“Sayın Levent Özadam;
Geçenlerde paylaştığınız bir yazınızı görünce hem içim sızladı hem de bir buruk kırgınlık taştı yüreğimden…
Eğitim Ortak Hizmetler Dairesi müdürümüz Sayın Mehmet Ersöz’ün vefatı şüphesiz hepimizi ve özellikle ailesini derinden üzmüştür…Yaralı eşine acil şifalar ve de sevenlerine sabırlar diliyorum…Bu konuda elimizden başka hiçbir şey gelmiyor çünkü…Fakat yazınızda değindiğiniz diğer konu , yani “vefasızlık” belki de binlerce satır, milyonlarca kelime yazabiliriz ülkemizde karşılaştığımız vefasızlıklara...
Kızım Arzu Pürtül mesela…
Dipkarpaz Belediyesi Mali İşler memuru olduğu halde , mesai saatlerinin dışında , hafta sonlarında , tatillerinde GÖNÜLLÜ olarak yürüttüğü ve bölge kadınlarına ciddi katkı koyan ÇATOM ( Çok Amaçlı Toplum Merkezi ) projesi sayesinde daha önce kendilerine ait 5 lira kazançları olmayan ve hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan köy kadınlarına 3 yılda yaklaşık 20 bin lira kazandırmıştı...Eğitimler, kültürel geziler, diğer etkinlikler de artısı…
2014 Haziran ayında  devletin 1 milyondan fazla para harcayarak yaptığı ama tek bir organizasyon dahi yapılmayan Dipkarpaz festival alanında 9 metre karelik 24 kalifi her türlü yöresel yiyecek ve el sanatları ile donatarak-üstelik de turistlerin vakit geçirebileceği bir ortam olsun diye-kadınlarla birlikte bu etkinliği 15 günde ya da haftada 1 yapma kararı alarak güzel bir organizasyon gerçekleştirmişti ÇATOM kadınlarıyla…
Sonra ne oldu ? Seçim yapıldı , başkan değişti ve yeni belediye başkanı ilk iş festival alanı yanındaki içerde ÇATOM kadınlarının ürettiği el emeği göz nuru işleri olan Dipkarpaz Zeytinyağı Müzesini boşalttı,
Gelecekte yapılacak olan etkinliklerde satılmak üzere alınan tüm içecek ve kolaları belediye işçilerine ücretsiz dağıttı, kadınların başka etkinlikler yapmasını engelledi…Kadınlar tepki gösterince de bir toplantı yapıp ” siz artık belediyeden ayrılın , kendi yönetiminizi kurun…Ben de sizi dışarıdan destekleyeyim ” sözü verdi…
Arzu’yu Çatom Sorumlusu görevinden aldı ve Çatom’a ait her şeyi teslim etmesini istedi…Sayım günü hasta ve raporlu diye , belediyeye ait binanın anahtarlarını vermediği gerekçesiyle kızımı polise şikayet etti…Milli eğitim bakanlığı Çatom atölye binasını mukavele ile kadınların kurduğu ÇATOM Koop’a verdiği halde yine müdahale etti ve binanın anahtarlarını bakan talimatı ile ilkokuldan sorumlu müdüre verdirdi…
Şimdi atölyeye kimse giremiyor, kadınlar malzemeleri kullanamıyor. Köy meydanındaki dükkan da geçmiş yönetim tarafından ÇATOM ürünlerinin satışı için kadınların kullanımına verilmişti…Onun anahtarlarını da –faili meçhul bir şekilde kırılan camı tamir ederken -değiştirtti…Köy kadınları şikayetçi olunca da: Dükkan da belediyenin , içindekiler de ! kadınlar bir iğne alamaz ! dedi…
3 yıl boyunca ilmek ilmek işledikleri el sanatlarına el koymuş oldu…Kadınlarla birlikte Koop başkanı ve onların temsilcisi olan kızım da başkandan şikayetçi oldu…O günden sonra dükkandan aldığı el sanatı ürünleri misafirlerine hediye edip facebookta yayınlamaktan da çekinmedi...
Son durum mu ?
Bir meclis toplantısında gündem dışı bir şekilde Arzu ile ilgili konuları açarak SANKİ AZILI BİR SUÇLU İMİŞ GİBİ tam 1 sayfa suçlama isnat etmek suretiyle , üstelik kızıma kendini savunması için tek kelime etme hakkı dahi vermeden, görev yerini köyden yaklaşık 30 km ötede Zafer Burnunda bulunan Karpaz View hotele verdi…
Üstelik bir de “ kendi imkanlarıyla gidip gelecek ” diyerek karar ürettiler…
Ehliyeti ve arabası olmadığından gidemeyeceğini bildirdiği halde kabul etmediler ve Arzu şimdi sürücü kursuna gidiyor…
Sanki Arzu’nun yaptıkları bölge kadınlarına ya da toplumsal kalkınmaya katkı değil de kişisel çıkar ve menfaatlerine hizmetmiş gibi…Oysa , zaman geldi eşi , zaman geldi torunlarım annelerinin ilgisinden mahrum kaldılar…Ama amaç , torunlarımın da yaşadığı o köyde başta kadınların kalkınması içindi…Çünkü kadını eğitirseniz o eğitimli bireyler yetiştirir ve bunun sonucunda da toplum kalkınabilir…
Neticede bölgede yaptığı özverili çalışmalar , ardından KKTC ‘nin İLK kadın kooperatifini Dipkarpaz’a kazandırmış olması…Bunca cefa ve cezaya maruz kalmasını gerektirdi yani… Mesai saatleri dışındaki emeği için kendisine hiçbir ödeme yapılmamış ve hafta sonları ve resmi tatillerdeki emeğine karşılık kendisine tek bir gün dahi izin eklenmemiş, çünkü o böyle bir şey talep etmemişti…
Ama en azından bir Teşekkür edilebilirdi...O da insaniyet namına yani…O dahi yapılmadı. Siz VEFA mı demiştiniz?
Saygılar…”
 
(Hayriye Gaygın PÜRTÜL)
 
 
--------------------------------------------------------------------------------
 
Olmadı Sıla hanım!
 
