Bir polis memurunun feryadı!

Polis memuru Necati Fidan Dörtyol’da yapılan hazin bir törenle göz yaşları içinde toprağa verildi…
Törende de üst düzey yöneticiler vardı!
Törenden sonra herkes işinin başına döndü ama ocağına ateş düşen Necati’nin ailesiydi…
Bu olay ve haberler tarihe polislerin intiharı olarak geçecek ve Allah korusun belki de sadece yeni bir intihar vakasında gündeme gelecek!
Ama kimse Necati’nin neden intihar ettiğinin gerçek nedenlerini araştırmayacak…
Belki bir iki polis yetkilisi çıkıp zor şartlarda çalışan polisler için psikolojik desteğin gerektiğini söyleyecekler!
Kim bilir belki de, psikiyatristler bundan sonra polislerle daha fazla haşır neşir olacak, eğitimler filan verilecek!
Ama hiçbirisi Necati Fidan’ı geri getirmeyecek…
Onun minik ikizleri ömürlerinin sonuna kadar babasız olmanın dayanılmaz ağırlığını üzerinde hissedecekler!
Dünkü yazımı bu konuya ayırınca ülkenin dört bir yerinden polis arkadaşlar arayarak bu olayın peşini bırakmamamı rica etti!
Çünkü bu kötü olayın çabuk unutulacağından emindiler, Necati’nin başına gelenlerin bir gün kendi başlarına da gelebileceğini düşünüyorlardı…
Çoğuna göre bu intihar olayı sıradan bir intihar değil, ardında ciddi nedenlerin olduğu bir olaydı ve hiçbir şeyin gizli kalmaması gerektiğini düşünüyorlardı!
Gelen telefonların sayısı arttıkça daha fazla ilgimi çekti, daha fazla detay öğrenmek zorunluluğu hissettim…
Arayanların ortak özelliği, ardında acılı bir aile bırakan Necati Fidan ile çeşitli zaman ve yerlerde çalışan mesai arkadaşlarıydı…
Ve anladığım kadarıyla Necati Fidan gerçekten de hem çok iyi bir insan hem de çok başarı bir polis memuruydu…
Peki böyle mükemmel bir insan niçin canına kıymak istemişti!
Necati Fidan’ın borçları nedeniyle bunalıma girip intihar ettiğini zaten ben ilk günden biliyordum…
Mazbatasını olduğunu da dün yaptığım telefon görüşmelerinde öğrendim!
O da diğer insan ve meslektaşları gibi yüklü bir borcu olan aile babasıydı…
Onu farklı kılan ailesinin maddi durumunun meslektaşlarına göre daha zayıf olmasıydı!
Bu bile bir intihar sebebi asla olamaz ya da olmamalı ama intihar olaylarının bir anlık karar meselesi olduğunu da bilmeyen yoktur elbet…
Necati de borcunu başka borçlanarak kapamayı denedi ama başarılı olamadı!
Çünkü giderleri gelirinin çok altındaydı ve üstüne üstlük mazbatası vardı ve belki de ona intihardan başka bir seçenek kalmamıştı!
Necati’nin geçmiş yıllarda çalıştığı bir polis arkadaşının sözleri içime çok dokundu!
O da borçluydu ve mazbatası vardı ama ailesi daha varlıklı olduğu için aldığı önlemlerle borçlarını yapılandırdı biraz da tasarruf edince her şey rayına girdi…
Bana acılı bir sesle dedi ki;
“Lütfen Necati’nin intihar olayını ciddi bir şekilde takip edin ve olayı derinlemesine araştırın…”
6 yıl kadar kendisi ile çalıştığından belli ki kendisini hem çok iyi tanıyordu hem de sürekli görüşüp sorunlarının neler olduğundan haberdardı!
Evet, Necati’nin de mazbatası gelmişti ve polis teşkilatındaki amirlerinin baskısı hızla artmaya başlamıştı…
Düşün bir kere;
Polis memurusunuz ve borçlarınızdan dolayı mazbatanız geldi ama polis olduğunuz için süre biraz daha esnek tutulurken aynı zamanda da amirleriniz arayıp sürekli olarak sizi baskı altında tutuyor…
Ağır konuşanlar da var, diyorlar ki;
“Borcunu bir an önce öde, polisin şanına şöhretine leke sürme!”
Ne ağır bir itham değil mi?
Zaten uçurumun kenarına kadar gelmişsiniz ama amirleriniz sizi polis teşkilatındaki bir leke olarak görüyor ve elinizden tutacağına aşağıya doğru ittiriveriyor!
Kesinlikle takip edilmesi ve unutulmaması gereken bir faciadır bu…
Polis amirlerine önerimdir;
Emrinizde çalışan polis memurlarının mesai saatleri dışında diğer vatandaşlardan hiçbir farkı yoktur!
Siz onlara ‘borçlular polislik yapamaz’ dediğiniz müddetçe intiharların da devamı gelecektir…
 
 
 
 
 
Kamu reformunu ben de beğenmedim!
 
