Kadın milletvekillerine…

Konu olduğu zaman sinirlerimin gerildiği andır…

Hani şu şiddet gören kadınlar konusu!

Kamyonla lafın olduğu…

Ama icraatın hep sıfır çektiği şiddet konusu!

Sinirlerim gerilir çünkü bildiğim şeyler var bu konuda…

Eşinden şiddet görüp ses çıkarmayan kadınlar!

Öyle Anadolu’dan gelip buraya yerleşen ve eşlerinden şiddet görenler değil…

Halis buralı olup entel dantel kesilenler!

Sosyal hayatın ta içinde olanlar…

Ama dayağı yiyip de konuşmayanlar!

Dut yemiş bülbül kesilenler…

İşte sözüm var hepsine de!

Bizimle paylaşıyorlar ama gerisi yok…

Biz de söz verdiğimiz için sadece isimsiz kimliksiz yorumlar yapıyoruz!

Bunun üstündeki ağırlığı öyle fazla ki bir bilseniz…

Bu yazı aslında birkaç tane ileri gelen kadınadır;

Sibel Siber’e mesela…

Doğuş Derya’ya…

İzlem Gürçağ’a…

Fazilet Özdenefe’ye…

Hepsi tanıdık yüz, sevilen insanlar…

Ellerinden geldiği kadar da konu kadın olunca en sert şekilde konuşup çoğunun derdine tercüman oluyorlar!

Ama ne kadar işte o tartışılır…

Çünkü erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz!

Ve atıp tutan erken yöneticilerin çok olduğu bir ülkenin insanlarıyız…

Hele de konu kadın olunca çok daha fazla konuşurlar, güzel edebiyat yaparlar ama iş icraata, kadın haklarına gelince parmaklarını bile oynatmazlar!

Hele de konu siyaset olunca, kadınları sadece sokakta karanfil dağıtan birer çırak olarak görürler…

Kadına şiddet konusunda Meclis Başkanı Siber’in de dediği gibi konu çok vahimdir aslında…

Eşinden şiddet görenler…

Bunu şikayet edenler!

Sonra hemen vazgeçip ‘kocamdır döver de söver de’ diyenler…

Hiç şikayetçi olmayanlar!

Hatta şiddet olayını en yakın kadın arkadaşıyla bile paylaşmaktan korkanlar…

Onun için bu yazıyı Meclis’teki kadın vekillere ithaf etmek istedim!

Ombudsman Emine Dizdarlı diyor ki;

Şiddet olaylarıyla ilgili yasal bir düzenleme yok…

Olayın özü işte budur!

Zaten kadınlar gördüğü şiddet olaylarını şikayet etmekten korkuyor…

Şikayet etseler ne olacak!

En ilerisi sıradan darp suçlarına girecek…

Ha iş yerinde biriyle kapışıp onu darp ettin!

Ha evde eşini darp ettin…

Bu dört vekil isterse pek ala oturup yeni yasal düzenlemeler yapıp bunun Meclis’e sunabilirler!

İşte o zaman erkek vekiller buna da itiraz edebilecekler mi hep birlikte görürüz…

Dediğimiz şudur;

Önce bu ülkede kadın kadınla dayanışma içinde olmalı, hatta bu konuda parti rozetini bile çıkarıp atabilmelidir!

Erkekler güvenmeden, onların merhametine sığınmadan…

“Arazilerimizde besleniyorlar…”

“Burası Dipkarpaz eşek çiftliği, Dipkarpazlıların arazilerinde 40 yıldır beslenen Kıbrıs Eşekleri. Eşeklerimiz çok güzel fakat bir de arazilerimize zarar vermeseler. Devlet 50 trilyon kuraklık ödeyebiliyor , Ülkeye tanıtmak için milyarlar harcıyor, Turizm için milyonlarca teşvik veriyor, fakat eşekleri korumak ve kontrol altında tutmak için nedense hiçbir şey yapmıyor. Birde yok olup tükenmeleri için Özel Koruma ve Milli Parkı av açıyor. Olacak işimi bu!”

