1990’larda dünyanın kocaman bir köye dönüşmesinden bahsediyorduk. Buna globalizasyon/küreselleşme adı verilmişti.
Ekonomik kazanımların ön planda tutulduğu mantıkla, kapitalizm ve liberal hareketler başı çektiler. Bu yolda bazı ülkeler büyük kazanımlar sağladılar. Bazı başka ülkeleri sömürerek, tüketerek, ezerek…
Bir süre sonra çuvallandı!
Siyasal, kültürel, insan hakları vb. alanlarda sakıncalı bulunmaya başlandı küreselleşme mantığı. Bunun yerine belli prensiplerde anlaşılmış birlikler şeklinde dünya düzenin korunmasında karar kılındı. Yine de gelişen ve değişen yaşam anlayışı, modern insanlığın küreselleşmesini durduramadı. Adeta yok edicimizi kendi ellerimizle var etmiştik.
Bir gün gelip bizlerin yarattığı gelişmişlik göstergesi bir yaşam stilinin, dönüp yine bizi vuracağını; hem de sağlığımızla sınayacağını hesaba katamamış olmak çok büyük bir dikkatsizlik miydi acaba?
Hatta bir gün gelip de dünyanın liderliğini üstlenecek olma çabası içindeki iktidar hırsızlarının, insan türünün sonunu hazırlayacak silahları acımasızca tedavüle süreceğini de hesaba katmamıştı.
Çok kitaplar yazıldı, çok filmler çekildi bu konularda… Bilim kurgu, fantastik, korku, macera, dram…
Bunlardan da ders çıkarılamadı...
Sözüm ona küreselleşmiş olduğu iddia edilen dünyada bir şeyler yaşanırken, diğerleri bunu belgesel tadında izleyip ya umursamadılar ya da “her koyunun kendi bacağından asıldığına karar verip köşelerine çekildiler.
Ve gelinen noktada halimiz ortada: Ya bilinçsizce tamamen doğal yollardan mı yoksa bilinçle laboratuvar ortamında üretilen bir organizmayla mı bu hale geldiğimizi bilmediğimiz, belki asla öğrenemeyeceğimiz günlere eriştik.
Bu gelişmişlik seviyesinde varılan nokta içler acısı…
Bir düşünün: Hayatta kalma çabamız içinde bulunduğumuz çağ için ne kadar da ilkel!
***
Ülkeler, bölgeler ve kıtalar kendi içlerinde tek başına mücadele veriyor.
Hatta hane bazında bir hayatta kalma çabasındayız.
Merkel bile, ki Almanya ne zaman hangi aşamaları aşarak dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasına giren bir ülkedir, aile, komşuluk ilişkileri, toplumsal dayanışma, seyahatin kısıtlanması vb konulara nasıl vurgu yaptı izlemişsinizdir…
***
Büyük dersler almamız gereken birkaç yüzyıl öncesini yeniden yaşayarak, eksik bıraktığımız basamakları böyle tamamlamalıymışız sanırım. Yıllar önce dünyanın bir bölgesinde vebadan kırılan insanların ya da çiçek hastalığından kaybedilen canların başka bir kıtadan hiç bilinmediğindeki süreçlerde gibiyiz.
Kim bilir belki çok övündüğümüz türümüzün belli değerlerini ve özelliklerini anımsamak için bu gerekliydi.
Evet biliyorum zor olacak!
Evet biliyorum teknolojik olarak ulaştığımız seviye;
Bilimsel olarak vardığımız nokta;
Dünyanın sırlarının aydınlatılmasında eriştiğimiz seviye, yaşanılacakların o günlerdeki acizlikle yaşanmasına engel olacak. Lakin kendimize yarattığımız sorunlar daha ileri seviyede olacak!
Kanımca bu süreç sona erdiğinde (eğer ererse) tüketim çılgınlığının eski seviyesine erişmesi çok zor olacak. Günlerdir evlerine sıkışıp kalmış insanlar, sağlık ve dengeli beslenmek, sağlıklı iletişim kurmak dışında birçok şeyin anlamsız olduğunu fark ettiler.
Kaç tane pantolon, gömlek, gravat, elbise aldığınızın çok önemli olmadığı, fast food tüketirken gerçekten sağlıklı ya da hijyenik olup olmadığının sorgulanmasının önemi çok bariz bir şekilde açığa çıktı.
Sanıyorum bu süreci sağlıkla tamamladığımızda insanlar artık kahvelerini içerek sohbet etmek ihtiyaçlarını evlerinde giderecekler.
Onlarca çift ayakkabıyı almadan önce düşünecekler.
Çocuklarımızın eğitim alacağı ülkeleri seçerken farklı düşüncelerimiz olacak.
Seyahat edeceğimiz ve tatile gideceğimiz alanları seçerken birkaç kez düşünüp değerlendireceğiz.
Ve günün sonunda çılgınca ve acımasızca tüketen, kontrolsüzce dünyayı yok oluşa sürükleyen bir atık üretme kapasitesine sahip olan bir tür olmayı bırakarak, daha mütevazi hayatlar süremeye başlayacağız.
Ülke yönetmenin kıymeti, devlet olmanın kıymeti, bir ülkenin yurttaşlığının nasıl değer kazandığının anlaşılması çok daha farklı anlamlar kazanacak.
Politikacıların çok daha farklı niteliklerini araştırıp, bir ülkedeki uzmanlaşmaların planlanmasını çok farklı yorumlayacağız.
Adeta bir aydınlanma yaşanacak bundan sonra besbelli…
Dilerim ki dünya üzerindeki düzen daha insanca bir hale gelir.
Adalet daha çağdaş bir anlayışa kavuşur. Ayrımcılık, düşmanlık, savaş, terör vb kavramlar literatürden kalkar.
Dilerim bunu kazanca çevirecek bilince ulaşabiliriz.
Yoksa türümüz buna benzer bir sınavı kaç kez daha atlatabilir bilinmez!
Dr. Çiğdem DÜRÜST