AKSA felaketinde bilinmeyenler
İçinde fuel oil bulunan geminin tonajının çok yüksek olduğu, maksimum 14 bin tonluk gemilerle fuel oil taşıması gereken AKSA’nın yaklaşık 40 bin tonluk gemide 25 bin tona yakın fuel oil taşıttırdığı ve böyle bir geminin römorkörsuz geçisine Limanlar Dairesi Müdürlüğü tarafından yasalara aykırı olarak izin verildiği öne sürülüyor.
Petrolü AKSA terminaline denizden “flexible boru”larla tahliye eden gemideki bağlantı borularının olması gerekenden çok daha kısa olması nedeniyle geminin fuel oilin yaklaşık 22 bin tonunu boşalttıktan sonra hafiflediği, hafifleyen geminin hareketlendiği ve bu esnada kısa gelen boruların gemiyle bağlantısının yerinden çıkarak, fuel oilin denize boşalmaya başladığı ise diğer bir iddia... AKSA yetkililerinin boşaltım yapan “flexible borular”da imalat hatası olduğunu ileri sürdüğü ancak borularda herhangi bir imalat hatasına rastlanmadığı, daha uzun boru kullanılması gerekirken kısa boru kullanıldığı için felaketin gerçekleştiği iddia ediliyor.
Fasıl 294 Liman Düzenleme Yasası’na göre “herhangi bir geminin limana nasıl girmesi, limandan nasıl çıkması veya limanda nasıl kalması gerektiğini”, “herhangi bir teknenin liman içinde, limanda, rıhtımda veya iskelede yükünü veya yükünün herhangi bir kısmını hangi konumda alacağını veya boşaltacağını”, “liman veya iskeledeki her teknenin, yükünü boşaltırken veya yükünü boşalttıktan sora ambarındaki safra veya ağırlık miktarını” düzenlemek ve denetlemekle Limanlar Dairesi Müdürlüğü yetkili kılınıyor. Öte yandan Liman Dairesi Yasası’nda “gros tonilatosu 3.500 ve üzeri olan” gemiler mutlaka “saati 400.-USD (Dört Yüz Amerikan Doları) olan ikinci bir römorkör almak zorundadır” deniyor. AKSA’ya yakıt taşıyan geminin, gemi yanaştırma ve uzaklaştırmasında kullanılan deniz araçları olarak tanımlanan römorkör eşliğinde boşaltım yapması gerektiği ancak yakıt ikmali yapan gemiye bir römorkörün eşlik etmediğinin tespit edildiği ve Limanlar Dairesi Müdürlüğü’nün bunu da denetlemeyerek geminin girişine yasaya aykırı olarak izin verdiği ifade ediliyor. Deniz Ticaret (Güvenlik ve Gemiciler) Yasası, Limanlar Dairesi Müdürünce yetkili kılınan Liman Sorumlusuna “geminin fazla yüklü veya uygunsuz şekilde yükletilmiş olması veye mürettebat yetersizliği” nedeniyle gemiye “geçici olarak alıkoyma” yetkisi veriyor ancak gemiyi alıkoyan olmadığı belirtiliyor.
Dolayısıyla felaketin ortaya çıkışında, öncelikle devletin ve yasalarla yetkilendirdiği Limanlar Dairesi Müdürlüğü’nün AKSA’ya boşaltım yapan gemileri denetlememesinin ana etken olduğu ileri sürülüyor. AKSA’nın diğer bazı özel şirketler gibi ucuz işgücü ile yetersiz insan çalıştırdığı ve yasal zorunlulukları yerine getirmediği iddia ediliyor ama devletin kendi limanlarına giren ve yakıt taşıyan gemilerin teknik özelliklerini, teknik işleyişe uygun hareket edip etmediklerini ve teknik teçhizatlarını denetlemediği sürece bu tür ihmallerin daha büyük felaketlere neden olabileceği belirtiliyor.
Gene geldik mi KKTC Devleti’nin işleyiş bozukluklarına, yarattığı otorite boşluklarına ve daha vahimi hangi gerekçeyle devlet yetkililerinin bu tür denetimleri yapmadığına... Felaketin tek sorumlusunun AKSA olduğunu öne sürenler KKTC Devleti’nin bitmek bilmez ihmalkarlıklarının üzerini bir kez daha örtüyor. AKSA kadar bu ihmalin baş sorumlusu devlet yetkilileri de yargılanmalı, görevlerinin gereğini yerine getirmedikleri kanıtlanırsa derhal görevden alınmalıdır. Ancak bizim devlet patronajı geleneğinde yuttaş devlet faşizmi altında sürekli baskı altına alınırken devlet yetkilileri bir türlü hesap vermiyor, sorumsuzluklarının ve/veya görevlerini kötüye kullanmalarının bedeli devlet yetkililerine ödetilmiyor.