Kıytırık devlet!


Sohbet ettiğiniz kişi Talat gibi çok yönlü kişi olunca konu konuyu açıyor...
Hele de teknoloji konuşulmadan edilmiyor.
Ama dünkü sohbette altı çizilesi olan şu;
Sayın Talat'ı bir dostu yemeğe çağırmış.
Dört dörtlük bir masa, süt kuşu eksik yani!
Ev sahibi muhteşem bir masa hazırladıktan sonra göğsünü gere gere söylemiş;
"Bu masadaki her gıda Güney Kıbrıs'tan temin edilmiştir..."
Şimdi bunu okuyup da 'yuh artık' demeyin!
Bu işin milliyetçiliği filan yok çünkü...
Tamam bir kısım insanımız orada daha ucuz satılan mallar için Güney'den alış veriş yapmayı yeğliyor ama bunun ucuzlukla filan alakası yok!
Konu tamamen sağlık meselesi...
Son günlerde KKTC basınında zehirli gıdalarla ilgili o kadar çok haber yapıldı ki insanlar artık doğal olarak Güney'de daha iyi denetim yapıldığına inandığı için alış verişlerin büyük bir kısmını oradan yapmaya başladılar...
Çünkü orada tam teşekküllü sosyal bir devlet olduğuna inandıkları için, sebze ve meyvelerde daha sağlıklı denetim yapıldığına güven duydukları için, biraz da zorlu olarak alışveriş mekanlarını güneye doğru kaydırdılar.
Ve bu da demektir ki, bizde esnaf zaten yıllardır kan ağlarken, şimdi kan kusmaya başlayacak demektir!
...
Peki artık vatandaş niçin kendi ülkesinde alışveriş yapmaya çekiniyor o da zaten açık...
Biz kıytırık bir devletiz!
Kıytırık devletin neredeyse bütün organları da kıytırık olur!
Güney'den Kuzey'e kaçak yollardan bir gecede binlerce hayvan geçirilir, kimsenin umuru bile olmaz!
Eğer bunu yapanlar yakalansa bile, insan sağlığı biz de fazla önem arz etmediğinden bir telefonla kurtulur ve sokakta ellerini kollarını sallaya sallaya gezerler!
Biz de Türkiye dahil dünyanın her yerinden meyve ve sebze ithal edilir, ama işte kıytırık bir devletin kıytırık yöneticileri ve yasaları bu malların adam gibi kontrol edilmesine engel teşkil eder!
Sonuçta kanser vakalarında dünya birinci oluruz hala onların kafa dank etmez!
...
Sayın Talat, dün hükümete de çeşitli eleştirilerde bulundu;
Hele de yolsuzluklar konusunda Başbakan'a göndermelerde yaptı.
Yolsuzluklar konusunda...
Öyle değil mi ya;
Yorgancıoğlu, hükümete gelmeden önce yolsuzlukların üstüne gideceğiz dememiş miydi?
O zaman açın arşivleri karıştırın biraz!
Peki dedi de ne oldu?
Kaç tane yolsuzluğun peşine takıldı, bunlardan kaç tanesini yargıya teslim etti, bunlardan kaç tanesi yargılanıp ceza aldı?
Talat haklıdır;
İster Yorgancıoğlu olsun isterse eski başbakanlar;
Muhalefetteyken başka, iktidara gelince başka oluyorlar!
Bukalemun gibi yani!
Onun için hiç kimse sağlığını düşündüğü için artık Kuzey'den alışverişi kesip, Güney'e yönelenleri yadırgamasın!
Çünkü insanlar kıytırık bir devlet için kıytırık bir nedenden dolayı sağlıklarından olmak istemiyorlar...
Bu kadar basit işte!

……………………..

Geciken Adalet!

Üç yıl önce yine Güzelyurt-Lefkoşa yolunda ölümlü bir trafik kazası olmuştu.
Necdet Işıkgün, Serkan Bozkurt ve Müslüm Gerçek adlı gençlerin hayatını kaybettiği trafik kazasının sorumlusu olan sürücü üç yıldır yargılanıyor.
Kazada ölen gençlerin aileleri geçenlerde bu konuda minik bir eylem yaptı ve ‘acımız büyük’ diye sitem ettiler!
Haksızlar mı?
Onlar evlat acısı ile yanıp tutuşurken, kazaya sebebiyet veren sürücü dışarıda geziyor.
İyi de nereye kadar?



MESAJ KUTUSU


Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, siz Vakıflar Bankası’ndaki çalışanları işten durdururken banka müdürlerinin aylık 14 bin TL maaş aldığı ve bankaya 18’er bin TL’ye mal olduğunu biliyor muydunuz? Bilginiz olsun istedik…

Sayın Cem PİŞMİŞ, yasal olmayan yollardan bankaya istihdam yaptığınızı itiraf ettiğiniz için teşekkür ederiz. İyi de emir hangi yüksek yerden geldi bunu da açıklamayı düşünüyor musunuz?

