Araştırmacı gazetecilik teşvik edilmeli



Araştırmacı gazetecilik teşvik edilmeli


Gazetecilik tarihinde önemli isim yapmış ve tarihe damgasını vuran bir kişiden bahsetmek istiyorum. Söz konusu isim gazeteci: Joseph Pulitzer. 10 Nisan 1847 doğumlu Macar asıllı Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı Pulitzer gazetecilik tarihinde “modern” gazeteciliğin öncüsü olarak da görülüyor. Zira bugün birçok gazetenin sahip olduğu gazetecilik anlayışı Joseph Pulitzer’in temellerini attığı gazetecilikten gelmektedir. “Tabloid” veya bulvar gazeteciliği olarak da bilinen bu türün öncülüğünü Pulitzer’in yaptığını söylememiz gerekiyor. Bu gazetecilik anlayışı günümüzde birçok ülkede en çok satan gazetelerin kullandığı bir formattır.

Bulvar gazeteciliği
Kıbrıs Türk basınına baktığımızda sansasyon, skandal, adliye, polisiye, cinayet, tecavüz, intihar gibi insanların ilgisini kolayca çekebilecek haberlerin gazete sayfalarını doldurduğunu görmekteyiz. Üzülerek söylemeliyim ki; günümüzde gazetelerde yaşanan birçok etik sorunun temeli de yine Pulitzer’in yıllar önce büyük önem verdiği bulvar gazeteciliği anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu anlayışa göre, haberi daha fazla okutmak ve gazetenin tirajını artırmak için etik olmayan uygulamalar da yapılabiliyor. Örnek vermek gerekirse; haberin dili daha sert, cinsiyetçi ve ırkçı olabiliyor. İngiltere’de “The Sun” gazetesi bulvar gazeteciliğinin en belirgin örnekleri arasında gösteriliyor. Satışını artırmak için her türlü yöntem denenmektedir.

Ticari kaygı güdülüyor
Bulvar tipi gazetecilik anlayışı diğer gazete formatlarına göre daha az ciddi bulunuyor. Bunun sebeplerine bakıldığında; haberin kalite anlamında detaylandırılmaması, bol ve şişirme fotoğraflar kullanması, abartılı ifadeler ile manşetler atılması, haber dili ve etik ilkelerin hiçe sayılması gibi saymakla bitiremeyeceğimiz daha birçok neden bulunuyor. Gazetecilik tarihi incelendiğinde gazeteci Joseph Pulitzer içinde bulunduğu teknolojik altyapı ve ekonomik şartlar değerlendirildiğinde, o döneme göre önemli bir başarıya imza atmıştır. Pulitzer’in gazetelerin toplumun geneline ulaşmadığı ve halkın ilgisini çekmediği bir dönemde modern gazetecilik anlayışını geliştirmesi takdir edilmesi gereken bir durum. Ancak eleştirilebilecek yerleri de yok değil. Pulitzer halkın ilgisini çekebilecek konuları gazetesine taşırken sadece ticari bir kaygı gütmemiş olsa, belki de bugün mesleğe olan güven de farklı seviyelerde olurdu. Bulvar tipi gazetecilik anlayışı her ne kadar da halkın ilgisini çeken haberlere imza atmış olsa da, güdümlü, menfaatçi ve tiraj odaklı yayınlar yüzünden basına güvenin de alt seviyelere indiğini söylemeliyiz.

“Araştırmacı gazetecilik”
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) her yıl Pulitzer Ödülleri dağıtılıyor. Söz konusu ödüller gazetecilere ve gazetelere verildiği gibi edebiyat ve müzik alanından kişilere de lütfediliyor. New York şehrindeki Columbia Üniversitesi tarafından verilen ödüller ilk kez 1917 yılında dağıtıldı. ABD’de gazetecilerin en prestijli ödüller arasında kabul ettiği söz konusu ödüller, her yıl gazeteci Joseph Pulitzer’in anısına veriliyor. Bu yıl 21 kategoride verilen ödüller arasında en ilgimi çeken ödül “Araştırmacı gazetecilik” alanında oldu. Zira gazeteciliğin herkesin yapabileceği bir meslek olarak görüldüğü ve kopyala-yapıştır gibi kolaycı bir gazetecilik anlayışının benimsendiği bir ortamda bu ödül manidar görünüyor. Aslında gazeteci Pulitzer eğer yaşıyor olsaydı, sanırım en önem verdiği kategori bu olurdu. Malum bulvar gazeteciliğinin en temel çıkış noktası sansasyon konuları olduğuna göre, en fazla araştırma yapılması gereken alan da burası olacaktı.

Ödüllerin çoğu NY Times’a
Üzülerek görüyoruz ki Kıbrıs Türk basınında araştırma haberlerine çok az miktarda rastlıyoruz. Yapılan araştırma haberlerinin birçoğu çıkar çatışmasından ve ucunun bir yerlere dokunmasından dolayı çöpe gidebiliyor. Bu durum gazetelerin gücü ile de alakalı. Eğer gazete gazetecisinin arkasında durabilecek kadar bir güce sahip değil ise zaten o noktada araştırma haberleri beklemek zor oluyor. Gazeteci hayatını ve yüreğini ortaya koyarak bir araştırma haberine imzasını atsa bile aynı cesareti gazetenin patronunun da gösterebilmesi gerekiyor. İşte tüm bunlar yüzünden Pulitzer Ödülleri arasında araştırma alanı önem kazanıyor. Bu yıl en fazla Pulitzer Ödülü’nü kazanan gazete New York Times oldu. “Araştırmacı gazetecilik” kategorisinde New York Times gazetecileri David Barstow ve Alejandra Xanic von Bertrab ödüle layık görüldüler.

Protokol haberciliği yapılıyor
David Barstow ve Alejandra Xanic von Bertrab özellikle Wal-Mart haberleri ile dikkat çektiler. Söz konusu haber seri şeklinde yayınlandı ve alış veriş sektöründe faaliyet gösteren şirketin Meksika’da yeni bir iş yeri kurmak için ödediği rüşvetleri ortaya çıkardı. Pulitzer Ödülü’ne yakışır bir şekilde sansasyon ve rüşvet haberi ödül kazanmış oldu. Umarım yakın bir zamanda Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği tarafından açıklanacak olan ödüller özellikle araştırma alanında bir şeyler yapmak isteyen gazetecileri teşvik eder. Diğer türlü Türk Ajansı Kıbrıs'tan haberleri alıp gazetelere koyarak “pasif” bir rolü benimseyen gazetecilik, toplumu bir yerlere götürmeyecektir. Protokol haberciliği yeterince yapılıyor. En azından özel televizyon ve gazeteler protokol haberciliği yerine, araştırmacı ve sorgulayıcı bir gazetecilik anlayışı geliştirebilir. Böylece halk da medyanın denetleme görevini yerine getirdiğini düşünerek, medyaya daha fazla destek verebilir.




SÜRİYELİ ASKERLER: Fotoğrafçı Javier Manzano’in Suriye’de 18 Ekim 2012 tarihinde çektiği iki askeri görüntüleyen bu fotoğraf “Agence France-Presse” tarafından dağıtıldı ve fotoğraf alanında 2013 Pulitzer Ödülü’ne layık görüldü.