Derler, derler… Derler…
Vakti zamanında İstanbul’da Sarayburnu ile Büyükada arasında 2 kişilik kayığıyla bir nevi taksicilik yapan Ali isminde yiğit mi yiğit, yakışıklı mı yakışıklı, çapkınlığıyla da dillere destan bir kayıkçı varmış.
Müşterileri çoğunlukla son vapura yetişmesi asla mümkün olmayan, Büyükada'da ikamet eden Kumkapı meyhanelerinin gayr-i müslim konsomatrisleriymiş. Konsomatris dediysek, sakin ola umumi kadın ile karıştırılmaya. . Dönemin konsomatrisleri, efkâr dağıtılan meyhane ve pavyon sofraları müdavimlerini daha ilk kadehi yudumlamadan sarhoş edecek kadar güzel ve bir o derece de namuslularmış. Müşteriyle iliksileri sadece ve sadece müessesenin onları kolayca söğüşleyebileceği kıvama kadar sarhoş etmekmiş. Lakin bu kadınların ortak yanları varmış ki, o da bizim Kayıkçı Ali’ymiş.
Ali'nin kayığına binip de, Büyükada'ya varmadan, Heybelinin hemen arkasında mehtap altında, dalga üstünde Ali'nin tezgâhından geçmeyen yokmuş. Ali de Ali’ymiş hani. Öylesine bir çekiciliği varmış ki, kayığına müşteri olup da kürek çeken kaslı kollarını, ay ışığında parlayan kavruk tenini gören daha Kınalı'ya bile varmadan Ali'nin karşısında bir mum gibi eriyormuş. Eee, Kayıkçı Ali de müşteri velinimettir anlayışıyla hiç birine hayır demiyor sessizce isini görüyor ve lakin kayıkta olanı biteni asla ve asla hiç bir mecliste mevzu bahis etmiyormuş.
Günlerden bir gün, Çukurova’nın güzelliği ve dirayeti dillere destan, uğrunda bıçaklar çekilen kursunlar atılan, mekânlar basılan Afet-i Devran Neriman’ı Kumkapı'nın en ünlü meyhanelerinden birine transfer olmuş. Bu Neriman Venüs kadar güzel, lakin Rahibe Teresa kadar da frijitmis. Rivayet olunurmuş ki Neriman’ı tezgâhından geçirecek er kişi henüz ahir zamana intikal etmemiş, o mübarek ana o yavuz yiğidi daha doğurmamıştır. .
Her nasılsa Temmuz gecelerinden bir mehtaplı gecede, Afet-i Devran
Neriman’ın Büyükada'ya gitmesi icap etmiş. Çevresindekiler acele etmemesini, sabahın ilk vapurunu beklemesini önermişler. Dinlemeyip ısrar edince de Ali'nin namını anlatmışlar. Şuh bir kahkaha savurmuş Neriman,
- "Hahahayyyyt, demiş, O kayıkçı parçası mı namusuma el sürecek?"
Aman yapma etme büyük konuşma, Ali'nin kayığına binip de donuna dokunmadan inen yok demişler, dinletememişler.Nihayet binmiş Neriman Ali'nin kayığına.. “Çek” demiş Büyükada'ya.. “Hayhay” demiş Ali.. Vira bismillah çekip asılmış küreklere.
Moda burnu hizasına geldiklerinde, Neriman dayanamayıp göz ucuyla kaçamak bakışlar atmaya başlamış Ali'ye... Bir yandan Ali'nin namının hiç de haksiz olmadığını düşünürken bir yandan da içinde kıpraşan karşı koyamadığı arzuya gem vurmaya çalışıyormuş. .Bir kaç kez göz göze gelmişler... Ali hiç ses etmemiş. Derken Neriman’ın kaçamak bakışları sıklaşmış.. Zapt etmeye çalıştığı arzuları coştukça coşuyormuş..Öte yandan da uğruna erkeksiz yaşadığı belki de eline erkek eli değmeden mundar olup öte aleme hicretine sebep olacak namı geliyormuş aklına... O içinde böyle fırtınalar yasarken, Ali sessizliği bozuvermiş, bir yandan küreklere asılırken bir yandan da nasihat verir gibi, of çeker gibi mırıldanmaya başlamış;
- "Derleeeeeer, derleeeeeer, derleeeeeer, derleeeeeer. .."
Ses etmemiş Neriman.. Ali devam etmiş ,
- "Derleeeer, derleeer, derleeer, derleer..."
Neriman zaten hormonlarıyla amansız bir cenk halinde, Ali'nin umursamazlığı ve “derleeer derleeer “seklindeki hu çekmesi iyice sinirlerini bozmuş ve çıkışmış:
- "Ne derler be!? Ne derleeeer?"
Ali sakin, türkü kıvamında, sanki kendi kendine sesli düşünüyormuş gibi devam etmiş..
- "Derleeer derleeeer. Ali'nin kayığına bindin bir kere Neriman. Vermesen de verdi derleeer...derlerrr derler….
