddi bir potansiyele sahip olacak belkide Güneydeki Rumlar ve İsrail ile sürdürülen politikalarda stratejik üstünlük sağlayan bir unsur haline bile gelecekti.

İnsan yaşamı için en gerekli madde olan suya bile o günlerde hastalıklı ve çürümüş siyasi kaygılarla karşı çıkanlar olmuştu hatırlarsınız.

Projenin Türkiye ayağı deniz ve Geçitköydeki tesislerin yapımı Anavatan Türkiye tarafından yapılmış.Proje Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine hibe edilmişti.

Bizede bu suyun fiyatını belirleyin.Ve Kuzey Kıbrıstaki İsale hatlarının yapımı için ihaleye çıkın denmişti.

Yapamadık.

Daha sonra bunuda Türkiyenin yaptığını söyleyip devam edeyim.

Şimdi sırada Deniz altından elektrik getirilmesi projesi gündemde.

KKTC‘de Teknecik‘ten denize inecek ve Mersin yakınlarından çıkıp Akkuyu trafo merkezine bağlanacak. Deniz altı kablo döşenirken her iki yakada dönüştürücü istasyonlar inşa edilecek.

Bu projeninde faydaları saymakla bitmez. Lakin bunada karşı çıkanlar olacak mı.Muhakak.

Gecikmiş bir proje olsada Ülkede enerji arz güvenliğini sağlamamız gerekiyor. Elektrik kesintilerinin ortadan kalkması lazım. İkincisi ise, güneş ve yenilenebilir enerjinin artık daha yoğun kullanımı teşvik edilmeli.

Bugün elektrik üretiminize bağlı olarak belli miktarda güneş enerjisine müsaade ediliyor. Sistem şu anda KKTC’de KIB- TEK ve Aksa’nın ürettiği elektriğe bağlı olarak yüzde 20 ile sınırlamış durumda ve bu yüzde 20 de dolu zaten.

Ama çift gidiş geliş elektrik hattı bağlandığı zaman, yani enterkonnekte hattıyla 400 MW’lık kablo döşendiği zaman, otomatik olarak bu limit ortadan kalkacak ve adada üretilen her türlü elektrik sisteme verilerek mahsuplaştırılacak.

Bu hem karbon salımını hem de ekonomik anlamda da fiyatları aşağıya çekmek demek.

Doğal güzelliklerimizin ön planda olduğu, turizm ve hizmetler sektörünün milli gelirinin önemli bir bölümünü oluşturduğu KKTC de fuel oille elektrik üretimindende böylelikle kurtulmuş olacağız.

Söz konusu proje ile döviz kuru veya fuel oil fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı KKTC ekonomisini daha korunaklı hale getirecek.

Bu mihvalde çevreninde bundan fayda sağlayacağını söylememe bile gerek yok.

Türkiye‘nin kömür ve doğalgaz gibi en az 8-10 farklı enerji kaynağını bir araya getirdiği bir enerji sepeti var. Türkiye ve Rusya‘nın yaptığı TürkAkım projesi sayesinde, doğalgaz fiyatı daha istikrarlı. Dolayısıyla Türkiye‘nin istikrarlı enerji maliyeti unsurundan kablo ile adaya iletilecek elektrik projesiyle biz de yararlanmış olacağız.

Bugün artık tüm ülkelerin yenilenebilir enerjiye bağlı olarak güneş enerjisi ve suya ihtiyacı var. Şu an Türkiye’den ciddi seviyede su geldi. Enterkonnekte hatla elektrik de gelmesiyle bu KKTC için ciddi bir potansiyel demek. Eğer KKTC üzerinden kurgulanacak bir boru hattı da döşenebilirse, bu karşılıklı su ve elektrik verilmesine karşılık, hidrokarbon kaynaklarının taşınabilmesi gündeme gelebilir.

Dünyada da örnekleri mevcut.Çünkü Ada şebekeleri küçük ve izole oldukları için çok hassas şebekelerdir ve genelde kendilerinden çok daha büyük ana kara şebekelerine bağlantı ihtiyacı duyarlar.

Kıbrısla Türkiye arasında kurulacak bağlantı ayni zamanda KKTC enterkonet olması ve adada solar enerji kapasitesininde artmasına fayda sağlayacak.

Türkiye tarafındaki tesisler deniz geçişi Kuzey Kıbrıs tarafındaki tesisler Anavatan Türkiye tarafından yapılacak.

Bizede bu taraftaki KIB- TEK vs çözün denecek.

Görüleceği gibi bu projede en az su projesi kadar önemli.Buda hibe olacak söyleyim.

Türkiye‘den kabloyla elektrik gelmesi demek, ada üzerindeki çözüm ihtimaline de olumlu bir katkı koymak demek. Son derece yapıcı ve güven geliştirici unsur aslında .

Tüm bu işler aralarında 40 mil mesafe bulunan konteyner taşımacılığında transit geçiş güzergahı olan içinde 1 milyondan fazla yat dolaşan hıdrokarbon enerji kaynaklarının olduğu Türkiye ile KKTC arasındaki Doğu Akdeniz sularında gerçekleşecek.Yani Mavi Vatanın Doğu Akdeniz tarafında.

Mavi vatan "Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatleri doğrultusunda ilan edilmiş ya da ilan edilmesi öngörülen 462 bin kilometrekarelik Türk deniz yetki alanlarının tümü.Bu yetki alanlarının Doğu Akdenizdeki kısmı ise KKTC ile Türkiye arasında bulunmaktadır.

Anavatanın savunması ve güvenliğinin denizler ötesinde başladığı" temel prensibi, Mavi Vatan'ın güvenlik boyutundaki önemini ortaya koyan bir unsur. Bu da, bu projeye küresel bir boyut kazandırıyor aslında.

Mavi Vatan Doktrini, Türkiye’nin uluslararası hukuk çerçevesinde oluşturduğu meşru deniz yetki alanlarındaki haklarını ifade ediyor.

Bu hakların korunması için gösterilen çabalar ise gerek uluslararası hukukun uygulanması gerekse bölge ülkelerinin hakça tüm kaynaklardan faydalanması bakımından, küresel ve bölgesel barışa önemli bir katkı sunuyor.

Ve Ercan Hava Limanı.

Yeni Ercan Havaalanı terminal binasıda tüm olumsuzluklara yanlış yapılan sözleşme ve şartnamelere rağmen 20 Temmuzda birazda Türkiye Cumhuriyeti Recep Tayyip Erdoğanın baskısı ile sonunda açıldı.Bilmeyenler için söyleyim yeni havalimanı ayrıca tüm Kıbrısın en büyük hava limanı olacak.

Ülkemizde turizm istihdam ve yatırımın canlanmasında bir merkez olacak. 10 milyon yolcu kapasitesine sahip Yeni Ercan Havalimanı, Kıbrıs nüfusunun tam 26 katı.

Bu terminal hem yavru vatanın varlığını çok güçlendirecek hem de adayı turizm, ekonomi, siyaset ve güvenlik alanında bir üst lige taşıyacak.

Türk devletleri arasında tek ada devleti olan KKTC bu özelliğiyle de Akdeniz'de bir üs görevi görüyor. Yeni havalimanı ülkenin jeopolitik ve stratejik önemi de artıracak.

Tüm bunlar tabii ki Anavatan Türkiyenin maddi destekleri ile hayata geçen ayni zamanda mavi vatan içinde çok stratejik projeler .

Kıbrısla ilgili düşünülen ve hayata geçen projelerin yürütülmesi aşamasında biz Kıbrıslı Türklere düşen görevleri ise layıkı ile yapıp yapmadığımız ise üzerinde düşünülmesi gereken bir başka konu.

Çünkü iş ortak akılla karar alıp uygulamaya geldiğinde ne yazık ki yapamıyoruz.

İşi bilen stratejik düşünen müşterek menfaatlerimiz bulunan akıllarla hareket etmenin önemine umarım tez zamanda anlarız.

Gelelim başlıkta belirttiğimiz müftünün torunu meselesine. Kıbrıs Türk halkının varlık mücadelesine büyük hizmet veren Kıbrıs müftülüğüne kadar yükselmiş Mehmed Hakkı Efendi’nin torununa.

Yani KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatara.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatarla başlayan yeni siyasetin esasıda zaten bu. Her nekadar suyun, elektriğin gelişine karşı çıkanlar onun Cumhurbaşkanlığınada karşı çıksada suyun bize ulaştığı yakın gelecekte elektriğinde geleceği Türkiye ile KKTC arasındaki Mavi vatanında KKTC’ de nöbetini şimdilerde o tutuyor.

Çünkü Mavi vatanın hak ve hukukunu korumak Kıbrısta yalnızca siyasi iktidarlarını korumak söyleminden ileri gitmeyen ideolojik hiçbir pratiği olmayan basiretsiz yöneticilere , Kıbrısta barış engellenmez siyasetçilerine ve Kıbrıslı Türkleri 50 yıldır Kıbrısı bir helen adası yapmak için oyalayan Ruma bırakılamayacak kadar önemli bir konu.

Çünkü Mavi vatanı ve KKTC’yi korumak her şart ve koşulda kendini Türk milletine ve ulusuna ait gören ettiği yemine sadık kalan şartsız ve koşulsuz hizmet etmeyi görev edinenlerle başarılacak bir mücadele.

Bunların hepsi bir projemi.Evet Proje.Çünkü gördük ki Annan planında Kıbrıslı Türklere verdiği sözlerin arkasında durmayan , suya bile karşı çıkan ama sonunda onu ilk onlar kullanan bazı zihniyetlerle ne Mavi Vatanı nede Kıbrıslı Türkleri korumak açıkçası mümkün değil.