Biri şu ızbandutlara dur desin!

Ne yenilir ne yutulur olay bunlar...
Eşinizi alıp bir aile ortamında yemek için otelin birine gideceksiniz, keyifli bir gecenin ardında polislik olup sabahın 5'ine kadar ifade vereceksiniz!
Tabi ki ızbandut korumaların elinden sağ çıkarsanız...
Sevgili İrfan Batu geçen akşam başına gelenleri anlatınca resmen kan beynime çıktı!
Empati yapmak bile insanı çıldırtacak cinsten...
Otelin görgüsüz, saygısız kendini bir halt sanan ızbandutları eşinizin yanında sizin boğazınızı sıkacak...
Eşinize de hakaretler yağdıracak!
İnsan katil bile olur bu tür meselelerde...
...
Bakın İrfan Batu olayı sosyal medyada nasıl paylaşmış;
"SAVOY HOTEL'in VOYVODALARI'ndan kendinizi koruyun!!!
Müşterilerini boğazını sıkarak, küfürlerle siktir eden başka bir hotel var mı?
Bunu sadece SAVOY HOTEL yapar!!! 
gidecekseniz hazırlıklı gidin...
Yemeğinizi yersiniz, hesabınızı ödersiniz, para üzerini de SAVOY HOTEL'in voyvodaları, çıkışta size küfürle, boğazınızı sıkarak, eşinize hakaretler ederek öderler!
...
İfadeyi görüyor musunuz...
Gidip yemek yediğiniz, parasını ödediğiniz otelin çam yarması koruma kılıklı soytarıları sırf park zincirini yere indirdiniz diye boğazınıza saldırmakla kalmıyor bir de s...tir ediyor mekandan sizi!
Bir çok özel ve müstesna işletmeleri bir yana koyuyorum...
Ama son zamanlarda insanı insan sınıfına koymayan, yanında mürekkep yalamış çalışan çalıştırmayan işletmelerin sayısı hıza artıyor...
Onların asıl amacı ülkenin turizmine katkı koymak gilan değil!
Kumar merkezli yerler bunlar...
Otel kılığı altında kumarhaneleri onların her şeyi!
...
Olay hepimizin başına gelecek bir cinsten olay...
Allahtan İrfan sakin ve agresif olmayan bir kişiliğe sahip!
Hoş olmasa ne olacak ki...
Karşısında çam yarması gibi üç adam gelip boğazına sarılınca kimin şansı var ki saldırsın da üçünü pestil gibi yere sersin!
İyi de birinin belinde tabanca varsa da eşinin yanında küçük düşürülmenin ezikliği ile çıkarıp sıkarsa bunun hesabını kim verecek!
Konu özelde polis teşkilatımızı ilgilendiren bir konudur...
Ama genelde hele de turizm adası bir ülkede böyle kepazelikler yaşanıyorsa devletin kendi sorunu demektir...
Hadi bakalım yoksa ızbandutlardan korkunuz gönderin bunları geldikleri yere!
 
 
 
Diskolarda da durum farklı değil!
 
Casinolu otellerin yanı sıra bazı büyük disko ve eğlence yerlerinde de son moda kapılarda çam yarması şişkin pazılı korumalarla karşılamak...
Bunlar daha çok içeride olay çıkaranları pataklamak için işe yarıyor ama bazıları var ki aracınızla yaklaşınca kapınızı açıyor ve hiç ses çıkarmanıza olanak vermeden aracınızı alıp park ediyor!
Vereseniz vay vermesiniz vay...
Gecenin bir yarısı artık aracınız Allah'a emanet!
Sorun yani otellerle sınırlı değil...
Önlem diye mafyavari adamları kapısına dikenlerin insanın gözünü korkutmaktan başka bir sebebi olabilir mi!
 
 
 
 
İrsen Küçük'ün kulakları çınlasın!
 
Ülkede ne zaman hemşirelerin sıkıntısı konuşulsa ve hele de bu sıkıntılar Hemşireler Günü'nde gündeme getirilse nedense hep aklıma İrsen Küçük gelir...
Hani şu Başbakan olduğu dönemde Girne Akçiçek Hastanesi'nde kadın doğum ünitesi açılmış ama kurdela kesildikten sonra da hemşire ve çalışan olmadığı için kapanmıştı...
Çünkü İrsen bey seçimlerden hemen önce 366 kişi istihdam etmiş ama bir tane bile hemşire istihdam etmemişti...
Geliverdi işte ansızın aklıma...


 
 
 
Serdar Denktaş’ın sözü vardı!
 
KTHY’nin Lefkoşa’daki genel müdürlük merkez binası nihayet yıllar sonra satışa çıkarıldı…
3 milyon 700 bin TL’lik açılışla ihale edilecek!
Hepimizin önünden geçerken içimizin yandığı yerdir orası…
Hele geçenlerde içindeki eşyalar sanki de işportada satılır gibi kapı önünde satılınca yürekler parçalanmıştı…
Bu binayı kesinlikle devlet satın almalı!
Hani bir zamanlar Serdar Denktaş yeni bir havayolu için söz vermişti ya işte bunun için çok iyi bir fırsat…
3 Milyon 700 bin TL devlet için çok büyük bir para değil!
Paradan ziyade o binanın Kıbrıs Türk halkı için manevi değeri çok büyük…
Koca şirket gözümüzün önünde eriyip gitti!
KKTC’nin kendi öz malı olan yeni bir havayolu şirketi için istenirse niçin KTHY ruhu bir kez daha canlanmasın ki!
 
 
 
 
O çok eskidendi!
 
 
“Eskiden ekmekler buğdaydan yapılırdı, içine de biraz maya katılırdı... Şimdi ekmekler mayadan yapılıyor. İçine de bir miktar buğday atıyorlar... Sanayi tipi ekmekte gelinen son durum içler acısı... Naylon poşetten çıkar çıkmaz 2dk da kuruyan ekmem mi olur Allah aşkına...
Eve ekmek götürmek deyimi kaldırılsın... Bu ekmek karın marın doyurmaz.
Eve badadez götürmemiz lazım. Ya da badadez parası için çalışmak lazım desek yeridir...”
 
(Özdemir TOKEL)
 
 
 
Paylaşım mutfağı düşündürücüdür!
 
LTB güzel bir icraata imza attı…
Adına da ‘paylaşım mutfağı’ dedi!
Harmancı’nın mesajı ise daha ibret vericiydi;
“Bu mutfağa ihtiyaç varsa ülkede açlık ve sosyal eşitsizlik var demektir…”
Ne yazık öyle!
Aradaki uçurum o kadar büyüdü ki…
Bir yanda evine ekmek götüremeyen ve çocuğuna harçlık veremeyen çok sayıda aile…
Diğer yanda bir masaya bilmem kaç bin lira ödeyen mutlu azınlık!
Tebrikler Mehmet Harmancı…
Emeği geçen herkese teşekkürler.