HALKIN İÇİNDEN GELMİŞ OLMAK!
Halkın içinden gelmişmiş..Tövbe yaa.Peki diğerleri nerden geliyormuş?
Şimdi pek merak ediyorum ,böyle denince bizlerin ya da vatandaşların aklına ne ya da neler geliyor acaba diye.
Şöyle bir düşündümde,
-Sizin gibi aç ve 4 kişilik ailesini asgari ücretle geçindirmek için gecesini gündüzüne katmış,çocuklarının okuyabilmesi için dişinden tırnağından arttırıp,onların okul masraflarını karşılamış biridir o….mu?
-En az 7 bayram kendi üzerine bir giysi,ayağına ayakkabı ,eşine doğum gününde bir entari,çocuklarına içinde bulundukları zor şartlara rağmen sınıflarını geçme ödülü olarak bir dandik bisiklet bile alamamış biridir o…..mu?
-Amirleri ya da ustaları tarafından köle gibi kullanılarak karşılığını almadan,etinden,sütünden,kemiğinden ve de zavallı gücünden acımasızca istifade edilmiş biridir o..mu?
-Tenceresine en az altı ay et girmemiş,civardan gelen mangal kokularıyla idare edip,kırk yılın başı böyle bir şey yapacağında bunu ailesine gözleri dolu dolu, özel bir törenle sunmuş biridir o..mu? Yoksa,
-Bir yazlık,bir kışlık evi olan,nerde şam orda akşam yaşamış biridir o..mu?
-Kızında bir marka,oğlunda başka bir marka,eşinde daha kaliteli bir marka ve hatta kendisinde daha da kaliteli bir marka arabayla sağa sola hava atan biridir o..mu?
Neyse yahu..Gözümüz var sanılacak daha yazarsam. Bu örnekler her iki durumda da çoğaltılabilir.Yani sizlerde buraya bir çok şey yazabilirsiniz şüphesiz.Ama benim takıldığım nokta,yıllardan beri duyduğumuz bu türden söylevlerin hala daha prim yapabilmesi..Kürsüye çıkan biraz coştumu bu veya buna benzer sloganlar atarlar.Hatta bazen Konuşmacıyı kürsüye davet eden kraldan çok kralcı tezgahtarlar bunu daha da ballandırarak yaparlar. Birde yüz ikiyüz şakşakçının ıslıkları girdimi işin içine” yürü ya kulum” olur o zatı muhterem halkın içinden gelen kişi.
Peki ya sonra? Sonrası malum.Halk onu kendi içinden çıkarmış,yükseklere bir yere taşımıştır artık.Bucak bucak kaçırır çocuklarını halkın içinden.Özel arabalarla özel okullara,yurt dışına filan gönderir.Yani çıktığı kabı beğenmez olur ve halktan sürekli kaçar.Verdiği sözlerden kaçar.Onlarla salaş köşelerdeki mekanlarda oturmaktan kaçar.
Velhasıl halkın içinden biri değildir artık o. Öyle yaşamalı ve öyle görünmelidir.Hayat standartları büyümüştür. İşin tuhafı onu oraya getiren halkta kendisini sürekli onun karşısında ezik görür.Gördüklerinde esas duruşa filan geçer.
Ama gelin görünki son yıllardaki seçimlerde hiçte öyle olmadı işte.Halk öyle bir şoktan geçirdiki onları şaşırıp kaldılar.
Tabi şimdiden sonra yeniden halkın içinden biri olacaklar. Yani diyorumki, Allahın tokadı yok.Halkın bilinçlenmesi var. İnşallah bundan sonra “halkın içinden gelenler bunun bilincinde hareket ederler.
Çetin Altan ustanın bu konuda küçük bir makalesinle bitireyim bu konuyu.
Üç kötü hastalık vardır..Demiş usta.
Zatürre…Zatürcem ve Zat ı aalii….
İlk ikisine tıbben çare vardır.Ama üçüncüsü maalesef ilaçla,ameliyatla filan geçmez.Çünkü o alışmıştır “Aman efendim zat ı aliiniz bilirsiniz..lere.Zat ı aliiniz nasıl isterseniz..lere.
Onları tek bir şey kendine getirir.. “Hadi be yürü git işine” şokundan geçirmek…
Kibarlığımız ve nezaketimiz tartışılmaz ama damarımızada var basılmayacak.
Değilmi?