"Yolsuzluk dosyası nitelemesi beni biraz tedirgin eder. Günün sonunda bunlar içinden açılabilecek dava olsa bile bunlar yolsuzluk olmayabilir. Bir insanı yolsuzluk yaptı diye suçlayacaksanız muhakkak o dosyada o suçu ispatlayabileceğiniz her türlü delil, emare ve şahadetin olması gerekir ki dava açabilesiniz. Aksi taktirde bu bir yolsuzluk dosyasına konudur diye hedef gösterdiğiniz insanlara gidip yolsuzlukla alakası olmayan bir dava açarsanız insanlar size güler. O nedenle ben bu dosyalara yolsuzluk dosyası denmesinden birazcık sıkıntı duyarım. Yolsuzluk çok ciddi bir suçtur. Aleyhlerinde dava açılacak kişilerin bu suçları ispat edilemezse, o kişiler dönüp tazminat davası açabilir…”
…
Yeni Başsavcı Behiç Öztürk’ün ilk resmi açıklaması bu…
Yukarıda yaptığı açıklamada önemi vurgular var, en çarpıcısı da şu;
“Yolsuzluk dosyası nitelemesi belin biraz tedirgin eder…”
Doğrusu iyi bir başlangıç yaptı yeni Başsavcımız!
Çünkü biz öyle bir toplum olduk ki bunda biraz da kötü yöneticilerin büyük payı var…
Ortaya atılan iddiaları bile artık yolsuzluk, hırsızlık ve arsızlık olarak nitelendiriyoruz!
Medya olarak, toplum olarak, muhalefet olarak…
Tamam bizde hukuk biraz da olanaksızlıklar nedeniyle yavaş istiyoruz ama!
Biz de hemen ön yargılı oluyoruz…
Çünkü bir ya da birkaç kelle birden alınsın, topluma ibret olsun düşüncesine sahibiz!
5-6 dosya varmış Başsavcı’nın önünde…
Ama yolsuzluk mu yoksa değil mi buna biz değil sonuçta bağımsız yargı karar verecek!
Onun için gerçekten de yolsuzluk derken bir değil birden fazla düşünmek gerek…
…
Bu konuda biz medya mensupları artık kendimize de bir çeki düzen verme gibi bir sorumluluğumuz var…
Nedense tiraj ve reyting dürtüsüyle insanları yargılanmadan suçlu ilan ediyoruz!
Örneğin bundan birkaç ay önce, hemen tüm basında ve internet gazetelerinde şu ortak başlıklar dikkat çekmişti;
“Sapık baba öz kızını taciz etti!”
Adamın resimleri de yine hem gazetelerde hem internet gazetelerinde hem de sosyal medyada yüzü filan buzlandırılmadan ismiyle cismiyle yayınlandı…
Yapılan yorumlarda doğal olarak lanetler yağdırıldı!
Toplum olarak nefretimizi kustuk ortaya…
Ama sonuçta ne oldu;
Adamın suçsuz olduğu, bir iftiraya kurban gittiği belirlendi ve serbest bırakıldı!
Bu konularda birkaç yayın organını dışarıya koyuyoruz çünkü bu konuda büyük hassasiyet gösterenlerde var ama…
Çoğunluk bazı etik kurallara uymuyor, zaten onlardan da kimse hesap sormuyor!
…
Göreve yeni gelen Başsavcı Behiç Öztürk, elinde bulunan dosyalar hakkında açıklama yaparken resmen hem bize hem topluma büyük bir hukuk dersi vermiştir aslında…
Ve yine kendisinin de söylediği gibi bu konuda yargıya güvenmemiz gerekir, bir takım iddialarla gündeme gelenler yargı son kararı vermeden önce suçlu sayılamazlar, herkesin özel ve ailevi durumunu da düşünme gibi büyük bir sorumluluğumuz vardır…
Sayın Öztürk, bize göre iyi bir başlangıç yapmıştır, inancımız odur ki onun ve ekibinin sayesinde son zamanlarda biraz olsun yargıya azalan inanç da kendini tamamen güven duygularına bırakacaktır!
