Geçtim bilinçli mi bilinçsiz mi olduğunu asla bilemeyeceğimiz(!) tercüme hatalarını…
Geçtim kişiliğe yönelik yapılan saldırıları…
Geçtim onur kıran sözleri sarf etmekten yüksünmediğimiz yorumları…
Geçtim ideolojik farklılıklara olan tahammülsüzlüğü…
Geçtim farklılıkları çeşitlilikten ziyade zorluk, düşmanlık olarak algılamayı, algılatmayı…
İyi de arkadaş, seçim sürecine girerken kendisi gibi düşünenleri toparlayacak konuşmalar yapmanın neresi kötü? Yani kendisi gibi olmanın…
Bunu bir karalama kampanyası olarak kullanarak ne yapılmaya çalışılıyor olabilir!
Efendim neymiş?
Akıncı kendi yandaşlarına şirin görünmeye çalışıyormuş da, ondan bu türden açıklamalar yapıyormuş.
Tek sol aday Akıncı değil ki!
Neden sadece sol O imiş gibi görülüyor/gösteriliyor diye sorasım var. Dahası neden birleşik Kıbrıs, barış, çözüm, federasyon, uzlaşı, Kıbrıs’ta özne olan Kıbrıslılık bilinci, varoluş gibi kavramları çağrıştıran açıklamalarda rahatsız olunuyor?
Neden sol söylemleri sağ kendine göre evrilterek kullanıyor? Neden adil ve gerçekçi, demokratik ve insan haklarına uyumlu olmayan bir algı operasyonu yaratılıyor?
Neden sağın koruyup kolladığı KKTC’yi yerden yere vuranlara karşı bir operasyon başlatılamıyor?
Neden kurulmuş bir devletin sürdürülmesi anlamını zaten taşıyan federal çözümden- ki anayasa bile bunu söylüyor- bu kadar diken diken olunuyor?
İlhak sözcüğü bu kadar irrite etmiyor neden?
***
Kavgayı büyütmek yerine Kıbrıs’ı, Kuzey Kıbrıs’ı, kimliğimizi, kültürümüzü, varlığımızın nereden nereye taşınıyor olduğunu konuşmak yerine adayların, özellikle de bir tek aday üzerinden kavgaya tutuşarak kim ne kazanmayı planlıyor yahu!?
Yani şunu mu demek istiyorsunuz:
Akıncı gidecek, Kıbrıs’ta size göre “gavurcu” olanlar ortadan kalkacak!
Akıncı gidecek, sol ideoloji sona erecek!
Akıncı gidecek, önümüz açılacak ve KTC ilelebet yaşayacak!
Akıncı gidecek ve bir çakıl taşı vermediğimiz(!) günlere geri döneceğiz!
Hakikaten buna inanlara sormak istiyorum: Akıncı’nın gitmesi veya kalması yurdumuzun önünün açacaksa, Kıbrıslıların bunca yıldır yaşadığı çilelerin ortadan kalkmasına yardımcı olacaksa; denildiği gibi Akıncı giderken tüm Kıbrıs sorununa dair hataları da beraberine götürecekse, haydi hep birlikte alaşağı edelim şu adamı da 7 ceddimizle 7 neslimiz kurtuluversin sihirli değnek dokunmuşçasına… Öyle mi?
***
Diyeceğim şu ki dostlar,
Çok hatalı bir tartışma dönemecine sokulduk. Hatalı bir raya girdik. Makası terse kıvırdılar ve sürüklenerek uçuruma gidiyoruz. Kıbrıs sorununu da, KKTC Cumhurbaşkanlığı makamını da, oraya seçilmiş ve gelecekte seçilecek kişilerin yetki ve sorumluluklarını da güzelce belirleyerek bize yakışır bir üslup ile tartışalım. Tartışmaya açılanlara da haddini bildirerek üslubun ne olması gerektiğini hatırlatalım. Karalayarak, dedikodu ile yalanla, yanlışla; sıkışılan yerde bayrakla, minareyle yola devam etmek bugüne kadar gelinen noktada bizleri daha ileriye taşımayacağı gibi daha da sıkıştıracak ve çıkmaza sürükleyecektir.
Olgunluk, geleceği planlayabilme, bir program yaparak orta ve uzun vadeli düzenlemeleri yapabilmek hangi isimin -ideoloji demiyorum bile- saraya gideceği veya o makam koltuğuna oturacağını tartışmaktan çok başka bir şeydir.
Belediye başkanı veya muhtar değildir seçeceğimiz ey dostlar! Orada bulunacak kişinin adı ve soyadından ziyade makamın duruşu ve görev tanımlarıyla sorumlulukları ve bunları nasıl yerine getireceği önemlidir. Hiç kimse şahsi iltimaslar geçemez.
Yazılıp çizildiği gibi memleketi birilerine satmak da o kadar kolay değildir!
Bunu bugüne kadar yapmaya çalışanlar elbette olmuştur. Bizleri aptal yerine koyarak belki sadece sol söylemleri kötü görüldüyse bunun da bir anlamı vardır.
İyi düşünüp, bu süreci iyi yöneterek bir yerden başlamaya ne dersiniz?
Dr. Çiğdem DÜRÜST