LTB’de ‘aile yardımı’ kavgası!

Dün bir grup LTB çalışanı ile birlikteydim…
Ellerinde Kıbrıs Postası gazetesi ile gelip BES Başkanı’nın açıklamalarını gösterdiler…
Hani önceki gün ‘LTB’de imza toplanıyor” başlıklı bir yazı yazmıştık ya o konu!
BES Başkanı Ulus Arpalıklı öyle bir yazı döşemiş ki sanki de çalışanlar onu koltuğundan etmeye çalışıyor gibi bir hava estirmiş!
Oysa çalışanların derdi sendika yönetimi filan değil…
Sadece alın terlerinin karşılığını istiyorlar çünkü özellikle de ‘aile yardımı’ konusunda çalışanlar arasında ciddi bir haksızlık söz konusu!
Nasıl bir toplu sözleşmeyse bu kimi bin TL’nin üstünde kimi 850 TL kimi de 500 TL alıyor!
BES Başkanı bunu açıklayacağına, haksızlığı ortadan kaldıracağına çalışanları sendikaya karşı isyan etmekle suçluyor…
Yok arkadaş öyle değil işte!
İmza toplama olayı tamamen hak hukuk meselesi ve çalışanların ekmek parası dertlerine düşmelerinden başka bir şey değil…
Bu nasıl bir sendika zihniyeti anlamak mümkün değildir…
Çalışanlar arasında yapılan adaletsizliğe isyan edeceklerine çalışanları suçluyorlar!
Hatta içlerinden bazıları daha da ileri gidip ‘bu 500 TL’yi aldığınıza dua edin’ diyor…
Herhalde böyle düşünenler LTB’yi babalarından kalma miras olarak görüyorlar!
Sendikanın tavrı öyle güçlerine gitmiş ki sendikaya hitaben bir cevap yazmışlar onu da ilettiler…
“Biz mağduruz’ diye isyan ediyorlar hepsi bu…
Maaş farklarını anlarız da çalışanlar arasında ‘aile yardımı’ konusunda derin uçurumlar olmasını anlayamayız ve ayrıca buna göz yuman sendikanın görevini de suistimal ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz…
Bundan sonrası da sadece teferruattır!
İşte mağdur olduklarını söyleyen ve imza toplayıp konuyu LTB Başkanı Mehmet Harmancı’ya da ileten çalışanların o yazısı;
“Belediye Emekçileri Sendikası’na mağdur olan çalışanların cevabıdır;
Bizler 2012 yılından beridir LTB’de daimi işçi kadrosuna giren işçi kesimi ve 2011 yılında belediye kadrosuna giren memur kesimi çalışanları olarak toplu iş sözleşmesinin bize verdiği bütün haklardan eski-yeni ayırımı yapılmadan faydalanmayı sendikamızdan defalarca talep ettiğimiz halde  bizleri hep bir şekilde uyutmaya çalışmışlardır.
Bizlere sürekli olarak ‘bunu da aldığınıza dua edin’ diyerek dalga geçtiler!
Şimdi de ‘her hangi bir talepte bulunulmadı’ diyorlar…
Madem ki kendi ayıplarını böyle örtmeye çalışıyorlar bundan böyle tüm haklarımızın adaletli bir şekilde alınması için her türlü mücadeleyi yapacağımızı kamuoyuna duyururuz.
Sendika başkanı olayı tamamen çarpıtarak toplanılan imzaların sendikayı devirmek için yapıldığını iddia ederek kamuoyunu yanıltmaya çalışmaktadır.
Oysa ki bu imzaların gerçek amacı kadrolanmış olan arkadaşlarımızın faydalanmış olduğu barem 6 tablosundan yararlandırılmasını, sınıflandırma çalışmalarının bir an önce yapılıp herkesin yaptığı işe göre sınıflarını almasını, aile yardım ödeneğimizin eski çalışanlarla eşitlenmesini ve bütün haklardan eşit bir şekilde yararlanmasını sağlamak içindir.
Bu sorun sayın belediye başkanımıza da iletimli olup konuya duyarlı davranacağından kuşkumuz yoktur…”
 
 

Hayal üreten gazeteciler!
 
