Tarihçiler için ilk yasa hakikat olmayanı ağza almamaktır,ikincisi doğru olan bir
şeyi örtbas etmemektir.Bunlardan başka bir şeyde taraf gütmemek ve kin
beslememektir’’.
Böyle diyor Roma İmparatorluğu’nun ilk hümanisti, hitabet ustası, hukuk ve
adaletin baş savunucusu Marcus Tullius Cicero.
1974 ‘de Enosis hedeflerini gerçekleştirmek isteyen Rumlar, Kıbrıs adasında
Türklere yönelik büyük bir katliama başladılar.
O günlerde katliamlar dünya basınına şöyle yansımıştı;
Almanya'nın Sesi Radyosu: (30.7.1974) "İnsanlık aklı, Yunanlıların Kıbrıs'ta
yaptığı bu cellatlığı asla kabul edemez.
Türk evlerine giren Yunan-Rum Milli Muhafızları, kadın ve çocuklar üzerine
mermi yağdırıyor, büyükleri boğazlıyor ve yakaladıkları Türk kadınlarının
hepsinin ırzına geçiyorlardı.
" Washington Post Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı: (30.7.1974) "Larnaka
yakınındaki Alaminos Köyü'nde 25 ile 55 yaşları arasında 14 Türk öldürülmüş ve
cesetleri buldozerlerle bir çukura doldurulmuştur.
Limasol yakınında küçük bir Türk köyüne Rumlar'ın yaptığı bir baskın sonucu
200 kişiden 36'sı öldürülmüştür.
Rumlar, Türk Kuvvetleri gelinceye kadar tüm Türklerin öldürülmesi için emir
aldıklarını söylemektedirler.
London Times: (22.7.1974) "Binlerce Türk rehine olarak tutulmaktadır. Türk
kadınlarının ırzına geçildi ve Türk çocukları yollarda öldürüldü. Limasol'da Türk
tarafı yakıldı. Olaylar Kıbrıs Rumları tarafından teyit edildi."
Die Welth Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı: (26.7.1974) "Limasol'da Rum
Muhafız Gücü askerleri bir köpek sürüsü gibi Türk köylerine baskınlar
düzenleyerek, katliam yapmışlardır. Bu olaylar insanlık dışıdır."
Yunanistan ile birleşme hedeflerini gerçekleştirmek isteyen ve bu uğurda
destek alan Rumlar, Kıbrıs adasında büyük bir katliamında faili oldular.
Halbuki Türkiye ve Yunanistan, 11 Şubat 1959'da kabul edilen Zürih ve Londra
antlaşmaları ile bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı, toplumsal alanda otonomi
ve çözüm için uzlaşmıştı.
Adanın iki halkı arasında ortaklık temelini esas alan uluslararası antlaşmalar
uyarınca 1960'da "Kıbrıs Cumhuriyeti" kuruldu ve Anayasada adadaki Kıbrıslı
Türk ve Rum halklarına eşit siyasi hak ve statü tanınmıştı.Ancak Kıbrıs Rum
tarafı, anlaşmaya uymadı.
Kıbrıs Türklerini Devlet kurumlarından dışlama, izole etme, adadaki varlıklarını
sona erdirme ve Yunanistan ile birleşme (Enosis) yolunu açmaya yönelik
girişimlerde bulundu.
"Kıbrıs Cumhuriyeti" Kıbrıslı Rumların 1963'te tek taraflı güç kullanımıyla,
Anayasayı feshetmelerinin ardından ortadan kalktı.
Enosis hedefine ulaşabilmek için silahlanan Rumlar, 1974 yılına dek Kıbrıs
Türklerine saldırı, baskı ve zulmün dozunu artırdılar.
"Öldürülen her bir Yunan'a karşı, on Türk öldürün" emri almışlardı.
Bazı Türkler, parçalanarak katledildi.
Bir gecede onlarca Türk öldürüldü, kurşuna dizildi, kör kuyulara atıldı. Sanıklar
bilinmesine rağmen, yaşanan olayların üstü örtüldü.
Tarihler 20 Temmuz 1974'ü gösterdiğinde ise Türkiye, Kıbrıs Türkleri için büyük
bir savaş verdi.
Buraya kadar sizlerle paylaştıklarım milliyetçi bir ruhla kaleme alınmış
Kıbrısta yaşananları anlatan bana ait bir yazının bölümlerinden biri değildir.
20 Temmuz 1974 ‘de Türkiye tarafından gerçekleştirilen harekatın bazıları
tarafından saptırılmak istenen maksadını ve Türk askerine işgalci diyenlerin
nasıl bir gürüha ait olduklarını anlatması bakımından önemli olduğu kadar
gerçeklerin bu savaşa sebep olan halka mensup biri tarafından teyid edilmesi
bakımından da son derece önemlidir.
Çünkü Yukarıda yazılanalar Rum tarafında yayın yapan bir Rum gazetesi olan
Politis gazetesinin Rum yazarı Kostas Konstantinu "Kıbrıs: Cezalandırılmamış
suçlar dosyası" adlı yazı dizisinden bir bölümdür.
20 Temmuz 1974 günü Barış harekatının başlayacağı saatlerde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı rahmetli Bülent Ecevitin dediği gibi;
Biz Kıbrısa barış getirmek için gidiyoruz .Yalnız Türklere değil Rumlarada barış getirmek için gidiyoruz.
Aradan geçen 50 sene kanıtıdır ki Kıbrısta kan akmamış barış ortamı korunmuştur.
20 Temmuz yalnız Türklere değil bu ada da yaşayan Rumlarada barış getirmiştir.
Kutlu olsun.