“Eşek kafalısın…”

30 yıl kadar önce…

O zamanlar cep telefonu daha icat edilmemiş, ya da bize gelmemiş!

Gecenin bir yarısı ev telefonu çaldı karşıdaki ses oydu, aynen şöyle söyledi;

“Sabah 9’da gazetede ol seni alacağım…”

Tak kapattı!

Gerçekten sabah tam 9’da geldi gazeteye beni alıp gitti…

Bir bakanlığın içinden girip ikinci kata çıktık, bakan karşıladı bizi!

Önce kahveler geldi sonra sohbet başladı…

Bakan odasının tam karşısındaki odayı gösterdi ve şöyle dedi;

“Yarın sabahtan itibaren o oda senin…”

Masasının üstündeki araba anahtarını gösterdi;

“Bunlar da senin…”

Ben hala hiçbir şeyin farkında bile değilim…

Kısa bir şaşkınlık döneminde anladım olayın detayını!

O bakanlığa basın sorumlusu olacaktım…

Bir oda ve bir bakanlık aracı da hazırlanmıştı bile!

Teklif böyle yapılmıştı…

Kamu işine ilk adım yani!

O saatten sonra kafam müthiş karıştı…

Gazeteyi ve gazeteciliği bırakıp artık kamuda çalışacaktım!

Ama bir detay daha vardı;

3 ay kadar sonra genel seçimler vardı…

Bu da demekti ki 3 ay boyunca ilgili bakan bir kez daha kazansın diye bakanlığın yaptığı tüm icraatları allayıp pullayıp basına servis edecektim!

Bir fotoğrafçı da sürekli bakanı takip edecek fotoğraflarını çekip bakanlığa gönderecekti…

Ardından başka teklif de yapılmıştı;

Seçim kazanılırsa o bakanlıkta özel kalem müdürlüğü görevi verilecekti…

Ballı kaymak gibi bir şey anlayacağınız!

Artık devlete kapat atacaktık…

Hem de üst düzey bir yetkili olarak!

24 saat süre istedim…

En azından bir gece düşünmeliydim!

O gece resmen zehir oldu bize..

Gram uyku girmedi gözümüze!

Sabahın ilk ışıklarında gazeteye gittim, günün aydınlanmasını bekledim…

Sonra onu aradım;

Beni bakanlığa götüren kişiyi..

Bir başka ama o zaman hayli deneyimli olan bir gazeteciyi!

O işi kabul etmeyeceğimi söyledim…

Gerekçem de şu oldu;

“Ben kamuda yapamam, kimsenin önünde düğme ilikleyemem, emir de alamam…”

Bana sadece iki kelime söyledi telefonda;

“Eşek kafalısın…”

Başka bir şey söylemeyip telefonu kapattı yüzüme!

Belli ki çok kızmıştı…

Çünkü aracı olmuş ve bana devlette bir görev verilmesi için hem de ballı kaymaklı bir görev, yoğun çalışmıştı…

Başardı da ama!

Ben kabul etmeyince ‘eşek kafalı’ olmuştum…

Mehmet Akar tabi ki beni sevdiğinden, devlete kapak atmak istediğinden aracı olmuştu!

Çünkü kendi yıllarca özelde gazetecilik yaptı..

Bir kardeşinin özelde kalmasını istemiyordu!

Ama işte o zaman bizim yüreğimiz sadece bu meslek için atıyordu…

Kamuda çalışmak da neydi!

Kimseden emir alamazdık, önünde boynumuzu eğemezdik…

İlerleyen yıllarda Mehmet Akar ile bu anıyı çok konuştuk, eskiyi yad ettik, güldük!

Eskiden bizim meslek böyle bir şeydi…

Büyükler meslekte hep küçükleri kollar tecrübelerini onlarla paylaşır, hatta gençler hata yaptıklarında onları alırlar karşılarına oturtur nasihat ederlerdi!

Şimdi bunların hepsi çok ama çok gerilerde kaldı…

Mehmet Akar’ın hasta olduğunu duymamıştık bile…

Belli ki her şey çok ani gelişti ve sonuçlandı!

Acı haberi duyunca yurt dışındaydık, duyduktan sonra da içimize resmen kor düştü…

Hani kötü haber gelir ve inanması bazen çok güç olur ve insan kabul edemez ya!

Mehmet Akar da bizim için öyleydi…

Meslek hayatı boyunca hep dik duran!

Eğilmeyen, bükülmeyen ve kıvırmayan bir basın mensubu…

İçi neyse dışı da o!

Kimsenin ardından konuşmayan, konuşacaksa da çok gecikmeden yüzüne de konuşan…

Dobracıydı!

Allah rahmetini esirgemesin…

Seni hiç unutmayacağız!

Ailesinin ve Kıbrıs Türk basının başı sağ olsun…

Bu arada yazmadan edemeyeceğim;

Bu meslekte onun gibi yürekliler her geçen gün o kadar çok azalıyor ki…

MERAKLI KÖŞE?

Trump Tower’de kimlerin çifte dairesi var?

