KARİKATÜR BAHANE, SEVİYESİZ PROTESTOLAR ŞAHANE

Memleket yangın yerine döndü. Toplum olarak depresyondayız. Hezeyanlar görmekteyiz. Sakinleştirici ilaçlara ihtiyacımız yok. Nasıl olsa stres atmak için türlü bahaneler buluyoruz.

Kafası kızan kendini sokaklara vuruyor.

Gamlanan, birbirinin kirli çamaşırlarını ortaya seriyor.

Bir başkasına öfkelenen, ağzına geleni saydırıyor; yetmiyor linç etme girişiminde bulunuyor. Üstelik bunu pervasızca ve cahilane biçimde yapıyor; çünkü kendinde hak görüyor.

Cemil Meriç diyor ya hani: “Avam için din, kendi gibi düşünmeyeni yok etme hürriyetidir.” Diye.. İşte halet-i ruhu böyle olan bazı insanlarda da kendi gibi düşünmeyeni, linç etme arzusuyla yanıp tutuşmak suretiyle gözlerini kan bürüyen o hunharca bakışlarda görebiliyoruz.

Hafta sonuna girerken Afrika Gazetesi’nin bizleri şaşırtmayan o malum karikatürü orta sayfadan okuyucuya duyurmasıyla patlak veren hadiseler, zaten çözümlenmeyen Kıbrıs meselesiyle ortak paydasını yitiren toplumu daha da keskin kutuplara ayırdı. Boyutu giderek değişen ve bir krize doğru sürüklenmesi an meselesi olan bu karikatür meselesine gelen tepkileri, haberci gözüyle ele alma ihtiyacı hissettim.

Elbette haberci olmamızın getirdiği bazı avantajlar var. Bir olayı, gelişmedeki detayları, haber merkezine gelen ham görüntüleri izlerken fikir sahibi olabiliyoruz. Çünkü hadise, gözlerimizin önünde cereyan ediyor.

TC CB R. Tayyip Erdoğan’ı hedef alan Yunanistan’dan ithal edilen karikatür olayı duyulur duyulmaz bazı siyasi partiler ki başta MDP bana göre en anlamlı bir şekilde, apaçık ve parmağının arkasına saklamadan ortaya koydu. MDP Genel Başkanı Buray Büsküvütçü ve kurmayları hepsi takım elbiseli, Afrika Gazetesi’nin bulunduğu binanın önüne gitti, tepkileri neyse dile getirdiler, ardından siyah çelenk koyarak, gazeteye suç duyurusunda bulunacaklarını da söyleyip efendi efendi gittiler. Bakın ne bir taşkınlık, ne bir ukalaca hareket, ne bir yüksek ses.. Çıt çıkmadı. Buray Büsküvütçü ve kurmayları MDP olarak demokratik haklarını kullandılar kısa ve net açıklama yaparak, protestolarını noktalamasını bildi.

Peki dün ne oldu? Neler olmadı ki?! Hani Kıbrıslıların deyimiyle ortalık ‘allem gallem’ oldu. Kendilerine KKTC Karadeniz Kültür Derneği denilen bir grup, yanında Hataylılar Derneği’ni de yanına alarak güya Afrika’yı protesto ettiklerini sandılar ama bence fena halde çuvalladılar. Öylesine çirkin sesler çıktı ki o bir avuç insandan! Küfrün bini bir para!

O nasıl hakaret içeren sözler? Görüntüyü başa sarıp sarıp izledim haber merkezinde. Bu nasıl bir hınç? Bu nasıl bir öfkedir ya Rabbim? Hani Afrika Gazetesi Şener Levent’le birlikte tüm çalışanları, ellerine verseniz bir kaşık suda boğacaklar.! Yetmeyecek parça pinçik edecekler o nasıl bir öfke seli!

Bir tanesine baktım; bir elinden bayrağı kavramış sanki cenge gidiyor zevat! Boğazı yırtılırcasına “İn ulan aşağı O.. çocuğu…” diye ağzından köpükler saça saça bağırıyor. Kalabalıktan biri yukarıya doğru “Ulan senin şerefin var mı?” diye soruyor. Konuyla ne alakası varsa kalabalıkta birileri koro halinde: -Camiler kışlamız/ müminler asker! - Ya Allah bismillah Allah-u ekber! Nidalarıyla ortamı geriyor. Ve gazete binasına atılan çürük yumurtalar..

Kimse kusura bakmasın ama her şeyin bir sınırı var. Oturduğum yerde öfkeden deliye döndüm. Tamam şunu kabul edelim: Afrika Gazetesi'nin yayınladığı karikatürün savunulacak bir yanı yok. Ancak gazete önünde biriken ve ağızlarını doldurarak küfür eden kalabalığın yaklaşımını da kimse bizden tasvip etmemizi beklemesin. Bekleyen boşuna bekler. KKTC burası dağ başı değil.!

Dün Afrika’ya karşı resmen linç kampanyası yürütüldü. Ayrıca etrafta gazetenin güvenliğini sağlayan polis örgütünü de göremedim. Hadi iyimser olalım: Polis belki vardı da acaba ortada mı görünmek istemedi. ? Yani nereden tutsanız ucunu bir tutarsızlık hakim.

Bakın buraya yazıyorum: Eğer bu linç etme hezeyanı devam ederse ve bu kriz bile isteye büyütülür ise; bunun faturası Afrika’ya değil Kıbrıs Türk toplumuna kesilecektir. Cehalet insanı neden özgüven sahibi yapar bir düşünün bakalım.

Bize gerekli olan şey ne biliyor musunuz? Entelektüel olgunluk . Eğer bu olgunluğu toplumca gösterebilirsek insanlar birbirine daha temkinli ve duyarlı olur.

Aman ha dikkat!

Günün Sözü

“İnsanlar her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir."

-J. W. Goetheyan.