BENİM İÇİN İŞÇİ VE EMEKÇİ BAYRAMININ ANLAMI



Dün akşam çocuklarım oynarken ağızlarından çıkan seslerin ne kadar hoş ve duyguları besleyen melodi içerikli tınılar olduğunun bir kez daha idrağına vardım. Aklıma kendi çocukluğum geldi bir an ve yılların emekçisi cefakar ve vefakar anacığımı düşündüm.

Geçmişten günümüze kulağıma her daim hoş gelen iki ses vardır. Biri çocuklarımın sesi ikincisi emektar anacığımın dikiş makinesinin sesi. 50 yıldır göz nurunu ve emeğini önünde harcadığı dikiş makinesinin sesi. Tam bir emektardır anacığım; yok öyle 8 saat çalışma, 8 saat sosyal yaşam ve 8 saat uyku. Gece yarısından sonra 2'lere kadar aile bütçesine katkı koyup çocuklarına daha iyi bir eğitim ve sosyal yaşam sağlamak için uykusuz kalarak dikiş diktiğini hatırlarım.

Yemezdi yedirirdi, içmezdi içirirdi; hep "siz yiyip içince benim karnıma gider" derdi bize ablamla. Pek anlam veremezdim çocuk aklımla o zamanlar ama şimdi çocuklarım olunca daha iyi anlıyor, daha fazla endişelerine anlam verebiliyorum. Emeğin en yüce değer olduğunu ben annemden babamdan öğrendim; paranın ne kadar zor şartlarda nasıl kazanıldığını ve çocuklarının geleceği için alın terini hiç emeğini acımadan akıtmanın ne anlama geldiğini ta o zamanlar idrak ettim.

Bir işçinin bir emekçinin halini en iyi yine işçi ve emekçiler ve aileleri bilir. Oturduğunuz yerden anlayamazsınız. Ancak yaşayan bilir. Yarın kimin mi Bayramı ? Tabi ki her zamanki gibi kamuda çalışan memur ve işçinin Bayramı. Bu gerçeği kendimize itiraf etmekten çekinmeden özel sektörde vahşi kapitalist çalışma koşulları ile mücadele edip alın terini döken ve her daim emeğinin hakkını alamayan işçilerin Bayramı olmaktan uzak aslında.

Tatil olarak adlandırılsa da çalışmayınca, iş olmayınca çocuklarına, ailelerine ekmek götürememenin stresini ve bunun altında ezilmenin verdiği psikolojik depresif sıkıntıları çeker gerçek emekçiler. Ya evde çalışırlar üretirler, ya da işverenlerinin yanında her ne koşulda olursa olsun çalışıp evlerine bir lokma ekmek götürmenin çilesini çekip didinip dururlar. Ay başı geldi mi yok elektrik, yok su, yok kira yok çocukların ihtiyaçları derken elde avuçta bir şey kalmaz. Yaşınız çocukluktan ergenliğe geçerken ayın ortasına doğru her ne kadar da size çaktırmamaya çalışsalar da anlarsınız annenizin babanızın yüzünden durum-u ahvali.

Şimdi daha iyi anlıyorum annemin yüzündeki her bir ifadenin bir hayat dersi ve çilesi olduğunu; ne emeklerle bizleri yetiştirip bugün yaşadığımız bu hayatı bizlere hediye ettiklerini. Teşekkür etmeliyiz her bir emekçi anne ve babaya ; teşekkür etmeliyiz akıttıkları her bir damla alın terine ……

Sonuç olarak tüm bunları neden mi anlattım? İçimden geldi; bazen olurum böyle.

Neyse yarınki 1 Mayıs işçi ve Emekçi bayramının özelde annem ve babama, genelde tüm gerçek emekçilere en kısa zamanda refah ve mutluluk getirmesini dilerim.