Duyunca dudaklarımız uçukladı…

Daire başı en az 300 Bin Dolar diyorlar!

İstanbul’da Trump Towers’da bir değil iki değil onlarca Kıbrıslı Türkün dairesi hatta bazılarının çifter çifter dairesi olduğunu öğrendik…

Tanımadığımız isimler de var ama!

Bazı tanıdıkların isimlerini duyunca kafamız allak bullak oldu…

Değirmen su meselesi anlayacağınız!

Bir kenara da not ettik bilesiniz ve tabi ki bilsinler…

Cuma günü kimler raporluydu?

Perşembe günü önce 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı…

Cuma günü mesai!

Pardon mesai filan değil…

O da tatil tabi ki!

Sonra Cumartesi ve Pazar…

Toplamda 4 gün mis gibi tatil!

Güneye kaçanlar…

Deniz kenarında serinleyenler!

Türkiye’de alış veriş turlarında gezenler…

Sahi geçtiğimiz Cuma günü acaba kaç devlet çalışanı doktor raporu alarak işi kaytardı acaba?

Amma da meraklıyız değil mi ama!

Döviz alalım mı bozalım mı?

Paranın kimde olduğunu bir Allah bilir ama…

Bugünlerde parası olanlarda yaşanan sıkıntı şu;

Özellikle de Sterlin düşerken bankada ya da yastık altında birikimi olanlar resmen panik içinde…

Borcu olanlar ilk kez rahatladı da…

Parası olanların huzuru kaçtı!

Satıp satmamak arasında bocalayıp duruyorlar…

Hatta geceleri uykuları bile kaçıyor!

Varlığı da yokluğu da çok ayrı bir dert…

MESAJ KUTUSU

Sayın Kemal Deniz DANA, kazı-kazan oyunlarının uzun bir süreden sonra hem de eski maliyetinin üçte birine basarak yeniden piyasaya sürüleceğini memnuniyetle öğrendik de şimdi de akla gelen soru, baskı ücretleri nasıl oldu geçmişte üç katı fiyatına yapıldı? Umarız bunun bir açıklamasını yaparsınız artık değil mi?

Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, çok ama çok özel bir yemekten sonra yine çok kısa bir süre sonra siyasette alacağınız yeni kararları kamuoyuyla paylaşacağınızı öğrendik, şimdi daha da bir merak içine düştük. Erken emeklilikten vaz mı geçtiniz acaba?

Sayın Kudret ÖZERSAY, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için kapsamlı bir anket yaptırmaya başlandığınız ve çıkacak olan sonuçlara göre plan ve projeler üreteceğiniz konuşuluyor. Yine de bazı partilerle dirsek temasını bırakmayın zira sonuçlar kıl payı olmaya aday diye duyduk biz!

Sayın Mustafa AKÇABA, Cuma günkü yayınımızdan sonra eski Devlet Laboratuarı binası çevresinde oturan bölge sakinlerinden telefonlar ve mesajlar gelmeye başladı. Konuya hassasiyet gösterip kimyasal ilaçların o binadan gecikmeden alınmasını istiyorlar…

Sayın Özer KANLI, bir süredir BRT çalışanları arasında ciddi bir huzursuzluk başladığını ve bazı çalışanlara kıyak geçildiği konusunda rahatsızlık yaşandığını biliyor muydunuz? Çalışanların bir çoğu adil ve dengeli bir yönetim istediklerini belirtiyorlar…

Sayın Özdil NAMİ, geçen seçimlerde olmadı ama sanki de bu kez Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olacak gibi gözüküyor. Eğer genel başkanınız partiyi toparlamak için aday olmama kakarı alırsa çok büyük ihtimalle partinin adayı siz olacaksınız şeklinde parti içinde kulisler yapılmaya başlandı…

Sayın Süleyman KÖROĞLU, uzun süren sıkıntılı bir dönemden sonra mahkemenin sizi akladığı ve hatanız olmadığına karar vermiş. Bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi acaba, hadi artık gelmiş geçmiş olsun, umarız yetkililer de size eski görevlerinizi vermekte gecikmezler!

Sayın Emrah YEŞİLIRMAK, bölge belediyeler ve başkanları sizin eyleme destek vermeyince belki fazla sesinizi duyuramadınız ama tabi ki bunun bir de ilerisi var değil mi? Bölge kendi bölgelisini sevmezse oraları hiçbir zaman doğru dürüst ayağa kalkamaz!

Sayın Kubilay ÖZKIRAÇ, belki pek farkında değilsiniz ama perde gerisinde AKSA ile değil sözleşme sonlanması aksine yeni sözleşmeler üzerine pazarlıklar olduğunu duyduk. Ekip arkadaşlarınız ile birlikte konuyu mercek altına almanız bekleniyor!

Sayın Mehmet HARMANCI, TDP’de kötü gidişata tek çözümün sizin liderliğinizde yepyeni bir partinin olduğu yönündeki konuşmalar artık yükselmeye başladı. Alacağınız karar sizin için siyasette dönüm noktası olacak gibi geliyor bize. Hakkınızda hayırlısı artık!