--- Geçmişe takılıp kalmadan, geçişte yaşanmış olayları unutmadan ancak tüm bunlardan ders çıkararak Kıbrıs’ın geleceği için çalışmalıyız. Geçmiş ile geleceği inşa edebildiğimiz gibi, yok da edebiliriz.
“Helikoptere binmiştim. Helikopter kalkana kadar güvende olup olmadığımız konusunda emin değildim. Evime son bir kez yukarıdan baktım. Çocukluğumun geçtiği yerlere son kez baktığımı bilmiyordum. Aslında, her şeyin eskisi gibi olabileceğinden de emin değildim. Aklımdaki düşüncelerle birlikte yolculuğun olduğundan kısa sürdüğünü hissettim. Bir anda gelmiştik. Kuzey Lefkoşa savaşı kaybetmişiz gibi siyahlar içindeydi. Tüm belirsizliklere rağmen, hiçbir zaman içimdeki umutları kaybetmedim.” İşte bu sözlerle anlatıyor 1974 yılıyla ilgili aklında kalan hatıralarını, Baf’tan Kıbrıs’ın kuzeyine göç eden erkek bir Kıbrıslı Türk.
Hatıralar
Doğu Akdeniz Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde yüksek lisans öğrencileriyle başarılı bir dönem geçirdik. Çoğunluğunu uluslar arası öğrencilerin oluşturduğu sınıfta “Günlük Yaşamın Sosyolojisi” dersini tartıştık. Söz konusu dersin final projesi kapsamında, Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Başkanı Doç. Dr. Senih Çavuşoğlu’nun fikir önderliğini yaptığı “Hatıralar” konusunu çalıştık. Öğrencilerin final konusunu “Göç” olarak belirledik. Bilindiği gibi Kıbrıs adası yıllardır iç ve dış göçler yaşıyor. Göçlerin bir kısmını siyasi bir kısmını zorunlu bir kısmını da ekonomik olarak sınıflandırabiliriz.
Hislere tercümanlık
Yapmış olduğumuz proje kapsamında göç ve göçmenlik konusunu 1974 yılı ile sınırlandırdık. Öğrenciler 1974 yılında göçmen olmuş bir Kıbrıslı Türk bularak kendilerine sadece şu soruyu yöneltti: “1974 denildiğinde hafızanıza ilk olarak ne geliyor?” Soruyu bilinçli olarak genel tutmaya çalıştık ki gerek savaş, gerek ise göçmenlikle ilgili herhangi bir yönlendirme yapmayalım. Temel amacımız 1974’ü yaşayan bireylerin hafızalarını yoklamak ve o yılla ilgili ne hissettiklerine tercüman olmaktı. Zira yapılan çalışma sadece sözde kalmadı. Öğrenciler edindikleri bilgiler ışığında birer görsel malzeme de hazırladılar. A3 boyutunda hazırlanan posterler ise geçtiğimiz hafta sergilendi.
Her türlü duygu var
Elbette 1974 yılında adada yaşanan savaşın ve çatışmaların ortaya çıkardığı tek göçmen topluluk Kıbrıslı Türkler değildi. Aynı şekilde Kıbrıslı Rumlar da bu süreçte göçmenlik yaşadı. Biraz bu psikolojiyi anlamak biraz da öğrencilerin Kıbrıs Problemi hakkında bilgilerini artırmak amacıyla projeyi gerçekleştirdik. Ortaya çıkan görsellere de baktığımızda bireylerin hafızalarına kazınmış unutulmaz hikâyeleri görmek mümkün. Aradığınız her türlü duyguyu bu hafızalarda bulmak mümkün. Özlemden, hasrete, nefretten, mutluluğa ve daha niceleri.