CTP dün evlere şenlik bir açıklama yaptı;
Önceki gün MYK konusunda yapılan haberler tamamen hayal ürünüymüş!
Böyle bir açıklama kimin ürünü bilmeyiz ama belli ki imzasız yayınlandığı için söylediklerine kendileri bile inanmıyorlar!
Bizim siyasetçilerin ortak yönü bu;
Köşeye sıkışınca çamuru gazete ve gazetecilere at sonra çekil kenara!
İyi de yazılanlar hadi diyelim hayal gücü çok yüksek gazetelerin ürünüydü…
Peki hayal olmayanları niçin açıklamıyorsunuz ki!
 
 

Ya 2 saat yağsaydı!
 
Önceki gün çok değil sadece  1 saate yakın çok da doğal olmayan bir yağmur vardı…
Yağmur dolu ve fırtına birleşince kabusumuz oldu!
LTB Başkanı Harmancı olunca haklı olarak bütün eleştiriler ona yapılıyor…
O da zaten bu sorumluluktan kaçmadığını açıkladı!
Asıl soru şu olmalı;
Yağmur 1 saat değil de 2 saat o hızda yağsaydı sonumuz ne olurdu?
Onun için kimseyi suçlamanın manası yoktur!
Devletin bütün birimleri birleşecek ve sadece Lefkoşa’da değil ülkenin dört bir yerinde alt yapı güçlendirilecek!
Başka yolu yok çünkü…
 
 

“Bu devlette adam yok!”
 
Kanal SİM’de yağan yağmur nedeniyle evi zarar gören yaşlı teyzenin isyanı içime işledi!
Bütün kızgınlık ve içtenliğiyle şöyle haykırıyordu;
“Bu devlette adam yok”
Yemin ederim ki kadını yolda görsem ellerine uzanıp öpeceğim!
Çünkü ülkede yaşanan hem de yıllarca yaşanan en önemli gerçeği dile getirdi ve yürekleri de dağladı…
Devlet var, her şey var ama devletin içinde doğru dürüst ‘adam’ yok!
Devletin içindeki çok az sayıdaki ‘adam’ları da elbette ki tenzih ediyoruz…
 
 
Kızılbaş projesi ne oldu?
 
Kutlay Erk döneminde başlatıldı…
Cemal Bulutoğluları döneminde ilerleme kaydedildi…
Kadri Fellahoğlu döneminde hukuksal boyutu yönünden sorunlar çıktı…
Şu anda LTB Başkanı Mehmet Harmancı ve ne olup bittiğini bilmiyoruz!
Üç-beş ev sahibi çıktığı diye Başkent’e nefes verecek olan Kızılbaş projesi tamamlanmadığı için yine bir yağmur sonrası en çok sıkıntı yaşanan bölge oldu…
Anlaşılan o ki bir 20 yıl daha geçse durum değişmeyecek!
 
 

