MALTA, İSVİÇRE Mİ YOKSA KKTC Mİ?

Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (Federal Bureau Investigation, FBI) 1920’li yılların başında organize suç örgütü lideri Al Capone’un çamaşırhane işletmelerini incelemişti.

Yapılan inceleme neticesinde Al Capone’un, çeşitli yasadışı işlerden kazandığı gelirleri işlettiği çamaşırhanelerden kazanılıyor gibi gösterdiğini tespit etmişti.

Bu tespit sonucunda Al Capone vergi kaçakçılığı suçundan ceza almıştı.

Bu olayda geçen çamaşırhanelerden esinlenerek “para yıkama” veya “para aklama” kavramı literatüre girmiş zaman içinde hem dünyada hem de ülkemizde kara para kavramı yerine suç geliri kavramı kullanılmaya başlanmış, böylece suç gelirlerinin aklanması kavramı literatüre dahil olmuştu.

Kıbrıstan yaklaşık 1700 km uzakta olup, haritada İtalya’nın hemen güneyinde konumlanan Malta, eğer Türkiye’de bir il olsaydı ülkenin nüfusuna göre en büyük 44’üncü ili olurdu.

Adanın nüfusu 500 bin.

3 takımadadan oluşan bu ülkenin toplam yüzölçümü ise 316 kilometrekare.

Yüzölçümü 3355 km2 olan KKTC’ nin onda biri büyüklüğünde.Girnenin yarısı kadar bir yer anlayacağınız.

Nüfusu ve yüzölçümü itibariyle büyük yatırımlarla kalkınması mümkün görünmeyen Malta’nın önüne finansal serbestleşmenin hız kazandığı 2000’li yıllarda önemli bir fırsat penceresi açıldı.

Bundan 20 yıl önce dünyada sermaye şirketlerinin gelirleri üzerinden alınan kurumlar vergisi oranı yüzde 20’ler civarındaydı.

Bugün de vergi oranları benzer seviyelerde. Bu ise bir şirketin net kârının beşte birini vergi olarak ödemesi anlamına geliyor. Ancak 2000’li yıllardan itibaren teknolojik imkanların da el vermesiyle birlikte bu vergiden kaçınmak şirketler için daha kolay hale geldi.

Malta gibi bir takım ada ülkeleri yabancı sermaye için olağanüstü vergi kolaylıkları ve finansal gizliliği koruma garantisi tanıdı. Böylece bir hokus pokusla, Malta’ya bir paravan şirket üzerinden aktarılan para vergiden kolaylıkla kaçabiliyor, aynı zamanda paranın sahibi de gözlerden uzak biçimde finansal işlemler yapabiliyordu.

Bu haliyle yeraltı dünyası için de kara paranın aklanması için uygun zemin hazırlanmış oluyordu. Bu fırsatı gören Malta, vergi mevzuatını finansal sermayenin cenneti haline getirdi.

Kazandığınız her 100 doların 35’ini vergi olarak vermek zorunda olduğunuz Malta’da, eğer yabacıysanız 30 doları size iade ediliyor. Böylece yabancılar için vergi oranı yüzde 5’e karşılık geliyor. Üstelik 2004’ten bu yana bir AB ülkesi konumunda olan Malta’da vatandaş olmak da son derece avantajlı. Vatandaş olmanın yolu ise Malta hükümetine 650 bin avroluk bir katkı bedeli ödemekten geçiyor.

Bu avantajlar sayesinde kirli veya ‘temiz’ tüm finansal sermayenin aktığı bu ada ülkesinin yıllık geliri kısa süre içinde 3 katına çıkmış durumda.

2002 yılında gayrisafi yurtiçi hasılası (GSYH) 4,5 milyar dolar olan Malta’nın 2021’daki GSYH’si 17 milyar dolara yükseldi.Kişi başı düşen milli geliri 34 000 dolar.

Kapitalist dünyanın her yerinden bu kadar paranın aktığı bir ülkenin temiz kalabilmesi de mümkün değil tabii.

Uyuşturucu ve silah ticaretinden edinilen milyarlarca dolar da, güçlü devletlerin siyaset dünyasının elde ettiği gayrimeşru servetler de bu küçük ülke gibi bir takım vergi cennetlerine akıyor.

Böylece nüfusu KKTC nin yarısı kadar olan Malta’da para tüm iktidarı belirleyen yegâne güç oldu.

Para trafiği yoğunlaştıkça Malta hükümeti de rüşvet çarkına ortak olmaya başladı.

Maltalı gazeteci Daphne Caruana Galizia bu rüşvet çarkının üzerine kararlı biçimde giderek, Malta hükümetinin parayla olan kirli ilişkisini ifşa etmeye başladı. Galizia’nın iddiası, Malta’nın bir mafya devletine dönüşerek tüm dünyanın kirli parasının aklandığı bir çamaşırhaneye dönüştüğüydü.

Birde İsviçre var.Bilindiği gibi İsviçre, Luxemburg ve Lichtenstein ile birlikte dünyanın “kara para” vatanı.

Bütün ülkelerinden zenginler, uyuşturucu ve silah kaçakçıları paralarını bu ülkelerdeki “sırdaş hesaplara” yatırıyorlar. İsviçre “banka hesaplarının gizliliği kuralı”nın arkasına sığınarak, 1930’lu yıllardan beri kaçırılan bu kara paraların yarattığı zenginlik sayesinde refah düzeyini yükseltiyor.


2007 yılı verilerine göre yabancılar tarafından 330 değişik İsviçre bankasına kaçırılan ve “sırdaş hesaplara” yatırılan paranın miktarı 1 trilyon 900 milyar Euro. İsviçre’deki toplam servetin 3 triyon 400 milyar Euro olduğu göz önüne alındığında, kaçırılan miktarın ne anlama geldiği daha net anlaşılıyor.


İsviçre’ye para kaçıranlar arasında tahminlere göre 23 milyar Euro ile 100 bin Alman zengini bulunuyor.

Bunların önemli bir kısmı Almanya’da kazandıkları paraları vergiden kaçırmak için oraya aktarırlarken ikamet adreslerini İsviçre’de gösteriyor.

Ve Gelelim KKTC ‘ne. Ülkemizin GSYH 2022 yılında 73 milyar TL civarında yani yani 2.5 milyar dolar gibi bir rakama denk geliyor.Kişi başı düşen milli gelir ise 11 000 dolar civarı.

Ülkemizde son zamanlarda kara para aklama konusu gündemde.Söylenenlere göre artan inşaatların ve oto galerilerin sebebi bu.

Yürürlükteki mevzuatın bunu önlemede yetersiz olduğu ve kara paraya dur denilmesi gerektiği birçok kesim tarafından seslendiriliyor.

Ülke olarak kritik bir sürecin içindeyiz ve bir karar vermek durumundayız .Yukarıda Malta İsviçre örnekleri ortada .Ülkemizin durumuda.Ya yolumuza Malta veya İsviçre modeli ile devam edeceğiz yada KKTC olarak kalmaya devam edeceğiz?