Taçoy, öncelikle demokraside istikrarlı olunması gerektiğinin altını çizerek, UBP’nin de ülkenin de doğru yönetilmediğini kaydetti.

“Despotik yönetim tarzı ile bürokratlar baskı altında bakanlar bile baskı altında. Bakanlar istikrar kelimesi ile destek beyan ediyor ama istikrarı sokaktaki halka sormak gerek” ifadelerini kullanan Taçoy’un açıklaması şöyle:

“Ulusal Birlik Partisi bu ülkede demokrasinin temelidir.

Bu tartışılmaz gerçek ışığında, bugün demokrasiyi rafa kaldırmak, gerçek emellerini gizlemek adına bazı kelimelerin arkasına saklanmak isteyenlere yönelik bir şeyler söylemek gereği oluşmuştur.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, Kıbrıs Türk Halkı demokrasiye aşık ve demokrasinin ne demek olduğunu çok iyi bilen insanlardan oluşmuştur.

“Geleceği satıyorsunuz; Yarattığınız sorun varoluşsal bir sorundur” “Geleceği satıyorsunuz; Yarattığınız sorun varoluşsal bir sorundur”

Her ne nedenle ve maksatla olursa olsun, demokrasiden tek bir adım bile uzaklaşmaya asla tahammülümüz yoktur, olmayacaktır.

Ülkemiz siyasetinin temelini de katıksız bir demokrasi anlayışı oluşturmaktadır. Yapılan her seçim, alınan her sonuç demokrasi çerçevesinde gerçekleşir ve öyle kabul edilir.

Zaman zaman başka yollarla elde edilen bazı makamlardan vazgeçmek istemeyenler, statükolarını korumak adına demokrasinin ayarlarıyla oynamak isterler.

Ama başaramazlar.

Çünkü karşılarında demokrasiye sonuna kadar inanmış biz ve bizim gibi nice yürekli insanı bulurlar.

İşte yine böylesi bir durum ile karşı karşıyayız.

KKTC’nin kurucusu Ulusal Birlik Partisi’nin sonsuz demokrasi aşkına gölge düşürmek pahasına bir takım gizli hesapların yapıldığını duymaktayız.

Dün karşılarına çıktık, bugün de çıkmaktayız, yarın da çıkacağız.

Bu ülkede demokrasiyi sekteye uğratmak, hele de bunu UBP gibi demokratik temelleri sağlam bir parti içerisinde yapmaya kalkışmanın adının ne olduğunu halkımın takdirine bırakıyorum.

İçerisinde bulunulan zor koşular çözüm beklerken, bu koşulları makam korumak maksatlı kullanmak, halka korku salarak “bizden sonrası tufan” tehditleri savurmak ne demokrasiye sığar ne de UBP geleneklerine.

Hele bir de bunun adına “istikrar” demek kelimenin tam anlamıyla gaflettir, delalettir, hıyanettir.

Öncelikle demokraside istikrarlı olmalıyız.

Mevcut demokratik ortamı bozup sonra da bunun adına istikrar demek kimsenin haddine değildir.

Hem UBP hem de ülke yönetiminde sıkıntı var, her ikisi de doğru yönetilmiyor. Despotik yönetim tarzı ile bürokratlar baskı altında bakanlar bile baskı altında.

Bakanlar istikrar kelimesi ile destek beyan ediyor ama istikrarı sokaktaki halka sormak gerek.

Koltuğun garanti altına alınması için baskı yerine hakça bölüşüm, adil yönetim, şeffaf siyaset ve refah düzeyi yüksek bir halk yaratmak gerekir.

Asgari ücret konusunda bile kendi bakanını ortada bırakacak kadar yönetim zafiyeti ve güç zehirlenmesi yaşayanlar, ülke yönetiminde garibanın hakkını savunmayacaksa kimin hakkını savunuyor?

Yüzde 23’lük rakamı mecliste dillendiren Başbakan bugün kendi söylediğini uygulamayıp gariban asgari ücretlinin bir aylık hakkını şimdiden gasp etti ve daha ne olacağı da belli değil.

Ömrünü Ulusal Birlik Partisi saflarında demokrasiye adamış birisi olarak, onlara çağrım içerisine düştükleri bu yanlıştan bir an evvel dönmeleridir.

Eğer demokrasiye biraz inançları ve halka saygıları varsa bunu yaparlar.

Demokrasi çerçevesinde yaptığımız çağrıları halka “istikrar bozucu” olarak anlatmak nafile çabadır. Halkımız her şeyin bilincinde ve farkındadır.

İstikrarı korunacak bir şey varsa o da demokrasidir.

Gelin demokrasiye güvenin, başka yollara tevessül etmeyin.

Gelin halka güvenin, onlar her zaman en iyisini bilir.”

Editör: Haber Merkezi