MESAJ KUTUSU
 
Sayın Mehmet Ali TALAT, genel başkanlığa bir ay kala dün devreye girdiniz ve İsmet Akim’in görevden alınmaması için ağırlığınızı ortaya koydunuz ve çok da başarılı oldunuz. Genel başkan oluncaya kadar partiye daha çok ince ayar yapacaksınız bunu siz de iyi biliyorsunuz değil mi?
Sayın Hüseyin AYKUT, çok yakında TC Lefkoşa Büyükelçiliği basın müşavirliğine getirileceğinizi öğrendik. KKTC’yi ve basını iyi tanıyan birisi olarak isabetli bir karar olacak gibi görülüyor. Şimdiden tebrik eder hayırlara vesile olmasını temenni ederiz…
Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, İsmet Akim konusunda elbette haklı yönleriniz var ama az daha haklı iken haksız duruma düşecektiniz. Daha da ötesi sayın Talat’a çok kötü bir miras bırakacaktınız, tam da direkten döndünüz yani! Ha keşke bir de şu gazetecileri suçlayan absürt açıklama olmasaydı!
Sayın Hüseyin GÖKÇEKUŞ, yeni açılan çiçeği burnunda bazı üniversitelerin satışa çıkarıldığını biliyor muydunuz? Bu iş ticarete döndü çok fazla gecikmeden önleminizi alın lütfen, zira diğer üniversiteler için kötü reklam olma riski var!
Sayın Ferdi Sabit SOYER, CTP içindeki yeniden yapılanma döneminde anladığımız kadarıyla ‘ağır abilik’ görevi de size kaldı. Sizin yöneticilere söyleyin bir de yönetimde ‘ağır abiler’ grubu kurulsun. Şu anda akil ihsanlara çok ihtiyacınız var değil mi?
Sayın İsmet AKİM, belki çıraklık değil ama ustalık sırası sizde ve partinin toparlanması için bundan böyle sorumluluğunuz hayli fazla. Eski kırgınlıkları bir yana bırakıp özellikle de gençlere örnek olma zamanı geldi.
Sayın Meriç ERÜLKÜ, Türkiye’den sonra Azerbaycan’a da ihracata başladığınızı memnuniyetle öğrendik. Demek ki gerçekten de isteyip çalışınca oluyormuş değil mi? Hayırlı işler bol kazançlar dileriz…
Sayın Raif İlke BURAN, göreve geldikten sonra hava tahminlerinde maşallah tam isabet yaparak gidiyorsunuz. Sizi ve nezdinizde ekibinizi kutlar başarılarınızın devamını dileriz. Umarız bu günleri kazasız belasız atlatırız…
Sayın Serdar DENKTAŞ, CTP ve UBP’de parti içi sürtüşmeler devam ederken görünen o ki şimdilik en sorunsuz parti sizinki gibi görülüyor. Ancak 14 Haziran’dan sonra değişecek kabine için sıkı bir pazarlık sizi bekliyor. Hesabınızı kitabınızı yaptınız mı?
Sayın Hüseyin YEŞİLDAĞLI, anlaşılan o ki siz sapla samanı karıştırıp hıncınızı günahsız insanlardan almayı yeğlediniz. Aksine o makama gelmiş birisi olarak çok daha olgun davranmalıydınız. Sonra uyarmadı demeyin tamam mı!
Sayın Hüseyin Çavuş KELLE, siz bakanlığı filan yakıp yıkmak yerine önce adam gibi bir eylem yapın ki önce rüştünüz ispatlansın! Haklıyken haksız duruma düştüğünüzün farkında mısınız? Biraz sağduyu lütfen!
Sayın Ulus ARPALIKLI, belediye ve sendika içinde birileri sizi fena halde yanlış yönlendiriyor bunu bilmenizde yarar görüyoruz. Ha keşke arkanıza saklanmadan bir adım öne çıksalar da boylarını bir görsek diyorum, fena mı olur yani!
Sayın Nihat SELVİTOPU, YDÜ Hastanesi’nde by pass ameliyatı olduğunuzu üzüntü ile öğrendik. Bu kadar uzun süren çalışma ortamından sonra artık dinlenip inzivaya çekilme zamanı gelmedi mi? Büyük geçmiş olsun…
Sayın Ali EREL, yarın sabah değil isterseniz Maraş’ı hiçbir karşılık vermeden Rumlara verelim. Hatta yanında da promosyon olarak birkaç bölge vermekten bir şey çıkmaz değil mi? Yani bir de müzakereci olsaydınız bakalım daha ne hediye paketleri yapacaktınız!
Sayın Savaş BOZAT, LTB’de proje üretemeyen yöneticilerden dert yanmaya başlamışsınız. Hadi onları bir yana bırakın sendika da raydan çıkmak üzere! Benim derdim değil derseniz tabi ki siz de haklısınız… 


GÜNÜN FOTOĞRAFI: