Son yıllarda Kıbrıs sevdası nereden çıktı bilmiyoruz ama ekibiyle geliyor anketini yapıyor ve ortalık anında karışıyor!
Ve ardın sorular başlıyor…
Bu anketi kim yaptırdı…
Parasını kim ödedi…
Perde gerisinde kim var…
Algı operasyonu yapılıyor!
Falan da filan…
Adam o veya bu şekilde Türkiye’den gelip kamuoyu yoklaması yapıyor!
Ama bizim anket şirketlerinden bir hareket yok…
Çünkü daha seçim havsına girilmedi!
Para ödeyecek kimse yok…
…
Diyelim ki son ankette bir algı operasyonu amaçlanıyordu!
İyi de niye heyecan yapıyorsunuz ki…
Bu korku, bu panik niye!
Dökün parayı ortaya, yerli şirketlere yaptırın anket ve yayınlayın…
Siz de kendi algınızı yaratın da görelim boyunuzu posunuzu!
Ama panik yapmayın…
Korkmayın, aksine anket sonuçları ne olursa olsun payınıza düşen mesajı alın ve ona göre kendinize çeki düzen veriniz!
Memlekette yaşayanların serzenişlerini yabana atmayın…
…
Diyelim ki Türkiye’den birileri bastı düğmeye Halkın Partisi için algı operasyonu başlattı…
Aslında buna gerçekten gerek yok çünkü mevcut partilerin durumu ortada!
Sistem yıllardır aynı sistem, kokuşmuş, çürümüş, bireysel menfaatler toplumsal menfaatlerin önüne geçmiş!
Bir devlet bütçesinin yüzde 85’inin çalışanların maaşlarına gittiği nerede görülmüş ki…
Maaşlar bile ödenemeyecek noktaya gelmiş!
Maliye ileri tarihli çek kesmekten başka çare üretemiyor…
Sağlıkta sistemsizlik sistem haline gelmiş…
Nereye el atsanız tel tel dökülüyor!
…
Sevgili okurlar;
Vatandaş Kudret Özersay’ın kara kaşı, kara gözü için ona yönelmedi!
Mevcut siyaset ve düzene güveni kalmadı ve Özersay’ı kurtarıcı olarak kabul etti…
Başka bir isim ortaya çıksaydı onun peşinden gidecekti!
Bana göre ilk genel seçimler için Gezici’nin algı operasyonuna filan gerek yok ki…
Doğa boşluk tanımaz!
Adı hiç önemli değil birisi çıkar ortaya ve ‘kurtarıcı’ görevi ona verilir…
Şansını iyi kullanırsa ne ala!
Kullanamazsa halkın iradesi onun da cezasını verir…
…
Türkiye’deki 1999 genel seçimlerini hatırlayın lütfen…
DSP yüzde 22 oyla 136 milletvekili çıkarmıştı…
MHP yüzde 18 ile 129 vekil…
Anavatan 86, DYP 85 koltuğa sahip oldu!
İktidar da muhalefet de başarısız oldu, Türkiye yangın yerine döndü…
Yolsuzluklar, hırsızlık ve arsızlıklar!
Türkiye insanına saç baş yoldurdular…
Sonra 2002 genel seçimleri geldi;
Türkiye’nin dönüm noktasıydı bu seçim!
Ve işte seçim sonuçları;
AKP yüzde 34 ile 363 milletvekili…
CHP yüzde 19 ile 178 milletvekili…
DYP barajı bile aşamadı…
Bir çok tanınmış siyasetçi milletvekili bile seçilemedi!
Tam 14 yıldır AKP rüzgarı esiyor orada…
Beğenir ya da beğenmeyiz!
…
Mevcut partiler Gezici’nin anketinden niye şikayet ediyorlar ki…
Aksine boy aynasının karşısına çıkmaktan korkanlar için iyi bir fırsattır bu anket!
Ama onlar kendi konumlarını görmekten korktukları için anket yaptırmaya bile yanaşmıyorlar…
Alın işte size bir anket, kendinize çeki düzen vermeniz için bile iyi bir fırsat değil mi!
Bu arada;
Ankette sadece mevcut partilere mesaj yok!
Kudret Özersay da almalı mesajını…
Kendisini doğrudur parlayan bir yıldız ama partisini tanıyan bile yok!
Adamlar tanıtsınlar diye bir koyak geçip Halkın Partisi’nin hemen yanına ‘Özersay’ın partisi’ bile yazmışlar!