Şimdi gelelim kıssadan hissemize. Memleket öyle bir hal aldı ki artık kimse kimseye –Önyargısız- bakmıyor bile. Eğer birisi çıkıp bir konuda fikir mi beyan etti hemen yapıştırıyoruz “o falancanın adamı. O yüzden öyle konuşur” veya birisi hakkında bir eleştiri de bulundu mu “zaten o’nu buraya kimin gönderdiği belli”
Siz istediğiniz kadar “ben O’nun adamı değilim”, “bu fikrim bana ait” diyemezsiniz. Siyasetçiler bile artık “O’nun- bunun adamı olmuş” gazeteciler “şunun- bunun tarafı” olmuş. Var mı rengi belli olmayan bir siyasetçi? Var mı adı birisi ile anılmayan gazeteci? Varsa hodri meydan buradan…
O yüzden aksini söyleseniz bile "Derleeer, derleeeer…”
Dünkü basın toplantısında Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu “müdahale etmedim” dedi…-"Derleeer, derleeeer…”Ben partiyi bölmeye çalışmadım” dedi… "Derleeer, derleeeer...”Ben UBP’ye nankörlük etmedim” dedi…"Derleeer ,derleeeer…”Başbakana ben aynı üslupta cevap vermeyeceğim” dedi… "Derleeer ,derleeeer...” Ne derse desin günün sonunda… "Derleeer ,derleeeer...”
Mutlu ATASAYAN: İlk kez bu yıl okullar tatil olmadan okul tamiratlarının ihalelerini bitirmişsiniz ve okullar açılmadan tüm okullar hazır olacakmış.
Kudret ÖZERSAY: Seçin tarihi yaklaştıkça kapınızı çalanların sayısı artmaya başladı. Önceki gün DP’den ve TDP’den ziyaretçileriniz varmış.
Gürsel UZUN: Gazimağusa ilçe başkanlığı için adınız dün gün boyu kulislerde dolaşsa da diğer rakipleriniz de boş durmadı. Ha gayret…
Ziya EMİR: Dün az kalsın RHA plakalı bir araç arkadan bindiriyormuş size. Bir baksaydınız bakalım içinden kim çıkacaktı.
Orhan YILMAZ (Fıstık): Tavla derslerine dün devam ettik. Merak etme yakında okullar kapanacak. Bende o zaman sana müsaade edeceğim.
Mustafa GÖÇER (Çatlı): UBP’den Lefkoşa milletvekilliği için aday adaylığınızı ilan etmişsiniz ancak artık delege karar vermiyor. Liste hazırlanacak, bilmem anlatabildim mi? Gombinaya girmen gerekiyor.
Ali YÖENEL: Milli Eğitim Bakanlığı sayenizde çiçek gibi olmuş. Mevcut hali ile birçok bakanlıktan daha iyi bir duruma gelmiş. Ellerinize sağlık.
Osman UZUN: Bir kebap ısmarlayacağım dedin ortadan kayboldun. Tamam, kebaptan vaaz geçtik bir kahve olsun ısmarla.
Mehmet AMCA: Nenenizi kaybetmişsiniz, başınız sağ olsun. Merhumeye Allahtan Rahmet, geride kalanlara da sabırlar dileriz.
Ali BİZDEN: Dün gece sizin evde de çok gizli toplantılar yapılmış. Serdar Denktaş’ın evinden sonra şimdi de sizin ev gündeme gelecek desenize.
İzzet İZCAN: Seçim kokusu çıkınca sesiniz de çıkmaya başladı. Ne alemdesin yoldaş!
Metin ŞADİ: Sistem değişikliği diyorsunuz ama hangi siyasinin işine gelir ki bu değişim. Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım dostlar..diyor şarkıda.
Hasan TOSUNOĞLU: KTİMB’ye adaylığınızı açıklamışsınız. Şimdiden hayırlı ve uğurlu olsun. Cumartesi günü çekişmeli bir seçim olacak gibi gözüküyor.
Şener ELCİL: Geçtiğimiz günlerde AB’den 16 devletin sendika temsilcilerini KKTC’de ağırlamışsınız ve onlara KKTC yemekleri ile folklor oyunlarını sergilemişsiniz.
Başkası olsa KKTC’yi tanıttım derdi ama sizden hiç ses çıkmadı.
Ümit ÖZKIRAN: Dün sabah sessiz sedasız gelmişsin ve gitmişsin. Neyse seçimler zaten kapıda. Artık Lefkoşa’dan Karpaz’a taşınmanın da vakti gelmişti.
Selim GÖKBÖRÜ: Girne ilçe başkanlığı için sizinde adınız geçmiş olsa yaptığınız görev nedeni ile bundan vaaz geçilmiş. Herkes dürüstlüğünüze güveniyor demek ki.
Kenan UZUN: Hükümetin düşmesi durumunda adınız teknokrat kabinede anılmaya başlandı bile. Ama seçim hükümeti olacağından müdür ve müsteşar ataması yapamayacaksınız. Ben gönüllü gelirim size. Zaten alıştık gönüllü iş yapmaya..
Ahmet İZZİ (Çetinkaya):Toprak ürünleri kurumunda ilk kez bu kadar yatırımlar yapılmış ama gelin görün ki seçim geldi kapıya dayandı. Şimdi köylü sizden memnun mu değil mi belli olacak.
Mehmet CEYLANLI: İlçe seçiminden sonra derin bir sessizliğe büründünüz. Umarız küslüğünüz biran önce geçer. Bir dondurma ısmarlayabiliriz ilçenin altında.
Memduh ÇETO: Makarna bulli partilerinin devamının gelmediğinden şikâyet ediyor bazı arkadaşlar. İleteyim istedim.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bu aşamada meclise verilen güvensizlik önergesi onaylansa bile UBP hükümeti kâğıt üzerinde düşecektir. 28 Temmuz’a kadar başka bir hükümet kurulamayacağı için İrsen Küçük Başbakanlığındaki kabine seçime kadar çalışmalarına devam edecektir. CTP yönetimi İrsen Küçük’e rüyasında görse inanmayacağı büyük bir seçim hediyesi vermiştir. Başbakan İrsen Küçük CTP’ye ne kadar teşekkür etse azdır. Dolayısı ile CTP yönetimi halkı kandırmaktan vazgeçsin”
BKP Genel Sekreteri İzzet izcan