Döviz borçları konusunda bir fikri olan var mı?

Dövizde son durum şu;
Sterlin, 4.200
Euro, 3.100
Dolar, 2.700
Bu da demektir ki son bir ayda toplum olarak yaklaşık yüzde 15’lere varan bir devalüasyon yaşadık…
Yani bu kadar fakir olduk!
Peki dövizin yükselişi konusunda kim ne açıklama yaptı?
Benim takip ettiğim kadarıyla bir Ticaret Odası Başkanı bir de Merkez Bankası Başkanı şöyle dedi;
“Kesinlikle dövizle borçlanmayın!”
Sağ olsunlar yani, bizi düşünüp akıl verdikleri için!
Zira toplumun bir çoğu banka önlerinde dövizle borçlanmak için kuyruk oluşturmuşlardı!
Geçin lütfen bunları!
Sorum şu;
Dövizle borçlanıp da son devalüasyonla hayatları kararanlar için bir öneriniz var mı?
Burada Ticaret Odası ve Merkez Bankası’nı es geçiyorum, çünkü onlar en azından ‘dövizle borçlanmayın’ uyarısında bulundular!
Sözüm elbette öncelikle hükümetedir;
Başbakana, Başbakan Yardımcısına, Maliye Bakanına…
Top yekun bütün bakanlar kuruluna!
Ülkede hiç beklenmedik bir devalüasyon olmuş ve dövizle borçlananlar yeni bir kaosun içine girmişlerdir, onların durumu konusunda bir fikri olan var mı?
Bir çok oto galericisi bile satışlarının düşmemesi için dövizi sabitlerken sizden bir tanesi bile ortaya çıkıp da ‘ne olacak şimdi dövizle borçlananlar’ diye sormayacak mı?
Dertlere derman olmayacak mısınız?
Ve sendikalar;
Eften püften nedenlerle eylem ve grev yapıyorsunuz da hem üyelerinizin hem de halkın genelinin en büyük sorunu hale gelen dövizle borçlanmalar konusunda siz üzerinize düşeni yapıyor musunuz?
Çalışan maaş artışını geçti kendini kurtaran bir hayat pahalılığı ödeneği vardı o da bu sene donduruldu, bu konuda yapıcı bir öneriniz var mı?
Tamam bundan böyle artık dövizle borçlanmayalım da geçmişte borçlananlar ne yapacak?
Hükümet edenlere karşı bir yaptırımda bulunmayı düşünüyor musunuz?
Araba aldılar, ev aldılar, çocuklarının haçları için borçlandılar ve hepsi de dövizle yapıldı bunların…
Artık diyoruz halkın da sinirlerini bozan eylemleri bir yana koyup da şu anda ülkenin en büyük derdi olan döviz borçlarını da gündeminize almayı düşünmez miydiniz?
Diyeceğim şudur;
Ülkede iflas etmeyen tek bir şey bile kalmamıştır!
Siyaset iflas etmiş ve seçmen son seçimlerde buna tepkisini göstermiştir…
Mevcut siyaset düzeni ve siyasetçiler halka eziyet etmekten başka bir şey yapmamaktadırlar!
Sendikacılık ona keza!
Sendikal eylemler hak aramaktan çoktan çıkmış işkence haline dönüşmüştür…
Bürokrasi zaten çoktan çürüyüp kokuşmuştur…
Eğitim, sağlık, çevre içler acısıdır!
Kısaca;
Halkın şikayet ve önceliği başka, bunların ki ise bambaşkadır!
Ve bundan sonrası sosyal patlamaların getirdiği acılar olacaktır…
Bekleyin ve görün!
 
 
Alın size bir rezalet daha!
 
Serbest Çalışan Hekimler Birliği kamuda çalışan doktorların ikinci iş yapmasına rağmen yasanın uygulanmaması konusunda ciddi bir girişim başlattı ve Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’nı mahkemeye verdi.
Kangren olmuş bir sorundu ve iyi de yaptılar!
Peki devletin hukuk müşaviri olan Başsavcılık ne yaptı;
Bu davalardan çekildiğini açıkladı!
Bu konuda bir karar alındı ve artık Başsavcılık iki bakanlığın davasına müdahil olmayacak…
Türkçesi ise şudur;
Hem Sağlık Bakanlığı hem de Maliye Bakanlığı suç işlemektedir, ülkede ikinci iş yasağı uygulanmamaktadır!
Yani devletin bazı birimleri açıkça suç işlemektedir…
Bu sadece sağlıkta değil, eğitim de olmak üzere devletin tüm kesimlerinde mevcuttur!
Umarız Remzi Gardiyanoğlu ve ekibinin gösterdiği cesaret diğer sektörlere de sıçrar ve yılların sistem haline gelen sistemsizliği artık bir son bulur!
O zaman bakın bakalım ülkede işsizlik diye bir şey kalacak mı?
 