Bu da demektir ki mesaj herkese…
2002 Türkiye örneğini lütfen kimse yabana atmasın!
Bu kitaba dikkat!
Fikriye Ecesoy,
Gülbahar Osman Göçkün,
Firdevs İslamoğlu,
Güzide Tunç,
Vahide Hasan Mağusalı,
Dr.Ayten Berkalp,
Emine Aşık,
Havva Tuncer Suphi,
Pervin Dorak,
Türkan Aslan,
Mesude Çetinalp…
Kim mi bunlar!
Sanem Koç’un ‘Annem ne cusurmuş’ adlı kitabında adı geçenler…
Kıbrıs Türk’ünün mücadele yıllarındaki isimsiz kahraman kadınlar!
Ben bir soluk da okudum…
Şiddetle tavsiye ederim.
112 kendi başına buyruk!
112 Hızır Servis…
Gecesini gündüzüne katan bir servis…
İnsan sevgisi onlarda, hayat kurtarma yine onlarda!
Ama anladığımız kadarıyla bir yönetim zafiyeti ile karşı karşıyalar…
Malum ada genelinde 23 Nisan etkinlikleri için öğrencilerin provaları var!
Mağusa Kaymakamlığı da bütün kurumlara talimat göndermiş, herkesin göreve belirlenmiş…
Ama 112’ye belli ki sözünü geçiremiyor!
Provalarda 112 yok…
Kaymakamlığın talimatını belli ki takmıyorlar!
Keyfi bir yönetim söz konusu…
14 Nisan tarihinde yapılan 23 Nisan provalarına da ambulans göndermediler!
Şikayetler yoğun…
Kamunun halleri!
“Özel sektör de koştursun, ezilsin ...
İki gündür yine bir devlet dairesindeki memura ulaşamıyorum... Yazacağı 2 satır yazı onu da yapmadı. Yok hasta yok işi var yok çocuğu almaya gitti. Yukarıyı arasan vay efendim yukarıyı aradın kötü insansın...
Günün yarısı dışarıdadırlar. Halk da enayi işi için bin defa gelsin gitsin, bin defa arasın bir sürü telefon parası versin!
Davalarda bilgi/belge lazım ama sorun değil davalar da beklesin .... Sonra davalar uzayınca tek suçlu avukatlar ve yargı oluyor ...Gerçekten artık bazı memurlara tahammülüm kalmadı.. Bir de pabuç kadar dil bir de konu maaş olunca yaygara koparırlar sanki de çok çalışırlar...!!! NOT: Gerçekten çalışan, günün fazlasını 2. İş yaparak geçirmeyen, yaptığı işin hakkını veren memurları tenzih ederim!
Ama maalesef onlar azınlıktadırlar.!
(Özen HÜRSES)
“Sevmeyi unuttuk!”
“Birilerine göre herkes "pis" kendileri "temiz", birilerine göre herkes "onursuz" kendileri "izzetinefis", birilerine göre herkes "doğa katili" kendileri bir anda "doğa sever aktivist", birilerine göre herkes "sağcı" kendileri "komünist", birilerine göre herkes "materyalist" kendileri "idealist", birilerine göre herkes "popülist" kendileri ...Her neyse. Sonu gelmez bunun.
Bir avuç insan kardeş, dost, yoldaş olmayı, birbirimizi sevmeyi unuttuk, istediler birbirimize düşman, planladılar neredeyse yok olduk, çok kötü bölündük ey halkım, unutma bizi…”
(Hasan Ulaş Altıok)
“Kimin parasın kime hibe ediyorsunuz!”
"Faiz ve Mazbata Mağdurları" yasanın geçmesinin sorunun çözüldüğü anlamına gelmediğini söylediler. Kesinlikle katılıyorum. Geçen acemi yasa o kadar hukuki çelişki, karmaşa ve adaletsizlik içeriyor ki, alacaklı olanlar neredeyse borçlu duruma düşüyor. Bu yasa ile iyi niyetle borcunu ödeyenlerin, mevduat sahiplerinin hakları tamamen göz ardı edilmiş, Bankacılık sektörünün yıllar boyunca sağladığı güvenli zemine ciddi bir darbe vurulmuştur. Yasanın içerdiği çelişkileri hala daha hukukçular bile çözebilmiş değil. Kimin parasını kime hibe ediyorsunuz beyler?..”
(Mete Özmerter)