Sayın Hamit BAKIRCI, Yeşılırmak’ta her yıl çok kaliteli 10 milyon metreküp içme suyunun denize aktığını biliyor muydunuz? Vatandaşlar bu konuda bölgeye bir ziyaret gerçekleştirmenizi bekliyor.

Sayın Yüksel ÇELEBİ, yerel seçim çalışmalara start verdiğiniz her halinizden belli oluyor. Dikmen’i çiçek bahçesine çevirmeye epey kararlı görülüyorsunuz. Adınız Çiçek Başkan olmaya aday bilesiniz…

Sayın Kutlay ERK, Vakıflar Bankası’ndan 23 kişi işten durdurulurken, Kantara Gençlik Kampı’na el altından 6 kişinin istihdam edildiğini biliyor muydunuz? Bir araştırın isterseniz!..

Sayın Ali Can KABAKÇI,
madem ülke çiftçisi kendi kaderine terk edildi peki birliğinizin yönetimi uzayda mı yaşıyor? Bu ne vurdumduymazlıktır böyle!

Sayın Kemal DARBAZ, BRTK’nda kazan kaynarken sizin gibi devrimci bir sendika başkanına susmak yakışıyor mu? Sustukça sıra kime gelir siz çok iyi bilirsiniz değil mi?

Sayın Güneş GÜNEŞOĞLU, UBP’den Mağusa başkan aday adaylığınız hayırlı olsun. Bu konuda Resmiye hanımın icazetini aldıysanız ne ala, eğer almadıysanız işiniz bir hayli zor deriz…

Sayın Mehmet HARMANCI, LTB başkan adaylığı konusunda yapılan ankette üst sıralarda yer aldığınızı öğrendik. Sıra dışı bir başkan isteyenler için bulunmaz fırsat değil mi? Hadi bakalım hayırlısı…

Sayın Ahmet ÇALUDA
, bölgede parti içi muhalefet için düğmeye bastığınız söyleniyor. Bu arada İrsen Küçük ile bir iki defa görüşmeniz olmuş, hayırdır yakında operasyon mu var?

Sayın Serdar DENKTAŞ, UBP ile yapılan gizli hükümet pazarlıklarında ilk dönem başbakanlığa göz diktiğinizi öğrendik. Bu arada yapılan görüşmeler sonrası arkanızdan çok iyi konuşmuyorlar bilesiniz.

Sayın Kemal HIFZIOĞLU, son günlerde anlaşılan medyatik olmaya karar verdiniz. Peki ilçe başkanlığı için adaylıktan son anda niçin çekildiniz hala bir açıklama yapmayacak mısınız? Al gülüm-ver gülüm diyorlar, doğru mu?

Sayın Cengiz ERÇAĞ, Vakıflar Bankası’nda geri dönüşü olmayan krediler konusunda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Trilyonların dışarıda beklediği söyleniyor. Bakalım üstüne düşebilecek misiniz?

Sayın Ceyhun ÜMİTER, Mağusa Hastanesi telefonlarını şahsi amaçları için kullananların listesini ele geçirdiğinizi öğrendik. Üzerine soğuk su mu içeceksiniz yoksa devleti zarara sokanlardan hesap soracak mısınız?

Sayın Aytuğ TÜRKKAN, 33’ncü yaş gününüz hayırlı ve uğurlu olsun. Ailenizle birlikte nice sağlıklı ve mutlu seneler temenni ederiz.


Günün Fıkrası

Ayşe balkonda

Karı ve koca tatil günü evde televizyon seyretmekten sıkılmış, yatak odasına geçmeye karar vermişler.... Ama ne mümkün 7 yaşındaki oğlan evde.
- ''Oğlum, hadi biraz sokağa çık, gez, oyna''.
- ''Ihhhhh''. Israr faydasız. Afacanın sokakta gözü yok.
- ''Öyleyse, annenle ben odamıza geçelim, sen de balkona. Etrafta neler olup bitiyor, yüksek sesle bize rapor et''.
Oğlan biraz mızıklanmakla birlikte çaresiz balkona geçiyor. Bizimkiler de yatağa. Ve afacan canlı yayına başlıyor;
- ''Şu an bizim sitenin otoparkına yabancı bir araç park etti. Şimdi de Aygaz arabası sokağa giriş yaptı. Yaşlı bir kadın markete giriyor''...
Kısa bir sessizlik...Ve rapora devam;
- ''Yan komşumuz Ahmet Bey amcayla karısı Necla teyze yatak odasında sevişiyorlar''. Yataktakiler şok vaziyette.
Baba sesleniyor;
- ''Oğlum, nereden çıkardın şimdi bunu''..
- ''Hiçç. Küçük kızları Ayşe balkonda dikiliyor da''...