1951 tarihli Mülteci Sözleşmesi,
Çok uluslu bir Birleşmiş Milletler sözleşmesidir.
Hani o Kıbrısta sözde arabulucu olan , her 6 ayda bir adada kalış süresi uzatılan
ve barışı sağladığını söyleyen Birleşmiş Milletlerin. Hoş Türk ordusunun
caydırıcılığı olmasa Adada barış marış fasa fiso ama onlar Dünya Kamuoyuna
öyle yutturuyorlar.
Bu sözleşme İnsanların zulüm ve işkenceden dolayı sığınma talebini koruma
altına alan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 14.Maddesine dayanır.
Sığınma hakkı almış şahısların haklarını ve sığınma hakkı veren ülkelerin
Sorumluluklarını Tanımlar.
Irk, dil, din, milliyet, belli bir toplumsal gruba mensubiyet veya siyasal düşünce
baskı ve zulüm altında bulunma ölçütü yanında, “insani” nedenlerle size sığınan
insanları kabul etmeniz ve insani şartlarda yaşatmanız gerekir diyor.
“Hiç bir taraf devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba
Mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında
olacak ülkeleri sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya
iade (“refouler”) etmeyecektir. “diyede ekliyor.
148 ülke bu sözleşmeyi imzalamış.
Ve dünya üzerindeki bu durumlardan dolayı her gün 37 bin kişi evini terk
Etmek zorunda kalıyor. Bu rakamın yarısını ise çocuklar oluşturuyor. Güvenli
Bölgelere kaçmak isterken eğitimsiz bir geleceğe de adım atan çocuklar
Hani o televizonlarda gördüğümüz ülkesindeki savaştan kaçmak için açık
denizde 20 kişilik bir botun içerisinde 100 kişinin doluştuğu ,kıyıya küçücük
yavruların cansız bedenlerinin vurduğu durum…
BM'nin Küresel Eğilimler Raporu'nda, zorla yerinden edilen milyonlarca insanın
ağır yükünü insan hakları demokrasi konusunda mangalda kül bırakmayan Batılı
zengin ülkeler yerine düşük ve orta gelirli gelişmekte olan ülkelerin çekiyormuş.
Yüksek gelirli ülkeler bin kişi başına ortalama 2,7, orta ve düşük gelirli ülkeler ise
5,8 mülteci barındırıyor.
En yoksul ülkeler, dünyadaki tüm mültecilerin üçte birine ev sahipliği yapıyor.
Dünyanın en büyük ekonomisine sahip Almanyada 670 bin ,ABD de 280
bin,Çinde 317 bin,İngilterede 119 bin ,Fransada 304 bin mülteci bulunuyor.
Türkiye Mülteciler Sözleşmesi'ni sadece Avrupa'dan gelen mülteciler için
tanıyor.
Yani Suriye, Irak, Afganistan, Eritre gibi diğer ülkelerden gelenler için geçerli
değil. Buna rağmen 5 milyon 679 bin mülteciye ev sahipliği yapıyor.
Çadir kurup iş aş veriyor.
Peki Yunanistan ne yapıyor. Sınırlarına dayanan hayatı , özgürlüğü tehdit altında olan
mültecilere sis bombası ses bombası atıyor. Plastik mermi kullanıyor.Yaralıyor .
Suriyeli göçmen Ahmed Abu Emad boğazından vurularak öldürülüyor.
Denizde mülteci botunu batırmak için sahil güvenlik botu denizde dalga
yaratıyor. 9 aylık bir bebek sıvı kaybından hayatını kaybediyor
ve
Yunan Başbakanı Miçotakis "Yunanistan sınırları Avrupa'nın dış sınırıdır.
Onları koruyacağız diyor.AB liderlerinden ses çıkmıyor.
AB’nin sinirlarinda insanlik batiyor”.
BM’mi? O bir kez daha sınıfta kalıyor.