Erhürman niçin Cumhurbaşkanı adayı olmamalı…
Dün Yeni Düzen’de de vardı…
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat geçenlerde RadyoVatan’daki sohbetimizde de aynısını söylemişti…
Tufan Erhürman Cumhurbaşkanı adayı olsun diye!
Çünkü CTP’de bu bir gelenek…
Özkan Yorgancıoğlu dışında şimdiye kadar tüm CTP Başkanları Cumhurbaşkanı adayı olmuştur…
Peki gelenekler devam etsin diye Erhürman’ın Cumhurbaşkanı adayı olması ne kadar doğru ki!
Kendisi bu konuda ne düşünüyor bilemeyiz ama en azından kulislerde bu konunun konuşulduğunu, bu makama sıcak baktığını da biliyoruz…
Bize göre aday olmamalı!
Olmamalı çünkü hem partilisinin hem de partisiz bir çok kişinin umudu olarak önce CTP Genel Başkanı oldu hem de Başbakan…
Bazı şanssızlıklar nedeniyle ülkede bir takım sıkıntılar yaşansa da Tufan hoca hükümetin başında kalıp kökleşen sorunlara çözüm üretmek için içinden çıktığı bu halk için uğraş vermeye devam etmelidir…
Gençtir, enerjiktir ve bilgi donanımı sayesinde hala halkın umududur!
Özelden gelen birisi olarak devlet teşkilatında da tecrübe sahibi olmaya başladığına göre niye çok erkenden kolayı seçip Saray’a yerleşsin ki…
Yine bize göre şu anda CTP’ye en uygun Cumhurbaşkanı adayı Mehmet Ali Talat’tır!
Kim ödeyecek bunları!
Az buz rakam değildir bunlar…
Yeni Erenköy Belediyesi: 24 Milyon TL.
Yeni Boğaziçi Belediyesi: 23 Milyon TL.
Lapta Belediyesi: 22 Milyon TL.
3 Belediye borçlarda kafa kafaya gidiyor…
2019’da bunlar katlanarak artacak çünkü gelir aynı giderler daha fazla olacak!
Çok da büyük olmayan bu 3 belediye nasıl oldu da bu kadar borç batağına gömüldü…
Bunlar hiç sorgulanmayacak mı?
Belli ki yönetim hataları nedeniyle durum bu kadar felaket oldu!
Onlardan hesap sorulmayacak mı?
3 belediyede de 3 yeni başkan…
Elleri kolları bağlı oturuyorlar!
Bu kadar borcun altında da hiç şansları yok gibi…
Allah sabırlar versin artık!
İşportada 23 TL’ye satılıyor…
Bizim namı değer Jet Ali’nin şikayeti…
Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’nda 20TL’lik damga pulunu bakanlığın kafeteryasından 23 TL’ye alınca haliyle sitem ediyor!
Yani adı üstünde devletin damga pulu bu…
Başka bir şey olsa insan olur böyle şeyler der ama!
Akıncı, ‘toplum’ deyince…
“Akıncı yeni yıl mesajında Rum terminolojisini kullanarak KIBRIS TÜRK HALKI yerine " Kıbrıslı Türk Toplumu" ifadesini kullandı. Biz self determinasyon hakkına sahip, bağımsız ve egemen bir devlet kuran KIBRIS TÜRK HALKIYIZ, toplum veya eski adıyla cemaat değil. ey Akıncı, AKEL ve Rum terminolojisi kullanmaktan vazgeç.. Yaptığın yemini oku. Anayasayı oku. Oradaki terminolojiyi kullanmak zorundasın... Beğımsız egemen devlet kuran self determinasyon hakkına sahip bir HALKTAN söz ediyorsun.. Kıbrıs Türk Halkı demek zorundasın.
(Sabahattin İSMAİL)