 
“Ben öldükten sonra ona kim bakacak”
 
Hafta geldi çattı bir kez daha Engelliler Haftası’nı kutluyoruz ya:
Neredeyse kutlamayan kalmadı!
Başta da siyasiler, hem iktidarı hem muhalefeti ile koru oluşturdular…
Bütün engelleri kaldıracaklarmış!
Bol keseden atıyorlar yani, hafta bitsin bakalım bu konuda tek bir açıklama duyacak mısınız ki burada Çalışma Bakanı Aziz Gürpınar’ı ayrı koyuyorum çünkü bu konuda çok ciddi projeleri başlatmaya hazırlanıyor, tabi ki bakanlık ömrü yeterse!
Benim bu haftada en çok dikkatimi çeken ve yüreğime inen açıklama Engelli Aileleri Dayanışma Derneği Başkanı sevgili dost Refia Arı’dan geldi;
“Ben öldükten sonra ona kim bakacak”
Hadi bakalım bu soruya kim cevap verecek, özlemle bekliyorum!

Bir akademisyene yakışmadı!
 
DAÜ’de öğretim üyeliği yapan ülkenin aydınlarından Ulaş Gökçe’nin sosyal medyadaki şu yorumuna çok üzüldüm;
“Alihan Pehlivan, Yüksek Yayın Kurulu üyeliğine atandı. Pehlivan, UBP'nin YYK'daki temsilcisi oldu. UBP için çok ciddi bir utanç vesilesi daha. Ama en büyük utanç ve zül Alihan Pehlivan gibi birinin böyle bir göreve atandığı ülkenin vatandaşı ve gazetecisi olmaktır. İki gram aklı dahi olmayan, hatasız iki cümle yazmaktan ve söylemekten aciz insanları ekranlara çıkaran, köşe veren medya patronlarını da Allah bildiği gibi yapsın…”
Alihan Pehlivan’ı seversiniz ya da sevmezsiniz bu çok ayrı konu!
Ama onun bir kurumda çalışan eşi var, okunda okuyan iki tane minicik kızı var, ailesi, akrabaları var!
Şimdi bu lafları bir akademisyen değil de sıradan bir insan söyleseydi belki umurum olmazdı!
Ama bir ilim adamına yakıştıramadım!
Sevgili Gökçe;
Profil resminizde Sadi Şirazi, Mevlana ve Yunus Emre’nin resimleri ve güzel sözleri var…
Hepsi de gönül adamı güzel insanlar...Onları hayata bakışı da belli önce aşk önce sevgi...
Bir Alihan’ı mı çekemediniz yani bu memlekette?
 
UBP’de bakanlık pazarlıkları!
 
