FELAKETİ BİLE GÖRMÜYOR, DUYMUYOR, BİLMİYORUZ


Siyasilerimizin ülkeyi ne kadar iyi yönettiği ortadayken,
Her gün baktığımız ama bir türlü göremediğimiz bir gerçeği sizlere göstermek istiyorum.
Yazının en altındaki göreceğiniz görüntüler Beyoğlu’nun arka sokakları değil,
İzmir’in kıyı mahallesi hiç değil,
Kalenin arkasıymış, köprünün altıymış, hiç değil.
Görüntüler, turizmin incisi Girne’den.
Belediyeye ait bir otoparkın yanındaki terk edilmiş bir evden,
Ve denize sıfır bir bölgeden.
Ülkenin çeşitli yerlerinde bali tüketimi yapılırken,
Gençler çatır çatır bali, bonzai kullanırken,
Terk edilmiş yerlerde alemler yapılırken,
Aileleri olduğu halde bu kadar çocuk sokaklarda fink atarken,
Yapılacak ilk icraat elektrik olmamalı diye düşündük.
Vicdan kelimesinin bu kadar kolay telaffuz edildiği günümüzde sıcak battaniyelerin içinden kafalarını sokağa çıkartmayan, kırmızı şarabın markalarını feysbuklarda gösteren görgüsüzler, aslında kafalarını camdan çıkartıp sağa-sola çevirseler, vicdan kelimesinin çok da kolay bir kelime olmadığını çözebilirlerdi.
Siyasilerin hiçbir şeyi beceremediği bu coğrafyada, aslında siyasileri seçenlerin kendisini sorgulaması gerektiğini de toplumun kendisine göstermesi gerekiyor.
Daha nasıl bağıralım be insanlar?
11 yaşındaki çocuklar “bali” kullanıyor.
Hem de şehrin göbeğinde.
Bunu önlemek, hareket etme kabiliyetini bitirmiş devleti harekete geçirmek için sizin çocuklarınızın da bu yola girmesini mi bekleyeceksiniz, yoksa bir gün yolda giderken “abla 3 lira versene” diyen bir çocuktan bıçak yediğiniz zaman mı feryat figan edeceksiniz?
Tehlike burnunuzun tam dibinde.
Ha bu arada, uyuşturucu ile mücadele merkezinin olmayışı, Denetimli serbestlik yasasının konuşulmaması ve ceza evinin ıslah değil, örgütlenme merkezinin olması da felaketin bir başka boyutu.
Yani değerli arkadaşlar,
Salonlarda kat kravat gülücükler saçarak ülke yönetildiğini sananlar,
Bir gün beceriksizliklerinin bedelini farklı platformlarda ödeyecek ama,
Geçen zaman, geç bir zaman olacak…