“Son bir bakış”
Hafızalarda kalan bazı hatıraları paylaşıyorum: “Yıllardan 1974. İkinci operasyon Ağustos’ta başladı. Askerler adaya çıkmaya başlamıştı, ama Baf çok uzaktı. Biz çok uzaktaydık. Baf’ta kalmak zorundaydık. Biz son kalanlardık. Tüm direnmemize ve uğraşlarımıza rağmen Baf artık bizim değildi. Saklanıyorduk. 20 yaşındaydım, mücadele için uygun. Beni bulsalar vururlardı. Birleşmiş Milletler insanların değişimi için çağrı yaptı.” O günlerde içinde bulundukları durumu böyle anlatıyor Baf sakini erkek bir Kıbrıslı Türk ve kendisinin savaşan bir asker olduğu için bahsetmiş olduğu nüfus değişiminden yararlanamadığına dikkat çekiyor. Ancak Birleşmiş Milletler ile birlikte olan amcasının yardımı ile son dakikada kendisinin de adının listeye eklendiğini ifade etti. Bu şekilde kimse kendisini ya fark etmedi ya da engellemek için artık çok geçti. Sonrasında ise helikopter ile Kıbrıs’ın kuzeyine getiriliyor ve yeni umutlarla birlikte köyüne “son bir bakış” attığını bizlerle paylaşıyor.
İlk adımlarımı göçmen olarak attım
“Son bir bakış” görüşülen kişiler tarafında sıkça tekrar edilen bir hafıza klişesi oldu. Birçok kişi 1974 yılında yaşananlarla ilgili son bir kez köylerine veya evlerine bakışlarını hafızalarından silmiş değil. Aynı şekilde geride bırakılan yaşanmış anılar, hatıralar da hafızalarda büyük yer tutuyor. 1974 yılında 17 yaşında olan ve o günlerle ilgili patlayan bomba seslerini hatırlayan kadın bir Kıbrıslı Türk de savaşın görünmeyen yüzünü bizlere bir kez daha hatırlattı. O yıllarda küçük yaşlarda olan bir kişi ise “hayata ilk adımlarımı göçmen olarak attım” diyerek savaştan en fazla etkilenen çocukların duygularına tercüman oldu. Tüm bunlara ilaveten çok sık bir şekilde kaçış hikâyeleri de dile getirildi. Evini, hayvanlarını, köyünü ve tüm geçim kaynaklarını arkada bırakarak, canını kurtarmak için bazen yaya bazen ise kamyonun arkasında göçmen olan aileler de oldu.
Farklı imgeler
Bu çalışma ile birlikte bizlere savaşın görünmeyen yüzünü gösteren ve projeye katkı koyan başta 1974 yılının tanıklarına ve öğrencilerime teşekkür ederim. Birçok çatışmada medyanın çatışmanın görünen taraflarına odaklandığını biliyoruz. Ancak öğrencilerin yaptığı gibi halk odaklı ve sorunun görünmeyen taraflarına odaklanan bir yayımcılık anlayışı ne yazık ki medya tarafında pek benimsenmiyor. Bu tür konular daha az haber değeri daha az önemli görülüyor. Oysa sorunun görünmeyen kısımlarına odaklanarak, insanlara söz vererek neler başarılabileceğini gazeteci Sevgül Uludağ bizlere göstermektedir. Öğrencilerin edindikleri bilgiler ışığında hazırladıkları görsel malzemelerden de anlayabileceğimiz gibi herkesin hafızasında farklı farklı imgeler ve düşünceler bulunuyor. Dolayısıyla Kıbrıslı Türklerin 1974 yılından anladıklarıyla Kıbrıslı Rumların farklı olabiliyor. Aynı etnik kimliğe sahip olanların bile farklı şeyler anladığını düşünürsek, bu durum doğal bir şeydir. Benzer bir çalışma Kıbrıslı Rumlar üzerinde yapılsa, daha farklı hatıraların ortaya çıkacağını söyleyebiliriz.
Geleceği inşa edebiliriz
1974 sonrası doğanlar olarak savaş yaşamadığımız için kendimizi şanslı hissedebiliriz. Ancak o yıllara yaşayanları anlayabilmek adına çevremizdeki büyüklerimizden yardım alabiliriz. Böylece savaşın görünmeyen yüzünü daha kolay anlarız ve barışın kıymetini biliriz. Hem anne hem baba tarafından göçmen bir kişi olarak o yıllarla ilgili aile büyüklerimden birçok anı dinledim. Geçmişe takılıp kalmadan, geçişte yaşanmış olayları unutmadan ancak tüm bunlardan ders çıkararak Kıbrıs’ın geleceği için çalışmalıyız. Geçmiş ile geleceği inşa edebildiğimiz gibi, yok da edebiliriz.