Anamuhalefet partisi UBP’de çok ilginç bir sürece girildi…
Önce tüzük kurultayı ardından da olağan kurultay yapacaklar ve yeni yönetimlerini belirleyecekler.
Dün Volkan Gazetesi manşetten bir haber yayınlayarak partinin üç aşamada dağıtılacağına dair bir belge yayınladı…
Kamuoyunda büyük ses getiren bu belgeye göre kurultaya çok adayla gidilecek ve parti içten çökertilecek…
Bu arada, genel başkanlık için Hüseyin Özgürgün’den başka kimseden ses çıkmadı!
En az  adayın olduğunu bilmeyen yok ama daha da ilginci bazı adayların bakanlık için masada olduğu iddiaları!
Demek ki bu yaz sadece CTP için değil UBP için de çok ama çok sıcak geçecek!
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Remzi GARDİYANOĞLU, hem devlette hem özelde çalışan doktorlar konusunda yaptığınız çıkış meyvelerini vermeye başladı. Savcılık ta havlu attığına göre artık özelde çalışan tüm doktorları sokağa dökme zamanı gelmedi mi? Umarız bu kıvılcımı siz yakarsınız ve diğer devlet kurumlarına da sıçrar!
Sayın İsmet AKİM, parti içindeki muhalifleriniz kuruma sadece kendi ailenizden 7 kişiyi istihdam ettiğiniz yönünde mesajlar göndermeye başladı. En doğrusunu sizin ağzınızdan duymak istiyoruz çıkıp delikanlı gibi bir açıklama yapın lütfen…
Sayın Zeren MUNGAN, vergi yasası da artık değiştiğine göre artık şimdi dövizdeki artışların vatandaşına yansımasını da umarız ele alırsınız. Bu arada parti içinde bir ay sonra bakanlık koltuğunda olmayacağınızı da söylemeye başladı. Ekonomiyi disipline sokmanın da demek ki bir bedeli var değil mi?
Sayın Çağlayan CESURER, hükümetin iç işlerine müdahil olmanız nedeniyle gelen tepkilerin haddi hesabı yok! Bu arada bir grup CTP’li yönetim ve sendika arasındaki ilişkileri mercek altına aldı haberiniz olsun. Sağlam basmakta yarar görüyoruz!
Sayın Şener ELCİL, Şht. Ertuğrul İlkokulu’ndaki eylem ve greve biraz daha devam ederseniz artık sizin de özel okullar yaranına çalıştığınızdan kuşku duymaya başlayacağım. Lütfen artık şu grevi kaldırın ve bir damla çocukların geleceğiyle oynamayın olur mu?
Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, partiliniz İsmet Akim konusunda karpuz gibi tam ortadan ikiye bölündü. Umarız bu kararı 14 Haziran sonrası yeni yönetime bırakırsınız. Bu konuda partideki akil adamlar sizden olgunluk bekliyor…
Sayın Mehmet HARMANCI, Lefkoşa’daki dünkü yağmurdan sonra muhakkak ki hiç kimse sizin yerinizde olmak istemezdi. Artık alt yapı için köklü değişiklikler yapma zamanı geldi ve biraz daha gecikirseniz muhalefetin sesleri artacaktır bilesiniz!
Sayın Mustafa YALINKAYA, 500 TL aile yardımı alan belediye çalışanlarına ‘onu aldığınıza dua edin’ dediğiniz iddia ediliyor. Böyle bir şey doğru olamaz değil mi? Hem çalışanlarınıza hem de kamuoyuna minik bir açıklama yaparsanız seviniriz!
Sayın Mustafa AKINCI, seçimler öncesi size ciddi destek veren bazı kesimler seçimler sonrası teşekkür ziyaretinde bulunmadığınız için homurdanmaya başladı! Yani başınız bu kadar yoğunken onların da dert ettiği şeye bakın değil mi? Allah sabırlar versin…
Sayın Gürdal HÜDAOĞLU, ağabeyiniz Suphi Hüdaoğlu’na o kadar çok benziyorsunuz ki bazı yerlerde bu konuda ilginç durumlar ortayı çıkıyor. Acaba diyoruz biriniz bıyık ya da sakal filan mı bıraksanız…
Sayın Hakan ORAN, wi-fi internet sistemi kanser sebebi olduğuna göre demek ki çok yakında ülkede kanser olmayan tek bir kişi bile kalmayacak demektir değil mi? Umarız bu konudaki yazınız bilimsel verilere dayanıyordur…
Sayın Sedat AVCAN, İstanbul’a kız istemeye gittiğinizi öğrendik. Şimdi artık pamuk eller cebe zamanı geldi. Önce nişan sonra düğün ve masraflar epey belinizi bükecek gibi gözüküyor. Sandviç fiyatları biraz artacak desenize…Genç çifte mutluluklar dileriz…
Sayın Cenk DİLER, Kanal T’ye sessiz sedasız dönmeniz izleyenleriniz arasında memnuniyetle karşılandı. Sabah kuşağında önemli bir paya sahipsiniz. Bu arada askeri duruştan biraz uzaklaşıp duygularınızı belli etmeniz de isteniyor bizden iletmesi…
Sayın Ulaş GÖKÇE, sırf Türkiye’den geldi diye ülkede gazetecilik yapan bir meslektaşımıza bu kadar ağır hakaretlerde bulunmanız öncelikle akademik kimliğinize yakışmadı. Umarız bu konudaki fanatikliğinizi intihalci öğretim üyelerine karşı da gösterirsiniz…
 
 GÜNÜN FOTOĞRAFI