Tıp-İş Başkanı Dr. Sıla Usar’ın son açıklaması biraz amacını taştı gibi geldi bana…
Diyor ki Sıla Usar;
“Medyada hekimlere karşı linç kampanyası başlatıldı!”
Çok ağır ve doğru olmayan bir suçlamadır bu!
Hem kendi adıma hem de meslektaşlarım adına rahatlıkla söyleyebilirim;
KKTC’de basın mesleğini icra eden tek bir kişi bile haber yapıp kalem sallarken hele de sağlık konusunda kimseyi linç filan etmek istemez!
Burada bir küçük bir azınlık olan sosyal medya canavarlarını bir kenara koyuyorum, onlara da istisna olarak bakmak lazım!
Eğer onlara yönelik bir açıklama yapsaydı işte o zaman sesimi çıkarmayacaktım…
Ama genelleme yapınca çok da içime sindiremedim!
Bir kere Sıla hanım şunu bilmeli;
Doktorluk mesleğini yapanların duyarlılıkları neyse gazeteciler de mesleklerinde en az onlar kadar hassastırlar!
Doktorlar vatandaşın sağlık problemlerini çözmek için uğraşırken gazeteciler de vatandaşın sesi soluğu olmaya çalışırlar…
Ama görülen o ki Sıla hanım ve Tıp-İş yönetimi biraz da sırf endi meslektaşlarının haklarını korumaya çalışırken vatandaşın şikayetlerini görmemezlikten gelme gibi bir hissiyat içine girmişlerdir…
Daha başka önem bir konu;
Başkent Hastanesi’nde ölümle sonuçlanan bu ameliyatı gerçekleştiren iki doktor devlet hastanesinin de doktorlarıdır!
Yani, bir özel hastanede de çalışarak yasal suç işlemektedirler!
Tıp-İş acaba bu konularda ne düşünmekte olayı nasıl değerlendirmektedir bunları da onların ağzından duymayı çok isteriz!
Devlet hastanelerine gelen hastaları özele yönlendirenler…
Hasta olmayan vatandaşlara hasta raporu verenler…
Devlet hastanelerinde vatandaşın yüzüne bakmayıp, özel kliniklere gelip de vatandaşın önünde saygı ve şefkatle eğilenler…
Artık özeleştiri yapma zamanı gelmedi mi acaba!
 
 
Birikim Özgür niye kola içti?
 
Kızım 4 yaşına geldi, ağzına kola değmedi bugüne kadar.
İnşallah biraz daha büyüyünce de hiç içmemeyi tercih eder. Ben de aylardan sonra ilk kez bugün bu kolayı içtim sırf tadında bir farklılık var mı merak ettiğim için.
Kilolarla baş edebilmek için şekerli her şeyden uzak duruyorum bir süredir. Şeker, 3 beyaz zehirden biridir.
Bu yatırım da hayırlı olmaya hayırlı olsun, ülkemizde daha çok uluslararası marka ortaklıklar kursun, üretim yapsın... Bu ülkeye yasal yollardan 1 kuruş getirecek her girişimin başımızın üstünde yeri var.
Ucuz propagandanın, ötekileştirmenin değil her alanda özgürlüklerin, üretimin, serbest rekabetin önemini kavramış, sosyal adalet aşığı yurtseverlere ihtiyacımız çok büyük bu dönemde.
Zira ekonomi adeta kilitlenmiş durumda ve tek çıkış yolumuz üretmek ve yine üretmektir. Yerli üretimi destekleyelim, uluslararası markaların bizim topraklarımızda üretilmesini destekleyelim.
Ülkesini birazcık sevebilenlere ve böylesi bir gelişme karşısında içten sevinebilenlere selam olsun...”
 
(Birikim ÖZGÜR)
 
 
 
-----------------------------------------------------------------------------------

“Galeyana gelmeyeceğim!”
 
“Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde toplumdaki desteğimizi ölçemeyen, sağlıklı bir öngörüde bulunamayan isimlerin ve sözde siyasi analistlerin, şimdilerde siyasi parti kurmam ya da kurmamam gerektiği veya ne zaman adım atmam gerektiği konusundaki telkinlerinin benim açımdan pek bir değeri olmadığını buraya not düşeyim ki bilinsin.
Hayatım boyunca galeyana gelmediğim gibi, bundan sonra da gelmem…”
 
(Kudret ÖZERSAY)
 
 ----------------------------------------------------------------------------------------------------

UBP’de sönük bayramlaşma!
 
UBP Lefkoşa ve Mağusa ilçelerinden arkadaşlar aradı;
Lefkoşa’daki bayramlaşma çok sönük geçmiş şikayet ettiler…
UBP binaları ilk kez bayram sabahı bu kadar az partili gördü diye de sitem ettiler!
Lefkoşa’da bayramlaşmaya 70 kadar partili katılırken Mağusa’da bu sayı daha da azmış…
Demek ki UBP sempatizanları parti içinde yaşanan gelişmelere böyle mesaj vermek istediler diye düşündüm…
Artık mesajı olan alsın!