Yılların kangren haline gelmiş bir vakasıydı ve biraz da aceleye getirilerek belki de popülizm amaçlı bir yasa hazırlandı…
Yasaya göre, devlette çalışanlar amirlerinden izin aldığı taktirde ikinci işlerine devam edebilecekler!
Tam bir hayal kırıklığı doğrusu…
Devlette çalışan ve standartların üstünde geliri olanlar amirlerinden izin aldığı taktirde ikinci işlerine devam edebilecek!
Neymiş asıl işlerini ihmal etmemek şartıyla…
Belli ki bu yasayı yapanlar ikinci iş nedeniyle ülkede işsizlik olduğunun farkında bile değiller!
 
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Hasan TAÇOY, bakanlığınıza bağlı İzim Makamı’nda bir çalışanın 2011 yılından beridir daireye gidip sadece imza atıp maaş çektiğini biliyor muydunuz? Zaten bu arkadaşın dairede oturacak bir odası bile yok. Sorumuz şudur, bu bilindiği halde ona sürekli arka çıkan üst düzey yetkili kim?
Sayın Aziz GÜRPINAR, kimsesiz çocuklar için devletin verdiği cep harçlıklarının akıbeti konusunda son günlerde ciddi ihbarlar almaya başladık. Ortada ciddi bir suistimal var ama ne yazık ki yapılan şikayetlerin de kimsenin üzerine gitmediği söyleniyor. Olayı takibe aldık bilmenizi isteriz!
Sayın Pervin GÜRLER, borçlarından dolayı mazbatası olan bazı çalışanlara yine bazı amirlerin baskı yaptığını biliyor muydunuz? Bir amir düşene bir tekme vuruyorsa eğer demek ki bu intihar olaylarının önüne geçmek imkansız gibi bir şey değil mi?
Sayın Nidai GÜNGÖRDÜ, belediyenin araçlarıyla evinize su ikmali yapmayın diye sizi uyarmıştık ama demek ki pek ciddiye almamışsınız! Yayınlanan fotoğraflara nasıl cevap vereceğinizi dört gözle bekliyoruz!
Sayın Halil İbrahim AKÇA, 20 Temmuz tarihinden sonra buradaki görevinizin biteceğini ve önce Ankara’ya oradan da İran’a yeni görevinize gideceğinizi öğrendik. Belki görev sürenizde sizinle yıldızımız çok barışmadı ama yeni görevinizde başarılar dileriz…Kıbrıs Türkü sizi asla unutmayacak!
Sayın Mustafa AKINCI, kapalı Maraş’ın tamamen yıkılması için Singapurlu bir şirketin talip olduğunu ve bu işi tamamen ücretsiz yapacağını öğrendik! Konuya bakış açınız merak konusu olmuş bir kez daha bilginize getirelim dedik…
Sayın Kutlu EVREN, bölgeli milletvekiliniz Ünal Üstel’in genel başkan adaylığına şiddetle karşı çıkıp aleyhte ciddi bir kampanya başlattığınız söyleniyor. Eski defterler yeniden açıldı desenize!
Sayın Asım AKANSOY, bizim dünkü manşetin çok daha sert ve agresif olmasını beklerdik ama aksine biraz hafif geldi! Demek ki siyaset ve gazetecilik bambaşka meslekler değil mi? Yine de haber kalitesi açısından hiç de fena değildiniz yani!
Sayın Ata ATUN, Cumartesi günü çok büyük bir organizasyon ile birlikte Güney’e geçip Kilise’ye siyah çelenk koyacağınız söyleniyor. Bu adımınız özellikle Türkiye kökenli vatandaşlarımız tarafından memnuniyete karşılandı…
Sayın Hasan ÇAĞDA, Kıbrıs Gazetesi’nde işten durdurulanlar kervanına sizin de katıldığını üzülerek öğrendik. Hem de çok verimli bir kardeşimizin durumu gerçekten üzerinde durulacak ve ciddiye alınacak bir konu. Büyük geçmiş olsun!
Sayın Hüseyin ARCA, medyada yaşanan sıkıntılar sahibi olduğunuz ajansı da olumsuz etkilemiş ve 17 yıllık şirketinizi kapatma kararı almışsınız. Bir çok kuruluşun bundan sonra spor sayfalarını nasıl kapatacaklarını doğrusu biz de çok merak ediyoruz…
Sayın Suat GÜNSEL,  eğitimde Türkiye 16’ncısı dünyada da 864’ncü sırasına oturmak hiç de azımsanacak bir başarı değil…Tebrik eder başarılarınızın artarak devam etmesini dileriz. Rekabet her zaman bütün sektörlerin yararınadır…
Sayın Birol BEBEK, KKTC’nin en uzun ömürlü ve kaliteli dergisi ZOOM’un 100’ncü sayısını yayınlama başarısı gösterip bunu bir resepsiyonla kutlayacağınızı öğrendik. Her türlü zor şarta rağmen büyük bir başarıya imza attınız tebrik ederiz…
Sayın Oshan SABIRLI, dünkü yazınızı birkaç kere okuyup şuna karar verdim: Bu meslekte Donkişotluk hiç de kötü bir düşünce değil! Günü geldiğinde mutlaka bunun olumlu sonuçlarını alacaksınız. Kırılmadan, bükülmeden yola devam…
Sayın Mustafa ALKARANLI, Jeoloji ve Maden Dairesi müdürü olarak uzun yıllardan sonra emekliliğe kavuşmanın mutluluğunu yaşadığınız söyleniyor. Biz de tebrik eder yeni hayatınızda sağlık ve mutluluklar dileriz. Bakalım bakanlık mühendis sıkıntısını nasıl aşacak?