(Dursun ÇEBİ)

“Toplumsal mutluluk nanay!”

“Bolca üniversitemiz, gazetemiz, TV kanalımız, gazinomuz, gece kulübümüz, yıldızlı otelimiz, restoranımız, barımız, havuzlu villamız, Mecedes'imiz, BMW'miz, harika ve pahalı akıllı telefonlarımız dumanı hep üstünde mangalımız var... Var oğlu var...

Say sayabildiğin kadar...Yine de toplumsal mutluluktan uzağız. Demek ki mutluluğun henüz ulaşamadığımız daha başka kaynakları var...O kaynaklara erişip o kaynakları içselleştiremediğimiz sürece halimiz duman...

Toplumsal mutluluk nanay!..”

(Ahmet TOLGAY)

Kim bu başkan!

Bu fotoğrafı görenin ilk yorumu şu oluyor;

“Bu makam aracı hangi belediye başkanına ait…”

Sonra da gelen ikinci soru;

“Yaya geçidine sıradan bir vatandaş park etse zabıtalar anında gelir cezayı yazardı…”

Bu araç hangi belediye başkanına ait ben de bilmiyorum!

Kendisi mi yoksa makam şoförü mü park ihlali yaptı o da muamma ama…

Umarız bu fotoğrafı görür ve gereğini de yapar!

“Sudan önce zam geldi!”

“Ziyamet’e SU gelmedi ama FİYATI geldi…
Türkiye’den su geldi, geldi gelmesine de bazıları bunu fırsat bilip geçmişin yanlışlarının faturasını vatandaşlardan çıkarmaya çalışıyor anlaşılan. Nasıl mı?
Mesela Türkiye’den gelen su Ziyamet’e ulaşmadı, ulaşmasını sağlayacak su hattı da zaten yapılmadı. 
ANCAK
evet ANCAK, Türkiye’den gelen suyun fiyatı 5 TL olarak belirlendi ve Ziyamet’teki insanlara eskiden beri aldıkları Yeşilköy’den gelen su da 5 TL’ye satılmaya başlandı. 
Yani bu ülkedeki KÖTÜ YÖNETİM, vermediği suyun fiyatını esas alıp yeni fiyat olarak vatandaşa yüklüyor.
Yani Ziyamet’e Türkiye’den su gelmedi ama Türkiye’den gelen suyun FİYATI geldi…
Bu durum İskele-Karpaz bölgesindeki başka köyler için de geçerli maalesef, inanılır gibi değil…”

(Kudret ÖZERSAY)

Dağyolu’na dikkat!

Bu bir uyarı yazısıdır…

Pazar günü Girne-Lefkoşa yolunun Ciklos mevkii çalışmalardan dolayı çift şerit olarak trafiğe kapanacakmış!

Bu konuda Çamlıköy ve Dağyolu’nun kullanılması açıklaması yapıldı…

Çünkü başka bir alternatif yok haklı olarak!

Ama işte bu iki yol da resmen ölüm yolu olarak halkın benliğine kazınmıştır…

Özellikle de Girne Dağyolu ölüm tuzaklarıyla dolu, burada araç sürebilmek için biraz da cambaz olmak gerek!

Onun içindir uyarımız…

Hafta sonu binlerce araç bu yollarda seyredecek!

Çok ciddi önlemler alınız ki yine ocaklara ateş düşmesin…

Kat kravat fidan dikilir mi!

İflit olduğum konulardan birisidir…

Çeşitli kurum kuruluş ya da şirketlerin fidan dikme merasimleri!

Fidan dikmelerine değil de garezim…

Erkek yöneticilerin kat kravat bu etkinliklerine katılıp bunları bir de paylaşmaları komik gelir bana!

Ve onun için samimi bulmam bu tür etkinlikleri…

Oysa spor giyinip şöyle bir çamurun içine batsalar daha hoş gelecek gözlere!

Topraktan, çamurdan korkmayalım lütfen…

Kirlenmek iyidir bazı zamanlar reklamlarda söylendiği gibi